18 kez Bursa’ya gelen Atatürk, Bursalılara olan sevgisini her zaman hoş beyanlarla bildirmişti…
22 Eylül 1925 tarihinde, şapka devrimi öncesinde Bursa'ya gelen Atatürk’e Bursalılar, Türkocağı'nı ziyareti sırasında bir "fötr" armağan etmişti. 27 Eylül günü ise bir gurup Bursalı, Cumhurbaşkanı'na bağlılığını ve şapka konusunda kendisine destek vermesi amacıyla, başlarına çeşitli şapkalar giyerek Hünkar Köşküne çıkmıştı…
Atatürk, Anadolu gezilerine hep Bursa’dan başlamıştı. Devrimlerin uygulamasını önce Bursa’da görmek istedi. Anadolu’daki her sıkıntıda yine Bursa’daydı…
Atatürk, Kurtuluş’tan sonra Bursa’ya 18. kez gelmişti… Devrin gazetecisi Musa Ataş, Atatürk’ün Bursalılara, daha doğrusu belediyedekilere kırkın olduğunu yazıyor. Bu, sanırım bir yanlış anlamadan kaynaklanıyor. Çünkü 18 kez Bursa’ya gelen Atatürk, Bursalılara olan sevgisini her zaman hoş beyanlarla bildirmişti…
Önce Bursa
Mustafa Kemal Paşa, yurdu kurtarır kurtarmaz, çizmesini çıkarmadan, bir ay sonra ilk gezisini 17 Ekim 1922 günü Bursa’ya yapmıştı…
Bursa'nın kurtuluşundan sonra, 13 Eylül Çarşamba günü milletvekillerinin bir telgrafıyla Gazi Mustafa Kemal Paşa Bursa'ya davet edilmişti. 15 Eylül Cuma günü de, Belediye önünde yapılan bir mitingle TBMM'nin bir toplantısını Bursa'da yapması istenmişti…
Bakanlar Kurulu Bursa’da yapılmadı, ama Kurtuluşu yapan tüm liderlerle bakanların çoğu Bursa’ya gelmişti. Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, batı cephesi kumandanı İsmet Paşa, Milli Savunma Bakanı Kazım Özalp, Bursa milletvekilleri, Vali Hacı Adil Arda ve Belediye Başkanı Muhtar Beylerle Mustafa Kemal Paşa’yı resmi karşılama Duaçınarı’nda yapıldı. Kazım Karabekir ve Refet (Bele) Paşalar olduğu halde, İnegöl üzerinden otomobille halkın coşkulu gösterileri arasında Bursa'ya geldi. Belediyede kentin ileri gelenleriyle tanıştı… Yaptığı konuşmasında ise tüm Türkiye’ye şu mesajı vermişti:
“Zaferi Türkiye Büyük Millet Meclisi Orduları’nın süngüleri kazanmıştır. Üç buçuk yıl süren bu savaştan sonra, bilim açısından, milli eğitim açısından, ekonomi açısından savaşımlarımızı sürdüreceğiz ve güveniyorum ki bunda da başarılı olacağız. Fabrikacı olacağız, sanatkâr olacağız. Bundan sonra düşüncelerimizi hep buna dayayalım.”
Şimdi sıra ekonomide
Atatürk, birinci gezisinden yaklaşık iki buçuk ay sonra 20-24 Ocak 1923 günleri Bursa'ya ikinci kez geldi. Bu gezisi sırasında, Çekirge caddesindeki Albay Mehmet Bey köşkü, Bursa Belediyesi tarafından satın alınarak armağan edildi.
23 Ocak gecesi yine Şark Tiyatrosu'nda düzenlenen bir toplantıda, cumhuriyet rejimine yönelişin ve siyasal parti kurmanın kaçınılmaz zorunluluğu üzerinde durdu.
Başkomutan Meydan Savaşı'nın ikinci yıldönümü olan 30 Ağustos 1924 günü Dumlupınar anıtının açılışından sonra Atatürk cumhurbaşkanı olarak ilk kez Bursa’ya geldi… Bu geziye eşi de katılmıştı. Bu gelişinde yaptığı konuşmasında Bursa’yı şu hoş sözleriyle övmüştü:
“Bursa tarım memleketidir, sanat memleketidir, ticaret memleketidir, sağlık memleketidir. Bursa sahip olduğu doğal uyum ve güzelliğiyle sevinç ve şenlik memleketidir… Bu değerli belde, şu sıra kıvanç ve sevinci gerektirecek bir şey sunmuyor. Onun için yinelemeliyim ki, memleketin beklediği kendine gelme ve uyanma ve ona göre çaba ve emek derecesi büyüktür…”
Şapka Devrimi öncesinde Bursa
22 Eylül 1925 tarihinde, şapka devrimi öncesinde Bursa'ya gelen Atatürk’e Bursalılar, Türkocağı'nı ziyareti sırasında, bir "fötr" armağan etmişti. Bu gezi öncesinde, Bursa'da halk şapka giymeye, arakıyeciler de şapka yapmaya başlamışlardı…
27 Eylül günü ise bir gurup Bursalı, Cumhurbaşkanı'na bağlılığını ve şapka konusunda kendisine destek vermesi amacıyla, başlarına çeşitli şapkalar giyerek Hünkar Köşküne çıkmıştı…
Atatürk bu gezisi sırasında, 1 Ekim 1925'te İpekiş fabrikasının temelini attı. Evlatlığı Bursalı Sabiha’yı da, bu gezisinde tanıdı.
Beşinci gezisinde ise (20 Mayıs-13 Haziran 1926) "Beylik Bahçe" adıyla anılan alanda ilk stadyumu için emir verdiği gibi, bu amaçla 1.000 lira bağışta da bulunmuştu.
Kubilay’ın katli
Altıncı gezi (15 Temmuz 1927) gezisinde de, adeta Bursa’da Bakanlar Kurulu toplantısı yapıldı. TBMM Başkanı Bursalı Kazım Paşa (Özalp) başta olmak üzere çok sayıda bakan Bursa’ya gelmişti.
Yedinci gezi (1-9 Ekim 1927) ise Atatürk, Tophane’deki şehitliği ziyaret edip Türkocağı’nda verilen baloya katıldı…
Sekizinci gezi (27 Ağustos 1928) ise yine bir devrim öncesinde yapılmıştı. Atatürk, Harf Devrimi’nden 3 ay önce alfabe seferberliğini halka yaymak için çıktığı yurt gezilerinden ikincisini Bursa’ya yapmıştı. Vali başta olmak üzere birkaç kişiye de kara tahta başında ders verdi. Dokuzuncu gezi 21 Ağustos 1929’da yapıldı.
Atatürk, 10. gezisi, yine önemli bir olayın ardından yapılmıştı. Bilindiği gibi 23 Aralık 1930’da Menemen’de Nakşibendi tarikatından Derviş Mehmet’in liderliğinde ayaklanmaya kalkışan bir gerici grubu, kendilerini engellemeye çalışan Yedeksubay öğretmen Mustafa Kubilay’la, olayları bastırmaya çalışan iki bekçiyi şehit etmişlerdi. Bu olay üzerine Atatürk, 4 Ocak 1931 tarihinde Bursa’ya gelmişti.
Türkçe Ezan
1933 yılında tüm ülkede olduğu gibi Bursa’da da ezan Türkçe okunmaya başlanmıştı. Ancak 18 Aralık günü bir camide, Türkçe ezana karşı ufak bir olay çıkmıştı. Ancak cami imamı cemaati yalnız bırakarak camiyi terk etmesi üzerine olay kapanmıştı.
Bu olaydan sonra 17 Ocak 1933’te Bursa’ya gelen Atatürk, olay hakkında bilgi alıp dinadamlarını yemeğe çağırıp onlara nasihatlarda bulunur. Ancak 1 Şubat 1933’te Bursa’da daha ciddi bir olay yaşanır…
1 Şubat günü Bursa’da, Ramazan ayında uygulanmaya başlanan Türkçe ezana karşı bir olay meydana gelmişti. Olay günü göreve gelmeyen Ulucami müezzini yerine, cemaatten Topal Halil adında biri ezanı Arapça okumuş, bunun üzerine galeyana gelen halk, Ulucami’nin yanında bulunan eski evkaf müdürlüğü önünde toplanmışlardı. 80 kadar kişinin oluşturduğu kalabalık, polisin müdahalesi sonucu dağılmış, olayda 11 kişi tutuklanmıştı…
Bursa Müftüsü Nurettin Efendi, Fabrikatör Gazafferzade Mehmet, Orhan Camii müezzinvekili Hüseyin, Demitaş Camii müezzinvekili İsmail, Ulucami müezzini Mehmet, Ulucami hatibi Hafız Tevfik, Kasap Yusuf, Arnavut Musa, Ulucami Kayyumvekili Yusuf da tutuklanmıştı…
Bu olay üzerine de hemen Bursa’ya gelen Atatürk, 6 Şubat akşamı, Çekirge Caddesi üzerinde bulunan köşkte, 13-14 kişiyi sofrasına almıştı. İşte ünlü “Bursa Nutku’nu” bu yemekte yapmıştı.
Bursa Nutku
“Türk genci devrimin ve rejimin sahip ve bekçisidir ve bunların lüzumuna, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır, rejimi ve devrimleri benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve hareket duydu mu bu memleketin polisi, jandarması vardır, ordusu vardır, adliyesi vardır… demeyecektir. Hemen müdahale edecektir. Elle, taşla, sopayla ve silahla nesi varsa onunla, kendi eserini koruyacaktır.”
“Polis gelecektir, asıl suçluları bırakıp suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, polis henüz “devrimin ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek, fakat asla yalvarmayacaktır. Mahkeme onu mahkûm edecektir. Gene düşünecek, “demek adliyeyi de ıslah etmek rejime göre düzenlemek lazım” diyecektir.”
“Onu hapse atacaklar. Kanun yolunda itirazlarını yapmakla beraber bana, İsmet Paşa’ya, meclise telgraflar yağdırıp haksız ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını kayrılmasını istemeyecektir. Diyecek ki; “Ben inanç ve kanaatimin icabını yaptım. Müdahale ve hareketimde haklıyım eğer buraya haksız gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebep ve amilleri düzeltmekte benim vazifemdir.”
“İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği!...”
Son Balo
Atatürk daha sonra 4 Mayıs 1934, 9 Ağustos 1934, 15 Temmuz 1935, 6 Haziran 1936 tarihlerinde dört kez Bursa’ya gelmişti. Son gezisini ise 1-3 Şubat 1938 tarihinde yapmıştı.
Bu gezisinde Atatürk, her ikisinin de bizzat adını verdiği “Gemlik Sunni İpek fabrikası” ile “Bursa Merinos fabrikası”nın açılışlarını yaptı. Bu gezisinin son gezisi olduğunu anladığı için sanırım, Çekirge Caddesindeki köşkle, Çelikpalas’taki hisselerini belediyeye devretti. Son balosunu Bursa’da yaptı…
Atatürk bu gezisinde Bursalılara ne kadar sevdiğini şu sözleriyle ifade etmişti:
“Bursa’yı ve Bursalıları seven ilk Türk ben değilim. Tarihte ve cihanda en büyük imparatorluk kurmuş olan Türkler de, evvela dikkat nazarlarını Bursa’ya, bu gederli şehre çevirmişlerdir. Onun için değerini anlamış ve ifade etmişsem çok bahtiyarım.
Bursa inkılap hayatımızda nice müşkül anlar geçirmiştir. Fakat Bursalılar, yetenek ve güçleriyle bu zor zamanları kolaylıkla atlatmışlar, biz de kendilerine kavuşmak bahtiyarlığına nail olduk. Bugün o bahtiyarlığın safhalarından birini idrak etmekle mutlu olduğumu ifade edebilirim…”