Bursa

Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun: Siyasi iktidarın barolarla ilgili planı FETÖ projesidir

Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun, siyasi iktidarın barolar ve Türkiye Barolar Birliği’ne ilişkin tavır ve girişimlerinin, 2010 referandumuna konu olan Anayasa değişikliği kapsamında yer alan “FETÖ Projesi” olduğunu söyledi.

Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun: Siyasi iktidarın barolarla ilgili planı FETÖ projesidir
16-02-2018 11:51

Av. Gürkan Altun, 5 yeni avukatın ruhsat töreninde yaptığı konuşmada, siyasi iktidarın, son günlerde barolar ve Türkiye Barolar Birliği’ne yönelik girişimlerine değindi. Altun, 15 Temmuz 2016 ve öncesinde yaşanan sürecin, hukuk devletinden uzaklaşmada önemli olduğuna dikkat çekerek şöyle konuştu:

FETÖ’YÜ PALAZLANDIRAN İKLİM NEDEN SORGULANMIYOR?

“Biz o zaman da tehlikeye işaret eden, yargının erozyona uğradığı yönünde eleştirilerde bulunan bir kurum ve mensuplarıydık. Bizler bu ülkede 2010 referandumunu yaşadık. Bursa Barosu ve birçok baro ve elbette Türkiye Barolar Birliği, 2010 referandumuna konu olan anayasa değişikliğine hayır demiştik. Temel sebebi HSYK yapısının cemaate bağlanacak olmasıydı. Bu tehlikeye dikkat çektik ama dinlenmediler. Öyle bir HSYK meydana geldi ki, bütün illerde özel yetkili hakimler ve savcılar O HSYK tarafından atandı. Hepinizin bildiği 17-25 Aralık süreci de o atamalarla kategorize edildi ve gerçekleştirildi. Sonra da 15 Temmuz geldi, ardından cadı avı başladı. HSYK seçiminde FETÖ yapılanması lehine oy kullanan 5800’e yakın hakim savcı vardı ve tek tek cımbızla arandı. Gelinen noktada 4400’ü görevden alındı, 2 binden fazlası da tutuklandı. Görüldü ki 4400 içerisinde masum olanlar da var. Suça iltisakı olmamış, FETÖ’nün sağından solundan geçmemiş onlar, yüzler, belki binler var. Bir kısmına hakları iade edildi. Bir kısmı hala hukuk mücadelesi sürdürüyor. Bir taraftan da elde büyüteçle o 5800 sayısına ulaşılmaya çalışılıyor. Bunu yaratan iklim neden sorgulanmadı, sorgulanmıyor?

HANGİ DİNE, HANGİ MEZHEBE, HANGİ İDEOLOJİYE GÖRE BÖLECEKSİNİZ?

Biz Avukatlık Kanunu değişikliğine karşı değil miydik? Elbette ona da karşıydık. O zaman da 150 avukatın yan yana gelip dernek kurma rahatlığıyla bir baro kurabileceği yönünde düzenleme vardı. 2013’te önümüze konulduğunda bütün avukatlar buna şiddetle karşı çıktı ve rafa kaldırıldı. Belki iktidar için zamanlaması doğru ama hiç de doğru olmayan bir zamanda ki, herkes savaşa odaklanmışken, ‘Efendim bu Barolar Birliği’nin önündeki Türkiye kelimesini kaldırın!’ Bu barolar belli kişilerin, belli ideolojilerin güdümünde, onları da kapatalım, yerine yenilerini açalım. İsteyen istediği baroya üye olsun! Hatta baroya üye olma zorunluluğunu da kaldıralım!’

Peki biz neyle mücadele ediyorduk? Biz Fethullahçı yapılanmaya neden karşı çıkıyorduk? ‘Yargıyla birlikte savunma makamını da parselleyecekler’ demiyor muyduk? Bu onların projesi değil miydi? Bunu, onlar istemiyor muydu? Siz ne yapmaya çalışıyorsunuz? Ülkenin bütünleşmeye ihtiyacı varken, siz birden fazla barolar kurarak, belli bölgelerde Kürt, Çerkez, Azeri baroları, Türk baroları mı kuracaksınız? Sol-sağ ideolojiye veya muhafazakar-milliyetçi çizgiye sahip barolar mı kuracaksınız? Zengin-yoksul baroları mı kuracaksınız? Aidatı 5 bin lira olan elit barolarla, aidat bile ödeyemeyecek olan avukatları bir araya getiren, harçlıklarından biriktirdikleriyle ofis tutmaya, örgütlenmeye çalışan yoksul barolar mı kuracaksınız? Birileri, plazalarda ruhsat töreni gerçekleştirecek, birileri başsavcılığa gidecek ‘bize bir oda gösterirseniz bugün ruhsat törenimiz var’ mı diyecek? Baroları, kimliklere, kişiliklere, dine, mezhebe, ideolojiye göre mi böleceksiniz? Neye göre böleceksiniz?

HANGİ KAMU KAYNAĞI? BAROLAR GELİRİNİ AVUKATLAR YARATIYOR!

Bir de kamu kaynağı aktarılmayacakmış! Allah aşkına hangi kamu kaynağını aktarıyorsunuz? Bilelim biz de öğrenelim. Baro pulu dediğiniz, avukatların kendi ceplerinden, alabilirlerse müvekkillerinden aldıkları paralarla alınarak vekaletnameye yapıştırılır ve sonrasında barolar ve Barolar Birliği’ne kaynak olarak aktarılır. İçinde bulunduğunuz eğitim merkezi, yine başucunuzda bulunan hastaneler… Biliyor musunuz, 106 bin avukatın sağlık güvencesi; stajyerlere ödenen 2 yıl ödemesiz aylık 600 lira kredi; bütün staj eğitim harcamaları; 65 yaş üstü meslektaşlarımızın munzam emeklilik yardımları buradan karşılanıyor. Bu kaynağı yaratan da biziz! Bu kaynak kamudan gelmiyor. Hangi kaynağı keseceksiniz?

Adli Yardım ve CMK… Hangi yöntemle keseceksiniz? Barolar avukat görevlendirmeyecek! Vatandaş, hakkını korumak için Adalet Bakanlığı’ndan avukat isteyecek. Suça sürüklenen çocuk kendini savunmak için Adalet Bakanlığı’ndan avukat isteyecek. Koca şiddetine uğrayan kadın Adalet Bakanlığı’na başvuracak. Hakim, bakanlığın kadrolu memuru. Savcı bakanlıktan maaş alan, kamu adına hareket eden kadrolu memur… Avukatı da siz memur haline getirdiğinizde hangi yargılamadan, savunmanın hangi kutsallığından söz edeceksiniz! Üçlü sacayağını metal parçasına çevireceksiniz! Kusura bakmayın ama tek çubuk üzerinde tencere durmaz! Olmaz!

TÜM BAROLARIN ÖNCELİĞİ, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ!

Savunma dünyanın her yerinde özgürdür. Bağımsızdır. Gücünü de oradan alır zaten… Hiçbir iktidar, hiçbir ideolojinin önünde eğilmez, bükülmez. Savunma onun için vardır. Onun için yaşamalıdır. Bütün monarşilerde, bütün krallıklarda yargı sistemi ve sırmalı cübbeli hakimleri, savcıları vardır. Ama sadece demokratik düzende avukat vardır. Bunun farkına varmak gerekir. 79 baro içerisinde bir tanesi bile iktidar gibi düşünmez mi? En az yarısı belki de… Ama hepimiz önce hukuk ve hukukun üstünlüğü diyoruz.

Bir baro başkanı emniyette bir meslektaşının hakkını ararken hukuka aykırı durumu telefonuna kaydederken, polis memuru ‘telefonuna el koyarım’ diyebiliyor.  Yarın baroların kapısına kilit vurulduğunda bir polis memuru, bir mübaşir, bir katip, size istediği gibi davranır. Ben kendi adıma değil, sizin hakkınızı savunmak için orada bulunuyorum. Konuşma, savunma hakkı verilmediğinde siz de itiraz edemeyeceksiniz. Çünkü sizin adınıza orada bulunan avukat da itiraz edemeyecek. Böyle bir korku iklimi yaratmaya hiç kimsenin hakkı yok.

Burhan Kuzu, anayasa hukuku profesörüdür. Benim de hocam ama hukuk bilmiyor! Savunma nedir bilmiyor! ‘Neden bu barolar Ergenekon’da, Balyoz’da vardı da FETÖ’de yok’ diyor. Savunma mağdurun yanında olur! Savunma, hakkı ihlal edilen, haksız yere tutuklanan, paşaların, gazetecilerin, sıradan vatandaşın, memurun, işçinin yanında olur. Soma’da işçinin, Suruç’ta katliama uğrayanların yanında olur. Tacize, tecavüze uğrayan çocuğun, kadının yanında olur. Avukatlar, devletin bütün gücü ve tasarrufuyla gördüğü bir davanın savcısı gibi hareket etmez. Elbette ki katılanı olur. Müştekisi olur. Bursa Barosu, FETÖ örgütlenmesinin Sincan’daki çatı davasına ilk katılma talebini veren kurumdur. Baro’dur demiyorum, ilk kurumdur. Dün gazetelerde okumuşsunuzdur. İlgisi alakası olmayan, merdiven altlarında kurulmuş günlük derneklerin bile katılma talebi kabul edilmişken, doğrudan zarar görmediği iddiasıyla Bursa Barosu’nun katılma talebi Sincan Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedilmiştir. Hangi hakla reddediyorsunuz? Avukatlık Kanunu’nu bir kez okusanız, hakkınız olmadığını görürsünüz. O kararı veren mahkeme, en azından Burhan Kuzu’yu dinleseydi! Burhan Kuzu size, baroların orada olmadığını söylüyor. Ama olan baroyu da siz kapı dışarı ettiniz. Ki, Bursa Barosu Fethullah Gülen yapılanmasında doğrudan zarar gören bir kurumdur. Doğrudan zarar görmüş bir tüzel kişiliktir. Bunu ben söylemiyorum. O yapılanmada yer alan avukatların duruşmalarda verdikleri sanık/tanık ifadeleri söylüyor. ‘Biz Bursa Barosu’nu ele geçirmek için dernek örgütlenmesi yaptık diye ifade verdiler. Adeta seçimleri manipüle ettik dediler.

AVUKATLAR BAROLARIN BÖLÜNMESİNE MÜSAADE ETMEZ!

Bütün bunlardan hareketle öncelikle iktidarı aklıselime ve hukukun evrensel kurallarını işletmeye çağırıyorum. Siz baroları, mezheplere, ideolojilere göre bölemezsiniz. Avukatlar buna müsaade etmez. Siz 10 tane kurulsun deseniz de Bursa’da bir tane baro mevcudiyetini sürdürür. Bu baronun temelinde yılların mücadelesi var. Bu üç beş günün olayı değil. Bu sadece Cumhuriyetin kazanımı da değil. Bursa Barosu 1909, İstanbul Barosu 1878 yılında kurulmuştur. İhtiyaçtan kurulmuşlardır. Siz bu ihtiyaçları görmezden gelerek avukatları yalnızlaştırmaya, meslekten soğutmaya, mesleki birliği ortadan kaldırmaya çalışmamalısınız. Temel derdiniz ve amacınız bizim aramızdaki ayrışmaları ortadan kaldırmak, yeni kesişme noktaları yaratmak olmalıdır. Toplumu bütünleştirmektir. Ayrıştırmak değil.”

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER