Asayiş

Can Dündar ve Erdem Gül davasında flaş gelişme

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın MİT TIR’larına ait görüntülerin yayınlanması ilişkin 5 yıl 10 ay hapse çarptırıldığı davada gerekçeli kararını açıklayan mahkeme, Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararıyla yetkisini aştığını belirtti. Gerekçede, “AYM kararı, yasama, yürütme ve yargı organlarını bağladığından mahkememizce bu karara zorunlu olarak uyularak sanıkların tahliyesine karar verilmiştir” denildi.

Can Dündar ve Erdem Gül davasında flaş gelişme
16-05-2016 22:00

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Erdem Gül, MİT TIR’larına ait görüntülerin yayınlanması ilişkin yargılandığı davada "devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgileri açıklamak" suçundan mahkum edilmişti. Dündar’ı 5 yıl 10 ay hapse çarptıran mahkeme Gül’e ise 5 yıl hapis cezası vermişti.

İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi 6 Mayıs 2015 tarihinde verdiği kararın 60 sayfalık gerekçesini açıkladı. Dündar ve Gül’ün tutuklu yargılanmasına ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin verdiği hak ihlali kararının da eleştirildiği gerekçeli kararda, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru için olağan kanun yollarının tüketilmiş olmasının gerektiği aktarıldı.

“ANAYASA MAHKEMESİ YEREL YARGI MAKAMINI ETKİLEMEYE ELVERİŞLİ KANAAT DE BİLDİRMEMELİDİR”

Gerekçeli kararda Anayasa Mahkemesi’nin kararına ilişkin şu ifadelere yer verildi: “Anayasa Mahkemesi’nin bireysel başvuruda üstlendiği yargı görevi ve denetimden dolayı devam eden yargılamalarla ilgili olarak kendisine yapılan başvuruların maksadını aşacak şekilde işin esasına girmeme kuralına bağlı kalması gerekmektedir. Maddi vakıa ve delil değerlendirmesi yapmamalıdır. Anayasa Mahkemesi yerel yargı makamını etkilemeye elverişli kanaat de bildirmemelidir. Anayasa Mahkemesi’nce Anayasa’da yer alan hak ve özgürlükler ihlal edilmediği sürece yerel mahkemelerin kararlarındaki kanunun yorumu ya da maddi veya hukuki hatalara dair hususlar bireysel başvuru incelemesinde ele alınamaz.”

“MAHKEMEMİZCE ANAYASA MAHKEMESİ’NİN KARARINA ZORUNLU OLARAK UYULARAK SANIKLARIN TAHLİYESİNE KARAR VERMİŞTİR”

Gerekçeli kararda Anayasa Mahkemesi kararına ilişkin devamla şu ifadelere yer verildi:

“Anayasa Mahkemesi tutukluluk konusunda ancak kanun veya Anayasa’ya bariz şekilde aykırı yorumlar ile delillerin takdirinde açıkça keyfilik bulunması halinde hak ve özgürlük ihlaline sebebiyet veren bu tür kararları başvuruda incelenmesi gerekir. Aksinin kabulü bireysel başvurunun getiriliş amacıyla bağdaşmaz. Anayasa Mahkemesi görev ve yetkisi kapsamında sanıkların tutuklanması ile tutukluluklarının devamına ilişkin kararları kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı bağlamında değerlendirerek hak ihlali sonucuna ulaştığından, bu karar Anayasa’nın yasama, yürütme ve yargı organlarını bağladığından mahkememizce bu karara zorunlu olarak uyularak sanıkların tahliyesine karar verilmiştir. Anayasa Mahkemesi ifade ve basın özgürlüğü konusunu gerekçeli kararında geniş bir şekilde irdeleyerek hak ihlali yapıldığına ilişkin hüküm kurarak mahkememizin yargılama konusuyla ilgili sonuca yönelik değerlendirme yaparak yetkisini aşmıştır.”

“DEVLETE AİT GİZLİ BİLGİLERİN AÇIKLANMASININ ÖNLENMESİ AMACIYLA SINIRLANDIRMA YAPILABİLİR”

İfade ve basın özgürlüğünün mutlak olmayıp sınırlanabildiğine değinilen gerekçeli kararda, “Demokratik toplumun olmazsa olmaz koşullarını oluşturan çoğulculuk, hoşgörü ve açık görüşlülük bunu gerektirir. Devlete ait gizli bilgilerin açıklanmasının önlenmesi amacıyla sınırlandırma yapılabilir. Bu amaçlar doğrultusunda milli güvenlikten dolayı devlete ait gizli bilgilerin basın yoluyla açıklanmasının suç olarak düzenlenmesi ve cezalandırılması mümkündür. AİHM’ye göre de basının görevini yerine getirirken gazetecilik etiğine göre hareket etmesi gerekir” denildi.

“DEVLET SIRLARINA İLİŞKİN BİLGİLERE ERİŞİMİN ENGELLENMESİ VE BASINA KAPALI TUTULMALARI DOĞRUDUR”

Devlet ve güvenlik politikalarının sürekli değişkenlik gösterdiği ifade edilen gerekçeli kararda, “Devlet sırları kamu gücünü kullanan kişilerin tercihleriyle şekillenir. Devlet sırlarına ilişkin bilgilere erişimin engellenmesi ve basına kapalı tutulmaları doğrudur. Ülkenin iç ve dış güvenliği ile ilgili konular ortaya konularak tartışılabilir, hatta hesap sorulabilir” ifadelerine yer verildi.

“SINIRLANDIRMALARIN BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ İLERİ SÜRÜLEREK ORTADAN KALDIRILMASI HUKUKİ DAYANAKTAN YOKSUN”

Devlet sırrı niteliğindeki bilgi, belge ve görüntülerin ele geçirilerek başkalarıyla paylaşılmaması gerektiği vurgulanan kararda, “Devletin anayasal düzenini, dış ilişkilerini tehlikeye düşürebilecek, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek bilgilerin ele geçirilerek açıklanması basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez. Sınırlandırmaların basın özgürlüğü ileri sürülerek ortadan kaldırılması hukuki dayanaktan yoksundur. Aksi halde bu eylemleri cezalandıran kanun maddeleri hükümsüz hale getirecektir” denildi.

“DEVLET SIRRI NİTELİĞİNDEKİ BELGELERİN AÇIĞA ÇIKARILMASI ULUSAL GÜVENLİK AÇISINDAN TEHLİKELERE YOL AÇABİLİR”

Gerekçeli kararda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin milli güvenliği, iç savaşa sürüklenmiş komşu ülkeler karşısında ulusal yararların gözetilmesini gerekli kılabileceğine değinildi. Türkiye’nin milli güvenliğini tehdit edebilecek unsurların gelişmesini engellemek amacına yönelik plan, belge ve çalışmaların hukuk kuralları içinde kalmak şartıyla devlet sırrı kapsamında kabul edilmesi gerektiği ifade edildi. Bu bilgi, plan, belge ve çalışmaların açığa çıkarılması ve tartışılmasının ulusal güvenlik açısından ciddi tehlikelere yol açabileceği kaydedilerek, "Bu bilgi, belge ve görüntülerin ele geçirilerek açıklanmaları devletin güvenliğini ve ülkenin iç ve dış siyasal yararlarını tehlikeye düşürmemelidir" ifadesi kullanıldı.

“SANIKLAR ALENİYET KAZANMAMIŞ BELGELERİ İLK KEZ YAYINLAMIŞLARDIR”

Sanıklar tarafından MİT TIR’larıyla taşınan malzemelere ilişkin görüntülerin yayınlandığı hatırlatılan gerekçeli kararda, “Bu malzemelere ilişkin alınan raporun daha önce hiçbir yerde yayınlanmayarak aleniyet kazanmamış olmaları, ilk kez yayınlanıyor olmaları dikkate alındığında bu bilgi, belge ve görüntülerin devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken devlet sırrı niteliğinde oldukları sonuç ve kanaatine varılmıştır” denildi.

“SANIKLARIN BASIN VE İFADE ÖZGÜRLÜKLERİNİN İHLAL EDİLDİĞİ SONUCUNA ULAŞMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR”

Gerekçeli kararda, sanıkların yayın yasaklarına rağmen bu haberleri yaparak yargı gücünün otoritesinin ve tarafsızlığının sağlanmasına engel oldukları kaydedildi. Bu sebeplerle Milli İstihbarat Teşkilatı’na ait TIR’lara ve taşıdığı malzemelere ilişkin haber ve bilgilerin milli güvenlik olgusu bağlamında ele alınması gerektiğinin açık olduğu ifade edilerek, “Bu açıdan bakıldığında sanıkların basın ve ifade özgürlüklerinin ihlal edildiği sonucuna ulaşmak mümkün değildir. Sanıklar tarafından yapılan suça konu haberlerin yapılmasının ülke içerisindeki toplumsal tartışmalara katkı sağlamayacağı, aksine haberin konusunun eskimesinin önüne geçilecek devletin dış politika alanındaki tercihlerinin zora sokulabileceği, böylece milli güvenlik aleyhine yönlendirme olabileceği anlaşılmaktadır” ifadeleri kullanıldı.

(İHA)

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER