Türkiye’yi uluslararası alanda sıkıştırmak için kullanılan araçlardan birinin Ermeni meselesi olduğunu, bu konu ile alakalı olarak Türkiye’nin diğer pek çok devletin ve toplumun aksine utanacak bir geçmişi olmadığını söyleyen Erdoğan, "1 asır önce bu topraklarda yaşananların bir mağduru varsa o da bizim milletimizdir" diye konuştu.
"Ermenilere karşı iddia edildiği gibi bir yola başvurmuş olsaydık bugün Avrupa’dan Amerika’ya, Kuzey Afrika’dan Kafkasya’ya kadar geniş bir alanda yaşan milyonlarca Ermeni’den söz edilemezdi. Tehcir dönemin zor şartlarında bir keyfiyet değil bir mecburiyet olarak uygulandığı için elbette ciddi sıkıntılar ve acılar yaşanmıştır. Bunların konuşulacağı tartışılacağı, konuşulacağı yer ülkelerin parlamentoları veya yönetim binaları değildir, bu hakikatlerin aranacağı yer arşivler, bunu yapacak olan tarihçilerdir. Bizim arşivlerimiz her konuda olduğu gibi Ermeni meselesi hususunda da tüm araştırmacılara açıktır. Hodri meydan. Üçüncü ülkelerde varsa onlar da açsınlar. Ama gelmiyorlar. İşlerine gelmiyor. O arşivlerde nelerin olduğunu iyi biliyorlar. Parlamentolar vasıtasıyla çevirdikleri yalan dolanla bunu yapmanın gayreti içine giriyorlar. Ermeni tehciri bir ne bir soykırımdır ne de büyük felakettir. Bu sadece 1 asır öncesinin sıkıntılı şartlarında yaşanmış acı bir olaydan ibarettir. Türkiye’yi suçlayanlara sadece Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında 70 milyon insanın ölümünden sorumlu olduklarını hatırlatıyoruz. Fransa Cumhurbaşkanı Macron önce bu işleri öğrenmesi lazım, bu işleri bilmiyor. Yanlış kılavuz seçtiği için yanlış konuşuyor. Fransa’da 700 bin Ermeni var diye onlara mesaj vermek Macron seni kurtarmayacak. Siyasette dürüst olmayı öğren. Dürüst olmadıkça kazanman mümkün değil. Ermeni meselesinde takındığın tavır doğru değil. Avrupa Yahudilerinden Cezayir ve Tunus Müslümanlarına kadar soykırıma tabi tutulmuş nice halklar biliyoruz. Afrika’nın her köşesinde, Güney Amerika’da birbirine kırdırılan veya doğrudan Avrupalılar tarafından lok edilen nice toplumlar vardır. Son çeyrek asırda Bosna’da, Karabağ’da, Filistin’de, Arakan’da, Irak’ta, Suriye’de katledilen milyonlarca Müslümana uygulanan soykırım teşebbüsü değil midir? Bu kavram kullanılarak itham edilemeyecek tek ülke Türkiye’dir. Çünkü bu millet sözü edilen tarihte fail değildir, maktul durumundadır" şeklinde konuştu.
"Amerika ile S-400 meselesinde de ciddi görüş ayrılıkları içindeyiz"
Amerika’nın uluslararası ticaretten nükleer silahlanmaya kadar geniş bir alanda küresel sistemi sarsan adımlarının etkisi sürdüğünü belirten Erdoğan, "Suriye’de müttefiklik ilişkimize asla yakışmayacak politikalar izleyen Amerika ile S-400 meselesinde de ciddi görüş ayrılıkları içindeyiz. Türkiye’nin Irak ve Suriye kaynaklı terör tehditlerine karşı aldığı önlemlerin ve yaptığı operasyonlar meşruiyeti tartışılmazdır. Buna rağmen Amerika’nın ısrarla bölücü terör örgütü ile birlikte hareket etmeye kalkmasını, güvenliğimizi güçlendirmeye ve çeşitlendirmeye yönelik tasarruflarımıza karşı çıkmasını üzüntü ile takip ediyoruz. Suriye’deki terör bataklığını kurutmaya yönelik adımları atmayı, S-400 ve benzeri güvenlik tahkimatlarını yapmayı da sürdüreceğiz" ifadelerini kullandı.
"Yok bize bir faydanız zaten"
Türkiye’nin 1963 yılından beri ısrarla ve samimiyetle AB’ye tam üyeliği arzu ettiğini belirten Erdoğan, "Ülkemizin tam üye olamamasının yegane sebebi birliğin izlediği tutarsız politikalardır. Biz tüm yükümlülüklerini ifa etmiş, tüm sözlerini tutmuş bir ülke olarak AB’nin de aynı tavrı göstermesini bekliyoruz. AP başta olmak üzere birlik organlarından ülkemize yönelik eleştirilerin mesnedi olmadığını bizim kadar onlar da biliyor. Yavuz hırsız ev sahibini bastırır misali kendi ilkesizliklerinin üstünü örnek için ülkemizi suçlama yoluna gidiyorlar. Türkiye AB ilişkilerinin geliştirilmesi veya sonlandırılması konusunda bir adım atılması gerekiyorsa bunu yapacak olan artık Avrupa olmalıdır. Türkiye’yi beğenmiyor musunuz, istemiyor musunuz, ‘artık biz yolları ayırıyoruz’ deyin işi bitirelim. Yok bize bir faydanız zaten. Süreli olarak önümüzü kesiyorsunuz, havadan sudan bahaneler uyduruyorsunuz. Türkiye AB müzakereleri ile iliği çok kan kaybetti, hala bunlar oyalama taktiğine gidiyorlar. Vize meselesinde, gümrük ile ilgili aynı şeyi yaptılar. Biz verilen sözlerin yerine getirilmesini sabırla beklemeye devam ediyoruz ancak bir yere kadar" açıklamasında bulundu.
İsrail’in uygulamaları nedeniyle bölgenin barut fıçısına çevrildiğini söyleyen Erdoğan, "Golan Tepeleri Suriye’nindir, İsrail’in değil. 1947’den itibaren peyderpey yaptıkları işgallerle İsrail bir işgalci yapılanmadır. Bu işgalci yapılanma maalesef gücünü de Amerika’dan alıyor.
Libya, bölgemizin huzurunu hedef alan karanlık senaryoların yeni perdelerinin sahnelendiği yerlerdendir. Bir yanda meşruiyetini Libya halkından alan bir yönetim, diğer yanda ise sadece Avrupa ve kimi Arap ülkelerinin desteklediği bir diktatör vardır. Biz bundan sonra da Libyalı kardeşlerimizin yanında dimdik duracağız. Libya’yı yeni bir Suriye’ye dönüştürmek isteyenlerin heveslerini kursaklarında bırakmak için tüm imkanlarımızı seferber edeceğiz.
Cezayir’deki tartışmaları çok yakından takip ediyor, artan istikrarsızlıktan üzüntü duyuyoruz. Bu ülkenin bir an önce gücünü halkından alan bir yönetime kavuşması en büyük dileğimizdir.
Sudan, Afrika’nın kalbi olan bir ülkedir. Sudan’la da çok uğraştılar. Yapılmadık müdahale bırakmadılar. Önce böldüler, şimdi de yutmanın gayreti içindeler. Bu ülkede yaşanan hadiselerin sudan halkının talepleri ve beklentileri doğrultusunda neticelenmesini temenni ediyoruz. Türkiye Sudanlı kardeşlerini desteklemeye devam edecektir.
Yeni Zelanda’da Müslümanlara yapılan katliamın açısı halen yürüklerimizi yakıyor. Oradaki hadise Yeni Zelanda yönetimini ciddi manada rahatsız eden bir durumdur. İslam düşmanlığını insanlık düşmanlığı olarak gören bu hadise karşısında taktire şayan bir duruş sergileyen Yeni Zelenda yönetimini bir kez daha tebrik ediyorum.
Sri Lanka’da yaşanan katliam, Yeni Zelanda’da Müslümanlara karşı işlenen nefret suçunu meşrulaştırmaya yönelik bir saldırıdır.”
Belediye başkanlarına nasihatler
Erdoğan konuşmasının sonunda belediye başkanlarına şu nasihatlerde bulundu:
"Vatandaşının elini sıkmaktan kaçınandan, çekinenden belediye başkanı olmaz. Bu tür şikayetler bize çok geliyor. Tepeden bakmayacaksınız, gurur, kibir olmayacak. Şehir halkı ile kurduğunuz iletişimin başarısı belirleyici olacaktır. Belediye başkanlarımızın her biri haftanın her günü, 24 saat çalıştığını bilecek düzenini ona göre kuracak. Herhalde akşamları yatarken telefonunuzu da kapatmazsınız. Telefon 24 saat açık olmalı. Ben bal bal diyerek ağız tatlayanlardan olmadım, telefonum 24 saat açık. Hiçbirimiz bulunduğumuz makamlarının hizmet makamı olduğunu unutmayacağız. Kibir, büyüklenme. Tepeden bakma, insanları hakir görme, insanları kendinden uzak tutma kesinlikle söz konusu olamaz. Etrafına korumalarla kendi ekibi ile duvar ören belediye başkanı olamaz. Bu sayılar haddinden fazla oluyor. Halkla ilişkisini kesen başkan ile biz de ilişkimizi keseriz. Bu yükü taşımayı göze alamıyorsanız yanlış görevde bulunuyorsunuz demektir."