Derneklere ‘kayyum ve kapatmanın’ önü mü açılıyor?
Geçen cumartesi gecesi Meclis'ten geçen bir yasa hükümete dernekleri kapatmak adına olağanüstü yetkiler verdi. Kanun maddelerini tek tek sıraladık ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinin kapısını çaldık.
Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kabul edildi. Cumartesi akşamı yapılan oylamada muhalefetin 113 oyuna karşın 254 lehte oyla teklif yasalaştı. Ancak kanunun ismi, yüksek sesli eleştirilerin nedenini kavramamız için yeterli değil. Yasanın içinden sivil toplum kuruluşlarının denetimine ilişkin maddeler ise gündem oldu. Yöneltilen tepkilerde yeni yasanın sivil toplum örgütlerinin susturulmasının ve STK’lara kayyum atanmasının önünü açtığı görüşü hakim.
Yasaya göre;
Terörizme doğrudan veya dolaylı fon sağlama veya toplama, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal etme ve ticaretini yapma veya kara para aklama suçlarından mahkum olanlar, derneklerin genel kurul dışındaki organlarında görev alamayacak.
Aynı zamanda söz konusu bu üç suçtan dolayı derneğin genel kurulu dışındaki organlarında görevli olanlar veya ilgili personel hakkında soruşturma başlatılması halinde, ilgili organlar, geçici tedbir olarak İçişleri Bakanı tarafından görevden alınabilecek.
Tedbirin yeterli olmaması ve gecikmesinde sakınca bulunması hallerinde ise İçişleri Bakanı, derneği geçici olarak faaliyetten alıkoyabilecek ve derhâl mahkemeye başvuracak. Mahkeme, 48 saat içinde faaliyetten geçici alıkoymaya ilişkin kararını verecek.
Vali, görevden alınan organların ve üyelerinin yerine kayyum atanması için dernek merkezinin bulunduğu yerdeki sulh hukuk mahkemesine başvuracak. Kayyumun görevi, dava sonucu verilen hüküm kesinleşinceye kadar devam edecek.
Buna karşın Türkiye’nin yakın geçmişinde “terörizme doğrudan ve dolaylı yoldan hizmet” suçlamalarının yoruma açık olduğu ve iktidarın bu yolla muhalefeti baskı altına aldığı da sıklıkla öne sürülen bir görüş. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Kampanyalar ve İletişim Direktörü Tarık Beyhan ile Eşit Haklar İçin İzleme Derneği Genel Koordinatörü Cennet Özcömert Albayrak, sozcu.com.tr’nin sorularını yanıtlarken yasanın baskıyı artıracağının ve STK’ları çalışamaz hale getireceğinin altını çizdi.
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Kampanyalar ve İletişim Direktörü Tarık Beyhan
‘STK’LAR FİİLEN ÇALIŞAMAZ HALE GELECEK’
“Türkiye'de yıllardır sivil alan daralıyor. Bu kanun yürürlüğe girerse, STK'lara baskının araçları artacak, eğer STK'lar faaliyetlerinden alıkonulmasalar bile fiilen çalışamaz hale gelecekler” ifadelerini kullanan Tarık Beyhan, “2017 yılında 11 hak savunucusu Büyükada Davası olarak bilinen dava kapsamında yargılanmaya başladı. Çoğunluğu aylar boyunca tutuklu kaldı. Ortada hiçbir somut delil olmadan süren terör suçlamasıyla yargılandıkları davadan yedisi beraat etti, dördü ise ceza aldı. Bu dosya şu an Yargıtay'da ve dosyayı okuyan herhangi bir hukukçunun yapması gerektiği gibi bu karar bozulacaktır” sözleriyle Büyükada Davası sürecini hatırlattı ve yeni yasanın böyle süreçlerde İçişleri Bakanlığı’na verdiği yetkilere dikkat çekti.
STK’lar #SivilToplumSusturulamaz ve #SivilToplumaSesVer etiketleriyle yeni yasaya yönelik tepkilerini dile getiriyor.
“Hakkında hiçbir delil olmayan birçok kişi Terörle Mücadele Kanunundaki muğlak terör tanımına bile sığmayan faaliyetleri nedeniyle terör suçlamasıyla şafak baskınları ile gözaltına alınıyor, ortada hiçbir delil olmadan tutuklanıyor ve içinde hiçbir delil bulunmayan iddianamelerle yargılanabiliyor” diyen Beyhan sözlerini şöyle sürdürdü:
“İçişleri Bakanına bağlı kişiler tarafından başlatılabilen bir sürecin ardından, bu süreç bahane edilerek, masumiyet karinesi yok sayılarak, hakkına hüküm verilmemiş kişiler sivil toplum kuruluşlarındaki görevlerinden uzaklaştırılabilecek. Üstüne üstlük yine İçişleri Bakanı kişinin görev aldığı STK'ları kapatabilecek. Kanun bunu kapatma olarak tanımlamıyor. Fakat fiilen, belirsiz bir süre boyunca bir derneği çalışamaz hale getirmenin adı kapatmadır.”
Türk-İş: Açlık sınırı aralıkta 2.590 TL
‘BU YASA, SİYASİ İKTİDARIN YETKİLERİNİ ORANTISIZ ŞEKİLDE GÜÇLENDİRİYOR’
Yasanın yapımı sırasında STK’lardan fikir alınmadığına da dikkat çeken Beyhan, “Bu şüpheleri duymamızın bir nedeni var. Bu düzenleme iyi niyetli bir düzenleme olsaydı, sivil topluma da danışarak hazırlanabilirdi. Bunun yerine alelacele meclise getirildi ve geçirildi” dedi ve ekledi: “Bu yasa özellikle siyasi iktidarın yetkilerini orantısız şekilde örgütlenme özgürlüğü aleyhine güçlendiriyor. Bu yasa, Anayasa’ya da, uluslararası sözleşmelere de uymaz. Bu nedenle veto edilmese de Anayasa Mahkemesi'nden dönmesi gerekir. Sivil toplum kuruluşları bunu yüksek sesle dillendirmeye devam etmelidir.”
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği Genel Koordinatörü Cennet Özcömert Albayrak da yasanın içerik bakımından hedef aldığı STK’lara konunun meclis gündemine taşındığı süreçte başvurulmadığının altını çizerken katılımcı bir politika izlenmediğini ifade etti. #siviltoplumsusturulamaz etiketine dikkat çeken Albayrak, “Yasanın geri çekilmesine dair başlatılan #siviltoplumsusturulamaz kampanyasına bugüne kadar 693 örgüt imzacı oldu” dedi.
ÇARPICI DETAY: ‘KARAR, ESAS YÖNÜNDEN İNCELENEMEYECEK’
“Bu noktada bu yasadan sadece hak alanında çalışan derneklerin değil, tüm sivil toplum alanını etkileyeceğini daha güçlü bir biçimde anlatmamız gerekiyor” diye konuşan Albayrak, çarpıcı bir detaya da değindi:
“Bu yasa ile birlikte derneklere kayyum atanmasının önü açılıyor. Yasada öngörülen yargı denetimi de bu sakıncaları gidermekten uzak. İçişleri Bakanı bir kişi hakkında soruşturma açıldığı gerekçesiyle bir derneğin faaliyetlerini durduracak, bu kararı inceleyen hâkim de bu ara kararı esasa girmeksizin inceleyecek.
Bir başka deyişle, hâkim uygulamada sadece İçişleri Bakanı'nın kararının gerçekten bir adli soruşturmaya dayanıp dayanmadığına karar verecek. Böylece belki de yıllarca sürecek bir soruşturma nedeniyle, derneğin faaliyet göstermesi mümkün olamayacak.”
‘ULUSLARARASI SÖZLEŞMENİN DIŞINA ÇIKILIYOR’
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği Genel Koordinatörü Cennet Özcömert Albayrak, yasa ile ilgili endişelerini de aktarırken 1999 yılında imzalanan bir sözleşmeye de dikkat çekti: “Yasa, 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunu'na da yeni sınırlandırma ve cezalandırma kriterleri getiriyor. 1999 tarihli Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Uluslararası Sözleşme'de yer almayan, örgütlenme özgürlüğünü sınırlayan hatta kaldıran düzenlemeler getirilerek Sözleşme'nin tamamen dışına çıkılıyor.”
ʻʻ
Özellikle insan hakları alanında faaliyet gösteren derneklerin yöneticilerinin büyük bir bölümü hakkında, asılsız birtakım suçlamalarla davalar açıldığı; sadece örgüt üyeliği suçundan yılda 300 binden fazla kişinin soruşturulduğu; binlerce sivil toplum aktivistinin gazetecinin, siyasetçinin, meslek örgütü mensubunun TMK kapsamında soruşturulduğu dikkate alındığında bu kanunun neredeyse tüm muhalif dernekleri hedef alacağına dair şüphe bulunmuyor' diyen Albayrak, 'Keza bu geniş uygulama alanının Türkiye'de terör suçlarının belirsizliği ve keyfiliği sorunundan bağımsız düşünülmesi mümkün değildir.
Eşit Haklar İçin İzleme Derneği Genel Koordinatörü Cennet Özcömert Albayrak
STK’ların da bu baskıya maruz kalacağının altını çizen CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, Meclis’te yaptığı konuşmada “Bu yapılan Anayasa ve yasalardaki sivil örgütlenme hakkına büyük darbedir” derken Amerika’nın Sesi’ne yaptığı açıklamada ise “Türkiye'de terör kavramının ne kadar geniş kullanıldığını yıllardır görmüyor muyuz? İşte Sözcü davası, işte Cumhuriyet davası. Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Ayhan Bilgen. İfade hürriyetiyle ilgili ihlaller hep terör olarak karşımıza geliyor. Bu düzenlemeyle bir sivil toplum kuruluşu yaptığı basın açıklaması nedeniyle terörle ilişkilendirilip faaliyetleri durdurulabilir ya da kayyum atanabilir hale geliyor” ifadelerini kullandı.
Hazırladıkları görsellerle kampanyalarını sosyal medyada sürdüren STK’lar yeni yasayı “Bu yasa, Anayasa’ya da, uluslararası sözleşmelere de uymaz” ifadeleriyle eleştiriyor.
İKTİDARA YAKIN OLANLAR DA TEPKİLİ
Ayrıca yeni yasa, sadece muhaliflerin tepkisini de çekmedi. Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, “devranın döndüğü” bir senaryoda İçişleri Bakanı’na muazzam yetkiler veren yeni yasa için “sonuçları ortam değiştiğinde felaket olabilir” yorumunda bulunurken konuyla ilgili İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kendisini aradığını ve ‘‘STK’ların İslami çalışmalarını engellemesinin söz konusu olmayacağını, buna ilk önce kendisinin karşı duracağı'' yönünde güvence verdiğini dile getirdi.