Dünya Su Günü’nün, 22 Mart 1992 tarihinde ilk olarak Rio de Janerio’da gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda gündeme geldiğini ve 22 Mart 1993’ten bu yana kutlandığını belirten Doç. Dr. Ceyhun Özçelik, küresel su sorunlarına karşı bilinci artırmak için ve özellikle herkesin yeterli miktarda ve temiz suya erişimi olması gerektiği vurgusuyla her yıl farklı bir temayla ön plana çıktığını açıkladı. Özçelik, “Üzülerek belirtmek isterim ki, son yıllarda iklim değişikliğinin etkileri daha belirgin hale gelmeye başlamıştır. Bu nedenle, şiddetli yağışlar, kuraklık, sıcak hava dalgaları, tayfunlar, orman yangınları ve bunların ekolojik, ekonomik ve sosyal etkileriyle baş etmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Ülkemizde bir yanda kuraklık ve beraberinde getirdiği susuzlukla boğuşurken, bir yandan da taşkınlar ve oluşturduğu yıkıcı etkilerle karşılaşmaktadır. Etkin mücadele yöntemleri geliştiremememiz durumunda, iklim değişliğinin etkileri sonucu gelişen ve şiddetlenen ekstrem olaylar, afetlere dönüşüyor. Su kaynakları yönetiminde, çok daha güçlü idari ve operasyonel enstrümanlar oluşturmamız gereklidir” dedi.
“Küresel su krizine karşı harekete geçmek şart”
2023 su yılı (2022 Ekim) başından beri Türkiye genelinde yüzde 50’ler civarında bir yağış azalması söz konusu olduğunu belirten Özçelik, “Önümüzdeki bahar ve yaz aylarında da durumun nasıl olacağını net bir biçimde kestiremiyoruz. Bu durum yeraltı su kaynaklarımızı olumsuz etkilediği gibi, yüzeysel su kaynaklarımızda da azalmalara yol açtı. Akarsularımız, göllerimiz ve barajlarımızın doluluk oranlarında çok büyük miktarda düşüşler söz konusu. Bu durum, içme suyu ihtiyacını yüzeysel su kaynaklarından karşılayan şehirlerimiz için büyük risk oluşturmakta. İstanbul, İzmir, Bursa gibi büyükşehirlerimiz, Bodrum başta olmak üzere yaz aylarında nüfus artışı yaşayan turistik yerleşimlerimizde içme suyu sorunlarıyla karşı karşıya kalmamıza yol açmaktadır. Diğer taraftan doğanın kuraklığın getirdiği yağış eksikliğini dengelemeye çalışması neticesinde şiddetli yağışlarla karşılaşmaktayız. Şehirlerimizin kentsel altyapıları bu duruma hazırlıklı değil, bu nedenle son olarak Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya, Elazığ ve Kilis olduğu üzere sel afetleriyle karşı karşıya kalmaktayız” ifadelerini kullandı.
Baraj güvenliği ve deprem
Doğu Anadolu fay hattı üzerinde 6 Şubat tarihinde meydana gelen depremlerin Su Kaynakları Yönetiminde çok daha fazla bilinçli olunması gerektiğini gösterdiğini açıklayan Özçelik, “Deprem sonrası iletim ve dağıtım hatlarında oluşan patlaklar nedeniyle, bölgede hayatın devamı için zorunlu olan temiz içme suyu temininde ciddi riskler baş gösterdi. Çoğu yerleşimimize yeterli miktar ve kalitede içme suyu verilemedi. Vatandaşlarımız şebeke suyu içmemeleri konusunda uyarıldı. Sultansuyu ve Kartalkaya barajlarımız başta olmak üzere bölgedeki bazı barajlarımız da zarar gördü. Zarar gören barajlarımızı, akış aşağısında yaşayan insanlarımızı ve kentlerimizi, artçı depremler ve olası şiddetli bahar yağışları sonrası oluşabilecek taşkın ve yıkılma riskine karşı koruyacak tedbirlerin geliştirilmesi şarttır. Kuzey Anadolu fay hattı üzerinde bulunan şehirlerimiz ve barajlarımız için de benzer durum söz konusudur. Bu noktada, İstanbul içme suyu temininin sigortası niteliğinde olan ve hale hazırda çatlaklar nedeniyle kullanılamayan Melen Barajı’nın geleceği hakkında alınacak karar oldukça önemlidir” dedi.
“Yönetilmezse hayat alır”
Dünya Su Günü vesilesiyle, su kaynaklı sorunların çözümüne yönelik daha fazla bilinç ve farkındalık oluşması gerektiğini belirten Doç. Dr. Ceyhun Özçelik, “Kentsel altyapılarımızın birçoğu iklim değişikliği etkilerine karşı hazırlıksız. Dikkat ederseniz, sel afetlerin büyük bir kısmı kentsel altyapı ile doğal drenaj hatlarının uyumsuzluğu sonucu gerçekleşmektedir. İçme ve kullanma suyu temininin sorunları da yine barajlarımızın kapasitelerinin tek başına yeterli olmadığı büyükşehirlerimizde ve kentlerimizde ve de kayıp kaçak oranlarının yüksek olduğu kentlerimizde meydana gelmektedir. Görüleceği üzere, yönetebilmemiz durumunda, su bize, şehrimize ve ekosisteme hayat vermektedir. Aksi surumda insanlarımızın, canlılarımızın ve ekosistemin yaşamına mal olmaktadır. 2023 Dünya Su Günü’nün kentsel altyapılarımızı iklim değişikliğinin etkilerine karşı dayanıklı harekete getirmek için bir dönüm noktası olmasını diliyorum” dedi.