Elif Didem DANACIOĞLU / EKOhaber Gazetesi
İhracatçı firmalar kur riskinden en çok etkilen kesim olmasıyla döviz dalgalanmalarına karşı pozisyon alma konusunda eskisinden çok daha fazla tecrübeye gittiklerini söyledi. İşadamları, döviz kurlarının stabil olması çağrısını iç piyasa açısından doğru bulunduğunun altını çizdi.
Geçtiğimiz günlerde Türk Eximbank Genel Müdürü Adnan Yıldırım, “İhracatçılar döviz dalgalanmalarından kazanç sağlama yoluna gitmemeli. Bu sanayicilerin, ihracatçıların ya da ticaret yapanların tavrı olmamalı, bu finans kurumlarının işi “ dedi. Türk Eximbank olarak 1 Aralık’tan itibaren ihracatçıların kur riski yönetimi için döviz forward (vadeli) işlemlerine başladıklarını hatırlatan Yıldırım, döviz kurlarının dalgalı olduğu dönemlerde özellikle KOBİ’lerin zarar görebildiğini söylemişti. Ani kur hareketlerinde hem başta KOBİ’ler olmak üzere ihracatçıların olumsuz etkilenmesini hem de ülkenin bu gibi dönemlerde zarar görmesini engelleyeceklerini belirten Yıldırım, bu işlemlerin öncelikle hali hazırda çalıştıkları şirketlerle yapılacağını, sonrasında Türk Eximbank ile çalışmayan diğer firmalarla da görüşeceklerini söyledi. Türk Eximbank Genel Müdürü Yıldırım, döviz kurlarındaki dalgalanmanın ihracatçılara etkisine ilişkin şu görüşleri dile getirmişti: “Döviz kurlarının stabil olması doğru olandır. Ancak bir diğer doğru da ihracatçıların döviz kurlarının ne olduğuyla fazla ilgilenmemesidir. Yıllardır ihracatçılara, ‘Borçlanmalarınızı döviz gelirlerine göre yapın’ dedik.
İhracatçılar döviz dalgalanmalarından kazanç sağlama yoluna gitmemeli. Bu sanayicilerin, ihracatçıların ya da ticaret yapanların tavrı olmamalı, bu finans kurumlarının işi. Onu finans kurumlarına bıraksınlar. İhracatçılarımız döviz hareketlerinden etkilenmemek için hedge enstrumanlarını kullansınlar. Üretime ve pazarlamaya odaklansınlar.”
Yurt dışındaki toplantılarda katılımcıların Türkiye’ye yüksek ilgi gösterdiğini ve Türk ekonomisine güven duyduğunu ifade eden Yıldırım, Türk Eximbank’ın da dışarıdaki itibarının yüksek olduğunu söyledi. Türk Eximbank Genel Müdürü Adnan Yıldırım’ın ihracatçılar için yaptığı döviz dalgalanmalarından kazanç sağlama yoluna gitmemeleri gerektiği uyarıyı yerinde bulan iş adamları, yurtdışı müşterisi açısından da döviz kurunun istikrarlı olmasının önemini vurgulayarak, haklı bir uyarı olarak değerlendirdiler. İhracatçı firmaların döviz dalgalanmalarından kazanç sağlama düşüncesinden çok global pazarlarda rekabet kabiliyetini artırmak amacıyla işlerine odaklandıklarını ifade eden iş adamları, döviz kurunda yaşanan dalgalanmalar, ülkemizde faaliyet gösteren işletmeleri birçok yönden zorladığı ve özellikle ithalatın ön planda olduğu piyasa koşullarında, döviz kurlarının stabil olması çağrısını iç piyasa açısından doğru bulunduğunun altı çizildi. Sektörler devletin yapmış olduğu atılımlardan umutlu olduklarını da dile getirdiler. Önümüzdeki dönem olabilecek gelişmeleri yakından merak eden ve izleyen iş dünyası, ‘bekle gör’ politikası izliyor. Değişik sektörlerde faaliyet gösteren işadamları kur dalgalanmasını ve etkilerini değerlendirdi.
İşte görüşler...
Özkan İrman - Minteks Yönetim Kurulu Başkanı
‘İstikrar her şey demektir’
Doğru söze ne demeli! Yerden göğe haklı bir uyarıdır. Yurtdışı müşterisi açısından da döviz kurunun istikrarlı olması çok önemlidir. Bir ara Türk Lirası’nın dolarla başa baş gelmesi durumunu yaşamış, müşterilerimize dolar bazında artıştan söz etmiş ve kendimize güldürmüştük. Örneğin dolar 1,5 lirayken 10 dolara sattığınız mala kur 1 liraya düştüğünde yine 10 dolar derseniz ticaretinizi sürdüremezsiniz. Müşteri zam yapmaya kalktığınızda bunu algılayamaz. Pazarda bir sürü ülkenin üreticisi var. Rakip fiyat kırarken fiyat arttıran sahiden komik duruma düşer ve pazarın dışına itilir. Nitekim o dönem tekstil gibi yoğun istihdam sağlayan bir sektör durma noktasına kadar küçüldü. Yükselen kur da müşteriyi sürekli iskonto ister hale getiriyor. Pazarlığı yapılmış hatta yükleme esnasına gelmiş yürüyen bir siparişte dahi iskonto istenmesi ve verilmediğinde de bir daha sipariş verilmeyeceğiyle tehdit edilmesi bir üretici için çok kötü bir şeydir. Ne yazık ki yabancı müşteri kur artışını artan kar olarak görüyor. Hiçbir zaman artan kur ile birlikte girdi maliyetlerinin de arttığını görmek istemiyor. İç rekabet şartları, sipariş isteği de birçok üreticiyi fiyatla rekabete sokuyor ki bu da firmaları sermaye bakımından zayıflatıyor. Sattığınız bir malın girdisini yine aynı miktarda yerine koyamıyorsanız nasıl sürdürülebilir bir ticaretiniz olsun? İstikrar her şey demektir. Tahsil edilen dövizin üstüne yatmak bir üretici için denildiği gibi çok iyi bir şey değildir. Çıkış yolu üretimi artırmak ve ticarettedir. Yüzde yüz katılıyorum.
Sami Erol - Aktaş Holding YKÜ İcra Kurulu Başkanı
‘Kurların stabil olması düşüncesini destekliyoruz’
Döviz kurlarının stabil olması düşüncesini destekliyoruz. Çünkü döviz kurlarında yaşanan dalgalanmalar, ister istemez firmaların ve enflasyonun da aynı oranda etkilenmesine yol açıyor. Ağırlıklı olarak ithalatın ön planda olduğu Türkiye ekonomisinde, ithal ürünler döviz kuru üzerinden yapıldığı için piyasalardaki bu ani dalgalanmalar, Türkiye ekonomisinin kırılgan bir yapıya dönüşmesine neden olmaktadır. Kur riskinden etkilenme noktasında işletmelerin uluslararası anlamdaki düzeyi, küresel rekabet gücü, üretim hacmi ve maliyet yapısının dikkate alınması önem arz ediyor. Olası risklerden korunmak için de üretim ve pazarlama faaliyetlerinin küresel düzeyde entegre biçimde planlanması ve ileri teknoloji ile markalaşmaya yatırım yapmak faydalı olacaktır.
Yalçın Aras – Gökçelik A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı
‘İhracatçının asıl işi üretmektir’
Yapılan açıklamayı ihracatçı açısından dışarıdan gelen dövizin yastık altında tutulmamasına yönelik bir uyarı olarak görüyorum. İhracatçının asıl işi üretmektir. Normal şartlar altında yani global bir ekonomik kriz söz konusu değilse kaliteli ve katma değerli üretim yapıldığında dış ticaretinizde bir sorun yaşamazsınız. Enerji, hammadde ve işçilik maliyetleri ticaretin ana unsurlarıdır. Üretimde önemli olan kâr elde etmektir. İşte ihracat yapan bir üretici için döviz kurlarındaki dalgalanma burada devreye giriyor. Dolayısıyla döviz kurlarının stabil olması elbette arzulanan bir durum. Gökçelik olarak 40 yılı aşkın süredir kesintisiz olarak raf sistemleri konusunda üretim yapıyor ve bugün 50’den fazla ülkeye ihracat yapıyoruz.
Hasan Moral – Moral Tekstil
‘İhracatçı firmalarımız üretime odaklanmış durumda’
İhracatçı firmalarımız belki de kur riskinden en çok etkilen kesimdir dolayısıyla döviz dalgalanmalarına karşı pozisyon alma konusunda eskisinden çok daha fazla tecrübeye sahiptir. Özellikle döviz borcu olan ihracatçı firmalarımız piyasadaki çeşitli hedge enstrumanlarını kullanarak riskleri azaltmalıdırlar. Ben şahsen ihracatçı firmaların döviz dalgalanmalarından kazanç sağlama düşüncesinden çok global pazarlarda rekabet kabiliyetini arttırmak amacıyla işlerine odaklandıklarını düşünüyorum. Özellikle son aylardaki ihracat artışı da açıkça göstermektedir ki ihracatçı firmalarımız zaten üretime ve pazarlamaya odaklanmış durumdadır.
Ahmet Yağcı - Chassis Brakes International Türkiye Genel Müdürü
‘Rekabet gücünü de artırıyor’
Tabi döviz kurunda yaşanan dalgalanmalar, ülkemizde faaliyet gösteren işletmeleri birçok yönden zorluyor. Özellikle ithalatın ön planda olduğu piyasa koşullarında, döviz kurlarının stabil olması çağrısını iç piyasa açısından doğru buluyorum. Bunun yanında, döviz kurundaki artış bizim gibi yabancı sermayesi olan ve ihracat yapan firmalar için maliyet azaltımında da etkili bir şekilde karşımıza çıkarken, aynı zamanda rekabet gücünü de artırıyor. Neticede, katma değerli ürün anlayışının geliştirilmesi, özellikle kur bazlı yaşanan enflasyon farkını en aza indirme noktasında iş dünyasının elini güçlendirecektir.
Yunus Aydın - Uludağ OSB Başkanı
‘Stabil olmadığı sürece sanayici kurlarla ilgilenmeye devam edecektir’
Türk Eximbank Genel Müdürü Adnan Yıldırımın uyarılarında kısmen haklı olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki, Sanayicinin girdi maliyetleri TL ve satış kalemleri döviz üzerinden olduğu sürece ve döviz kurları stabil olmadığı sürece sanayici kurlarla ilgilenmeye devam edecektir.
Bu doğal bir davranıştır. İhracatçıların döviz gelirlerine göre döviz olarak borçlanmaları da çok yerinde bir uyarı. Sanayici tabii ki kurdan değil üretim ve inovasyon ile kazancını artırmalı. Döviz kurlarındaki aşırı oynaklık maalesef sanayiciyi dövizde kalarak beklemeye zorluyor. Bunda dış politik gelişmelerin etkisi de yadsınamaz.
Hedge enstrumanlarının ise Türkiye’de çok gelişmemiş olduğunu bu yıl içerisinde yaşadığımız örneklerle gördük.
Bankaların kendilerini risk algısı içerisinde görmeleri hedge enstrümanların kullanılmasını da neredeyse imkansız hale getirdi.
Şükrü Erdem - LEONI Türkiye Genel Müdürü
‘Kurun stabil olması fikrini doğru buluyor ve destekliyorum’
Dövizdeki artış ve kur dalgalanmaları, firmaların ve dolayısıyla enflasyonun olumsuz yönde etkilenmesine yol açmaktadır. Özellikle dövize endeksli çalışma durumunda, işletmeler açısından kur yükseldikçe maliyet baskısı da aynı ölçüde artıyor. Bu açından, kur dalgalanmalarının önüne geçme noktasında, kurun stabil olması fikrini doğru buluyor ve destekliyorum. Bunun dışında, firmaların kur dalgalanmalarından en az seviyede etkilenmek için AR-GE’ye odaklanıp, kilogram başı katma değeri artırma faaliyetlerine yoğunlaşması gerekiyor. Nitekim kurun ortaya koyduğu baskıdan sıyrılmak için ileri teknolojiye yatırım yapıp, yenilikçi ve katma değerli üretime yönelmek, firmalara ciddi avantajlar sağlayacaktır.
Abdullah Bayrak - BOSİAD YKB
‘Stabil döviz kurları, ekonominin istikrarlı büyümesinde önem taşıyor’
Parite ve dövizdeki dalgalanmaların iş dünyası için uzun vadeli politikalar oluşturmasının önünde bir engel olduğunu göz ardı edemeyiz. Her ne kadar dolar ve euronun değer kazanması ihracatta artış anlamına gelse de, daha stabil döviz kurları, ekonominin istikrarlı büyümesi açısından büyük önem taşıyor.
Anıl Yücetürk - Maysan Mando Genel Müdürü
‘Dalgalanmalara karşı dikkatli olunmalı’
Döviz kurlarında yaşanan sık dalgalanmalar, ihracatçıyı sıkıntıya sokabiliyor. Bu nedenle döviz kurlarının stabil olması düşüncesini destekliyoruz. Türkiye ekonomisi kırılgan bir yapıya sahip olduğu için yatırımcılar döviz kurundaki dalgalanmalara karşı dikkatli olmalı. Borçlanmalar döviz gelirlerine göre yapılmalı. Risklerden korunmak için finansal piyasalarda firmaların kendilerini korumaya almaları gerekiyor. Örneğin dövizdeki dalgalanmaya karşı yerli üretim artırılabilir. Türkiye’de üretimde ithal malzeme çok fazla kullanıldığı için bu durum, ülkemiz ekonomisine döviz borçlanması olarak yansıyor. Bu noktada, ithal ürünlerin yerine yerli ürünler kullanılması da kur dalgalanması riskine karşı faydalı sonuçlar sağlayabilir.
TCMB, MÜCADELE İLE GEÇİRDİĞİ 2017’DE POLİTİKA FAİZİNİ DEĞİŞTİRMEDİ
TCMB, bu yıl rekor üstüne rekor kıran döviz kurları ve yükseliş eğilimindeki enflasyonla mücadelesinde birçok politika ve iletişim aracına başvururken, politika faizini değiştirmedi.
Merkez Bankası, döviz kurlarındaki yükseliş ve gerek kur geçişkenliği gerekse mali politikaların sağladığı gevşemenin etkisiyle yükselen enflasyonun yüzde 5 olarak belirlenen yıllık hedeften çok uzaklaşması nedeniyle bu yıl mücadele alanını genişletti. Para politikasındaki sıkı duruşu sürdürürken, finansal istikrarı sağlamak için kur tarafını rahatlatıcı birçok uygulamaya imza atan Merkez Bankası, yıl boyunca politika faizinde değişiklik yapmadı. TCMB, 2017’nin ilk işlem gününde yüzde 8,28 olan ağırlıklı ortalama fonlama maliyetini, yıl boyunca fonlama kompozisyonunda yaptığı değişikliklerle 447 baz puan artırarak yüzde 12,75’e çıkardı. Merkez Bankası, önce faiz koridorunun üst bandını, ardından da geç likidite penceresini (GLP) kullanarak ağırlıklı ortalama fonlama maliyetini yükseltmeyi tercih ederken, yılın son ayında fonlamanın tamamını GLP faizinden yaptı. Merkez Bankası, bu yıl Türk lirası (TL) depo karşılığı döviz depo piyasasının açılması, reeskont kredilerin geri ödemesinin TL ile yapılabileceğine ilişkin alınan kararlar, zorunlu karşılıklar ve rezerv opsiyon mekanizmasında (ROM) yapılan değişiklikler, TL uzlaşmalı döviz satım ihalelerine başlanması gibi birçok adım atarak kurlardaki oynaklıklarla da mücadele etti.
MÜCADELE 12 OCAK’TA BAŞLADI
Merkez Bankası, mücadelesine, bu yıl ilk olarak 12 Ocak’ta bir hafta vadeli repo ihalesi açmayarak başladı. TCMB, bankalara yüzde 8 ile borçlanma imkanı tanıyan ihaleleri açmayarak hem fonlama maliyetini yükseltti hem de para politikasında sıkı duruşu koruduğu mesajını verdi. Merkez Bankası, ocak ayındaki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizini sabit tutarken, faiz koridorunun üst bandını yüzde 8,50’den yüzde 9,25’e, GLP faizini ise yüzde 10’dan yüzde 11’e çıkardı. PPK’nın mart ayı toplantısında politika faizi ve faiz koridoru değiştirilmezken, GLP faizi 75 baz puan artırılarak yüzde 11,75’e yükseltildi. Merkez Bankası, nisan ayındaki PPK toplantısında yine sadece GLP faizini değiştirdi ve 50 baz puanlık artışla yüzde 12,25’e çıkardı. Aralık ayına kadar faizlerde değişiklik yapmayan PPK, yılın son toplantısında ise yine sadece GLP faizini artırdı. PPK, aralık toplantısında GLP faizini 50 baz puan artırarak yüzde 12,75’e yükseltti. TCMB’nin, daha önce kurdaki aşırı oynaklıklar karşısında kullandığı doğrudan satış ya da döviz satış ihalelerini bu yıl kullanmadığı, buna karşın reeskont kredilerinin geri ödemesinin TL olarak yapılabilmesi, TL uzlaşmalı vadeli döviz satış ihalesi ve enerji ithalatçısı kamu iktisadi teşebbüslerinin döviz ihtiyacının gerekli görülen kısmını karşılamak gibi dolaylı döviz satışı sayılabilecek adımlar atması dikkati çekti. Yıl boyunca döviz kurlarındaki yükseliş eğilimine karşın 2016’nın son haftasındaki 92 milyar dolarlık brüt döviz rezervini koruyan Merkez Bankası, enflasyon hedef ve tahminlerinde ise aynı başarıyı gösteremedi. 2016 yılını yüzde 8,53 seviyesinden tamamlayan Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), bu yıl kasım ayında yüzde 12,98’e yükseldi. 2018 takviminde 8 PPK toplantısı bulunan Merkez Bankası, yıllık enflasyon hedefinin tutmaması nedeniyle ocak ayı içinde hükümete mektup yazacak. TCMB, 2017 ile birlikte üst üste 5 yıldır tutmayan enflasyon hedefi nedeniyle hükümete mektup yazmış olacak.