Gündem

Erdoğan Dünya Kadınlar Günü etkinliğinde konuştu

Hak-İş'in düzenlediği Dünya Kadınlar Günü etkinliğinde konuşan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "İnancımızda, cennet babaların ayakları altında değil, annelerin ayakları altınadır. Onun için annelerin ayaklarının altı öpülür. Ben öptüm, siz de öpün" dedi. "Kadın çocuk doğurduğu için cezalandırılmaz, tam aksine mükafatlandırılır" diyen Erdoğan, "Kadına başında örtü var, yok diye nasıl ayrıma tabi tutarsın. Başında örtü yoksa kadın değildir, varsa kadındır diye bir anlayış var mı? Ayrımcılığın ta kendisi bu, bunu yaptılar. Hamdolsun biz değiştirdik" ifadesini kullandı.

 Erdoğan Dünya Kadınlar Günü etkinliğinde konuştu
07-03-2016 17:22

Erdoğan, HDP'li milletveklillerin dokunulmazlıklarının kaldırılması için TBMM'ye gönderilen fezlekeleri bir kez daha hatırlatarak, "Meclis bu konuda gecikmeden gereken adımı atmalıdır" diye konuştu.

Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

Sizler, kadınların insan sıfatıyla başka özellikleri bir yana ayakta kalabileceğini gösteren birer kahramansınız. Sizler kadın metalaştırılmadan, istismar edilmeden, kişiliğiyle, kimliğiyle, inancıyla, değerleriyle de hak ettiği saygıyı gören insanlarsınız.

Bizim kültürümüzde, inancımızda, kişiler cinsiyetleriyle değil, insan sıfatıyla muhatap alınır. Bizde insan eşref-i mahlukattır, yani yaratılmışların en şereflisidir.

Dünyada, kadın hareketleri kadınlar en çok aşağılandığı, istismar edildiği, mağdur edildiği yerlerde ortaya çıkmıştır. Kadının insan sıfatıyla anıldığı yerde başka hiçbir şeye ihtiyaç yoktur.

 

"Ben annemin ayaklarını öptüm, siz de öpün"
 

Kadın olmak peşinen imtiyazlı olmak demektir. Kadın çocuk doğurduğu için cezalandırılmaz, tam aksine mükafatlandırılır. Onun için bizim değerlerimizde, inancımızda, cennet babaların ayakları altında değil, annelerin ayakları altınadır. Onun için annelerin ayaklarının altı öpülür. Ben öptüm, siz de öpün. İnsanoğlu kendi bekası için kadına hak ettiği değeri vermelidir.

Hakları, haysiyetleri için mücadele eden tüm kadınların arkasındayız. Emek kutsaldır, çalışanın hakkının alın teri kurumadan vermesi emredilir. Ahilik teşkilatı gerçekten çok özgün ve önemli bir kurumdur. Aynı şekilde vakıf müessesemiz de emeğin korunması işlevine sahiptir. Esasen bizim tarihimizde emek bakımından ustayla çırak, işverenle işçi arasında ayrıma gidilmemiştir. Hepsi aynı sistemin içinde karşılıklı saygı, sevgi ve hakkaniyet temeliyle yer almıştır. Dünyada sendikal gelişmelere baktığımızda, sistemin çıkar çatışmaları üzerine kurulu olduğunu görürüz.

Bugün ülkemizde örgütlenme modeli batıya dayansa dahi ilhamını tarihimizden ve medeniyetimizden alan bir sendika anlayışına ihtiyacımız olduğuna ben inanıyorum.

Bilhassa çalışma hayatında kadınların emeklilerinin korunması açısından bu yaklaşım çok önemlidir. Nüfusunun yüzde 92’sinin il ve ilçelerde yaşadığı Türkiye’nin yüzde 70’inin köylerde yaşadığı Türkiye’den farklı olduğunu biliyoruz. Ama bu durum kadının ötekileştirilmesine, istismar edilmesine müsamaha edeceğimiz anlamına asla gelmiyor.

Geçtiğimiz 14 yılda işçilerin, emekçilerin, çalışanların özellikle kadınların haklarının korunması için pek çok uygulamayı hayata geçirdik. Yasaları, yönetmelikleri baştan sona elden geçirerek kadınlarımızın haklarını gözeten yeni bir mevzuat altyapısı kurduk. 

2010 yılında başbakanlığım döneminde kadın istihdamının artırılmasına yönelik genelge yayımladık.

"Meclisimizde 81 kadın milletvekili var"
Geçtiğimiz dönemde en büyük mesafeyi kız çocuklarının okullaşma oranlarının artırılmasında kat ettiğimize inanıyorum. Eşimle “Haydi kızlar okula” kampanyasını başlattık ve Güneydoğu Anadolu’da kızlarımız okula gönderilmiyordu ve bu konuda eşimin başını çektiği bir kampanyayı başlattık. Yüzde 87 olan okullaşma oranı yüzde 96’ya kadar yükseldi. Bu oran lise düzeyinde yüzde 45’ten yüzde 79’a çıktı. Şartlı eğitim yardımı ile maddi imkansızlıktan dolayı hiçbir ailenin çocuklarının mağdur olmasına izin vermedik. 2002’de yüzde 20 olan kadın istihdamı bugün yüzde 30’u geçti. Veriler güncellendiğinde bu oranın 3’te birlik düzeye ulaşacağına inanıyorum.

Bu gelişmeler kadın istihdamı konusunda uygulamaya geçirilen teşviklerin sonuç vermeye başladığını gösteriyor. Benzer bir gelişmeyi, kadınların siyasete katılımında da görüyoruz. 1 Kasım seçimleriyle oluşan meclisimizde 81 milletvekiliyle yüzde 15’e yakındır. 2002’de bu oran yüzde 4,5 bile değildi. 

Bu hükümette iki kadın bakamınız var. İl düzeyinde 4 başkanımızın bulunduğu belediyelerimizde arzu ettiğimiz yere ulaşamadığımız şekilde ümit verici gelişmelerin yaşandığını görüyoruz. Üniversitelerde kadın öğretim görevlisi oranı yüzde 43. Personel içinde kadın oranı da yüzde 37’yi buluyor. Üst düzey görevlerdeki kadın oranın henüz çok düşük olduğunu görüyorum.

"Kadının başında örtü var
ya da yok diye nasıl ayrıma tutarsınız?"

Kadına yönelik şiddetin de önüne geçilmesi konusunda çok önemli gelişmeler yaşanıyor. Kadına şiddet ihanettir diyerek eşim de ben de katıldık. bundan sonra da bir insan olarak haklarını koruma mücadelesinde daima kadınlarımızın yanında yer alacağımız ifade etmek istiyorum.

Şu gerçeği hep birlikte ve açık yüreklilikle kabul etmek zorundayız, çalışan kadının yükü artıyor, çalışan kadın aynı zamanda anne olarak sorumluluklarını yerine getirmeye çalışıyor. 

Bu çerçevede pek çok düzenleme yapılmıştır. Doğum sonrası izinlerden iş yerlerindeki kreşlerin yaygınlaştırılması kadar pek çok destek sağlanmıştır.

Kadınlardan çok büyük destek görmüş birisi olarak, iş hayatı yanında sosyal ve siyasi alanda da etkili olmaları gerektiğine inanıyorum. Sadece çalışanlara değil tüm kadınlarımıza yönelik ilgi alanlarına yönelik çalışmaları yapmaktayız. En küçük bir tereddütümüz yok. Bir takım çevrelerin ısrarla kendi deyimleriyle özgürleştirmek adına kadınları kadın yapan farklılıkları imtiyazları ortadan kaldırmaya çalıştığını görüyoruz. Bazı belediyelerin, güya kadınlar günü için hazırladıkları afişlerde…

Bu topraklara yabancı ne varsa kadına hakaret eden bu zihniyet en büyük kadın düşmanıdır. Kadına başında örtü var, yok diye nasıl ayrıma tabi tutarsın. Başında örtü yoksa kadın değildir, varsa kadındır diye bir anlayış var mı? Ayrımcılığın ta kendisi bu, bunu yaptılar. Hamdolsun biz değiştirdik.

Gençlerimizi ruhsuz bir ceset gibi dünyevi hazların peşinde koşmaya yönlendiren bu tehdide karşı mücadele etmeliyiz. Terör örgütlerinin güç kaynağı bu yeni nesil profilidir. Bölücü terör örgütü, DAİŞ de aynı karakteri gösteriyor.

Huzuru yakalayacağımız ana kadar bu böyle devam edecektir. İnsanımızın huzuruna kast eden her türlü tedbiri aldık, alıyoruz. Bu ülkede parlamentoya girip de terörle beslenenlere karşı diğer siyasi partilerin atılması gerekli olan adımları da geciktirmeden atmalarının gerekli olduğuna inanıyorum. 

Bu millete şöyle yaparım böyle yaparım anlayışını dayatanlar, kadınlarımızın ve halkımızın düşmaıdır. Bu mesele hayat tarzı meselesi değildir, bu mesele milletimizin meseledir. Bir de Türkiye'ye özgü anayasa diyoruz, özgür bir model geliştirmek mecburiyetindeyiz. Kadının bir insan, bir birey fert olarak varlığını güçlendirecek adımları hep beraber atabiliriz. İnanın bana böylesi çok daha etkili olacaktır. Eğer batıda gerçek haklarda kadın hakları savunuculuğuğ olsaydı Suriye'de yüzbinlerce kadının hayatını kaybetmesine sessiz kalınmazdı. DAİŞ örgütünün şov amaçlı videoları karşısında ortalığı ayağa kaldırınlar neden Esed'in katlettiği çocukları görmezden geliyorlar?

Rusya'nın uçaklarıyla bombadırman ettiği kardeşleri neden görmezden geliyorlar? Çoğunluğunu kadınların ve çocukların oluşturduğu Ege'nin kayıp sularında kayıp giden hayatlar niçin umurlarında değil?

Onların acısına kayıtsız kalanların insanlıktan bahsetmesine gerek yok.

İnancımız ve tarihimiz böyle bir hoyratlığa, böyle bir ahlaksızlığa izin vermez. 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER