Bunun geri dönüşü yok. Yakın tarih ve istatistikler, sık sık tekrarlanan seçimlerden tutarlı küçük partilerin karlı çıktığına işaret ediyor.
Seçmenin oyunu belirleyen iki başat etkenden biri “Kimlik”, diğeri de “Konu”.
Dört farklı “kimlik partisi” var ve bunların omurga tabanını şu dört kimlik grubu oluşturuyor:
1) İslamcılar ve Dindarlar
2) Laikler ve Cumhuriyetçiler
3) Türkçüler, Aşırı Milliyetçiler
4) Kürt Milliyetçileri ve Azınlıklar
Milli Görüşçüler, Sosyalistler ve siyasi yelpazenin her iki ucundan köyü renkler de, genelde bu dört partiden birine oyunu veriyor. İstisnaların toplamı ise yüzde 1’den az.
Kimlikler öyle net ve açık ki, kim kimdir, kime oy verir diye sözü uzatmaya gerek yok.
Bu omurga taban, 54 milyon seçmenin yarısını tanımlıyor.
Diğer yarısı, parti tercihi olmasına karşın, kimlikçi seçmenler kadar hiç bir partiye koru koruna bağlı değil.
Bu nedenle, diğer 27 milyon seçmen, kendisi için önemli konularda, en iyi çözüm, fırsat ve olanakları sunacağına inandığı partiye yönelecek.
Konular seçimden seçime değişebiliyor. Bu seçimin “Konular”ını, Türk, Kürt, Yahudi, Hıristiyan, Müslüman farkı gözetmeksizin şöyle tanımlamak olası:
1) Güvenlik ve Huzur
2) Ekonomik İstikrar
3) Devlet İdaresi ve Sistem
4) Demokrasi ve İnsan Hakları
TSK operasyonları ve PKK siukastlerinden korkanlar, şehit cenazelerinden yüreği yananlar, çözümsüzlükten bıkanlar, İŞİD’ten ürkenler, bu savaş halinin derhal sonlandırılması söyleminde huzur arayacak. (CHP ve HDP)
Memur, Emekli, İşçi, Çiftçi ve ev hanımı bu seçimde TL’nin alım gücüne, geçinme endeksine yani cebine giren paraya, oyunun kişisel getirisine bakacak. (CHP ve MHP)
“Büyük devlet”, “Bölge lideri” sloganlarının fos çıktığını farkeden seçmen, şeffaflık ve kontrolden uzak, “Dediğim dedik, çaldığım düdük.” edasıyla devlet yönetimine göz yummayacak. (CHP, MHP ve HDP)
Eğitimli genç seçmenin öfkesi burnunda. Her gak dediğinde sırtına cop indirmeyecek, biber gazıyla yıkamayacak, feryadına kulak verecek partiye yönelecek. (CHP ve HDP)
ERKEN SEÇİME ERKEN TAHMİN
Bu saptamalar ışığında bir öngörüde bulunulacak olursa, AKP’nin omurga tabanı dışındaki seçmen grubundan, belirleyici konular nedeniyle yüzde 10 oy kaybedeceği görülebiliyor. Bu toplam yüzde 40’in yüzde 5’i.
CHP, seçmen için önemli konulardaki tavrını netleştirmeye devam ederse ve “Kullansam da oyum bir işe yaramıyor”diyen küskünleri heyecanlandırıp sandığa götürebilirse, oyunu belirgin şekilde artırır. Yüzde 30 imkansız değil ama zor. Yüzde 27 CHP’ye hiçte uzak değil.
Çoğunluk seçmen’in gözünde 7 Haziran’da sandıktan çıkan iradenin meclise yansımasına uzlaşmaz tavrıyla engel olduğunu düşündüğü MHP zaten omurga tabanın çok üzerine çıkamadığı için yerinde sayabilir. Veya oyları yüzde 1 gerileyebilir.
HDP’ye gelince. Artık HDP’nin, barajın altına düşmeyeceği kesin. 8 milyon Kürt seçmen’den 5,5 milyonunun oyunu alarak ilk kez konsolide olan Kürt ve diğer azınlık oyları azalmayacak, aksine savasa tepkiyle artacağa benziyor.
Bu da HDP’ye en az yüzde 2-3 oy kazandırabilir. Eğer barıştan yana tavrıyla PKK’nın üzerine yürümeye devam ederse, emanet oyları da koruyacağını söylemek mümkün.
1922’de Saltanat’ın Kaldırılış yıldönümüne denk gelen 1 Kasım seçiminde, küçük yüzde değişimlerin meclis aritmetiğinde önemli değişiklikler yaratacağı sanırım aşikar.
4 partili mecliste, AKP birinci parti çıksa dahi, ikinci mağlubiyetin moral bozukluğuyla kolayca koalisyon kuramayabilir ve görev CHP’ye düşebilir.
Tabi bu arada, TSK, İncirlik’le koordine halinde, İŞİD bahanesiyle Suriye’ye savaş açmazsa veya Erdoğan güdümünde seçimin ertesi günü, terror bahanesiyle sıkıyönetim ilan edilmezse!
Sayılı gün çabuk geçer. Türkiye’nin geleceği her birimizin kullanacağı birer oyla belirlenecek.
Bu, ülke için bir kader seçimi. 1 Kasım büyük sürprizlere gebe.