Yaşam

Gözü ormanda, kulağı ezanda

23 yıldır Şile Ormanları’nın koruyucusu haline gelen Şaban Cingöz, Ramazan’da kulağı ezanda iftarı beklerken, boynunda dürbünü ile İstanbul’un ciğerleri ormanları gözetliyor.

Gözü ormanda, kulağı ezanda
02-06-2018 13:35

Asıl mesleği giyotin pres ustalığı olan 57 yaşındaki Şaban Cingöz, gençlik yıllarında orman yangınlarına müdahale eden ekiplere gönüllü olarak yardımcı olmaya başladı. Zamanla yeşile ve doğaya büyük bir sevgi duyduğunu anlayan Cingöz, Şile’deki Karaburun Yangın Gözetleme Kulesi’nde işe başladı. Yıllarını İstanbul’un ciğerleri olan Şile Ormanları’nı korumaya adayan Şaban Amca ile ailesinin yaşadığı kule ve masmavi denizin görüntüsüyle birleşen Şile Ormanları’nın eşsiz manzarası ise havadan drone ile görüntülendi. Havadan çekilen görüntülerde yemyeşil ormanların arasındaki gözetleme kulesinin muhteşem manzarası da gözler önüne serildi. 23 yıldır Şile’deki ormanları yangın tehlikelerine karşı gözetleyen Şaban Cingöz, boynunda dürbünü, elinde telsizi 10 metrekarelik kulede 24 saatini geçiriyor. Telsizini can kulağıyla dinleyen 57 yaşındaki Cingöz, ormanda bir duman gördüğünde hemen telsiziyle merkeze bildiriyor ve müdahale edilmesini sağlıyor.

10 METREKARELİK KULEDE 24 SAATİNİ GEÇİRİYOR, AİLESİYLE YEMEKTE BİLE BİR ARAYA GELEMİYOR

Kulenin hemen yanındaki evinde eşi Perihan ve kızı Gülşah ile birlikte yaşayan Şaban Cingöz, kuledeki görevinden dolayı ailesiyle yemeklerde bile bir araya gelemediğini ifade etti. Zaman zaman kuleden kızını okula götürmek için kuleden ayrıldığında ise eşinin nöbeti devraldığını belirten Şaban Amca, ormanları kirleten ve yangın çıkartanları da duyarlı olmaları için uyardı. Ailesiyle bir araya gelememekten yakınsa da yaşam kaynağı ormanları gözetleyen Cingöz, şehrin kalabalığından ve gürültüsünden uzak bir yaşam sürme imkanı yakaladığından dolayı çok memnun olduğunu belirtti. Ramazan ayında da görevini sürdüren Cingöz’ün ailesi ise iftarda yalnız kalmaması için iftariyelikleri metrelerce yüksekteki kuleye taşıyor, ezanın okunmasıyla da yemyeşil orman ve deniz manzarasına karşı hep birlikte iftar yapıyor.

"CENNETTE YAŞIYORSUN ŞEHİRDE STRES, KAVGA GÜRÜLTÜ"

Doğayı ve yeşili çok sevdiği için işini şehirden uzakta yaşamanın kendisi için zor olmadığını dile getiren Cingöz, "23 yıldır burada çalışıyorum. Şimdi şehirle burayı kıyaslarsan benim için burası daha güzel. Çünkü bir cennette yaşıyorsun, şehirde stres, kavga gürültü, patırtı, insanlarla uğraşmaktansa burada doğa ile uğraşmak daha güzel. Zorluğu bizim bir tek ulaşım sorunumuz var. Çocuğu okula götür, getir, onların problemini yaşıyoruz. Bir cennet daha ne isteyelim. Zorluğu eşimle beraber biz baş başa yemeğe gitmişliğimiz olmamıştır. Bir düğüne mesela ben giderim o kalır, o gider ben kalırım. Bu şekilde sosyal faaliyetlerimiz şehirle çok farklı. Yazın genellikle mesela 6 ay yemeğimizde bile baş başa oturup 3 kişi bir arada yediğimiz pek nadir olur. 10 metrekare alanda 24 saatimi geçiriyorum, eşime de çocuğuma da zaman ayırabiliyorum ne mutlu ki bize. Eğer gülü seviyorsak dikenine katlanacaksın, doğa yanıyorsa benim tuttuğum oruç boşuna olacak. Ormanı gözetliyoruz, iftar saati geldiğinde ezanı duyduğumda sağlıklı bir şekilde iftarımızı burada açıyoruz bundan güzel bir şey olabilir mi” dedi.

"YAZIN EŞİMLE BİR ARAYA GELEMEYİZ”

Yaz aylarında eşinin daima ormanları gözlediği için bir araya gelemediklerini belirten Perihan Cingöz, "İşimizi seviyoruz yazın eşimle bir araya gelemeyiz sadece ayda bir kere izne gideriz alışverişe onu da burada bizim yerimize ekiplerimiz olur. Onlar bakarlar tekrardan akşama görevimize geliriz. İftarımızı kulede yapıyoruz. Aşağıda yemeği hazırlıyoruz kızımla birlikte tepsiyle çıkarıyoruz. Hep birlikte oturup yiyoruz. Onun gece nöbeti olduğu için biz aşağı iniyoruz. Sabah saat 8’de nöbet değiştiriyoruz. Kızı okula götürüyor geldikten sonrada uyuyor artık ben devralıyorum" ifadelerini kullandı.

“İFTARIMIZI KULEDE YAPIYORUZ”

Orman hayatına çok alıştığını, şehir ortamının kendisine çok yorucu geldiğini ifade eden Gülşah Cingöz, "İnsan alışmaya başlıyor 15 yıldır buradayım, mesela şehre gittiğiniz zaman bir süre sonra oranın kalabalığı, karmaşıklığı insanı boğmaya başlıyor. Sıkılıyorsunuz ve buranın huzuruna geri dönmeyi istiyorsunuz. Arkadaşlarım arasında böyle bir yerde yaşamayı çok seven de var, böyle bir yerde yaşamaktan çok korkan da var. Buradan gitsem şehirde yaşamaya başlasam benim için daha zor olur. Burada doğal bir yerde yaşadığın için daha rahat hissediyorum. İftarda da hep beraber bir araya geliyoruz orucumuzu birlikte açıyoruz. İftarımızı kulede yapıyoruz" diye konuştu.
(Hasibe Karadağ - Mustafa Biçer/İHA)

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER