11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Topkapı Eresin Otel’de Ehlibeyt Vakfı’nın düzenlediği iftar programına katıldı. İftara Gül’ün yanı sıra Dünya Ehlibeyt Vakfı Başkanı Fermani Altun, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Yıldırım Ak, Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Haşim Kılıç, İstanbul Valisi Vasip Şahin, Milli Eğitim eski Bakanı Hüseyin Çelik, eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, İstanbul Büyükşehir eski Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, Türk Halk Müziği sanatçısı Bedia Akartürk ile diğer davetliler katıldı. Verilen iftarın ardından kürsüye davet edilen Abdullah Gül, konuşmasına terör saldırılarında hayatını kaybeden kişilerin ailelerine başsağlığı dilemekle başladı.
“BÜTÜN ŞEHİTLERİMİZE ALLAH’TAN RAHMET DİLİYORUM”
Abdullah Gül, “İslam tarihinde de, kendi tarihimizde de bu tip acıların olduğunu maalesef görüyoruz. Ama önemli olan bütün bunlardan ders almak, bunları tekrarlamamak. Bu iftarların özellikle bugünlerde olması ayrı bir anlam da taşıyor. Gerek dünya olayları, gerek bölgemizdeki olaylar, gerek memleketimizdeki gelişen birçok olaylar sevginin, saygının karşılıklı ve herkesin birbirine değer vermesinin önemini bir kez daha ortaya çıkartıyor. Bu vesileyle özellikle son dönemde hiç aklımızdan geçmeyecek şekilde yaşanan kanlı olaylar ve bu olaylarda kaybettiğimiz subaylar, askerler, polisler, bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum” dedi.
“AİLELERİNİN ACILARINI PAYLAŞIYORUM”
Terör saldırısında hayatını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı dileyen Gül, “Son günlerde artık gazetelerde çok küçük şekilde haber olunuyor ama maalesef olaylar ve şehitler devam ediyor. Yine aynı şekilde yine son dönemde hiç aklımızın almayacağı şekilde Suruç’ta, Diyarbakır’da, Ankara’da canlı bombalarla hayatını kaybeden çok sayıda vatandaşımızın, genç, kadın, çoluk, çocuk bunları da rahmetle anıyorum. Hem bütün milletimize başsağlığı diliyorum hem de hepsinin ailelerinin acılarını paylaşıyorum” diye konuştu.
“HEPİMİZİN BERABERLİK İÇERİSİNDE, BİRLİK İÇERİSİNDE OLMAMIZ İLK ŞART”
Abdullah Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir zamanlar bu tip olaylar bizim coğrafyamızın çok uzağında, canlı bombalar, bizden bu tip insanlar çıkmaz diye düşünüp, bunlar bize yaklaşmaz derken bugün ne yazık ki bunları kendi topraklarımızda yaşar hale geldik. Dolayısıyla bu böyle devam etmemesi gerekiyor. Hepimizin beraberlik içerisinde, birlik içerisinde olmamız ilk şart."
“YAKIN SİYASİ TARİHİMİZE BAKTIĞIMIZDA ALINACAK ÇOK ŞÜPHESİZ Kİ DERS VAR”
Siyasi tarihe bakılarak hataların tekrar edilmemesi gerektiğine değinen Abdullah Gül, “Eminim ki önümüzdeki seçimler yapıldıktan sonra Türkiye’de yeni bir iklim oluşur ve bu yeni iklim içerisinde herkes üstüne düşen sorumluluğu layıkıyla yapar. Bunun yolu da şüphesiz ki demokrasiyi en iyi şekilde ülkemizde gerçekleştirmekten geçer. Aslında siyasi tarihe baktığımızda, dünya tarihine, kendi tarihimize hatta kendi yakın siyasi tarihimize baktığımızda alınacak çok şüphesiz ki ders var. Hataları tekrarlamamak gerekiyor. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, evrensel hukuk kendiliğinden ortaya çıkmış değil. Bir kişinin oturup da veya bir bilim adamanın oturup da yazdığı kurallar değil. Bunlar, ülkelerin, insanlığın kavgaları, savaşları, yıkımlar, acılar neticesinde ortaya çıkan sistem. Onun için ülkemizde de bu acıları yaşamadan, bu acıları çoğaltmadan gerçek anlamda hukukun üstünlüğüne dayalı, evrensel hukuku gören ve gerçek anlamda çoğulcu bir demokrasiyi derinleştiren bir yapıyı muhakkak ki oluşturmamız gerekiyor. Bunları yaparken, bunlar kendi değerlerimize, inançlarımıza da hiç aykırı değil. Hak, hukuk, adalet, hesap vermek, şeffaflık, bütün bunlar aslında bizim kendi terminolojilerimiz. Bunları İngilizce, Fransızca olarak söyleyebiliriz ama bütün bunlar aslında kendi terminolojilerimiz. Dolayısıyla bunlara sahip çıktığımız süre içerisinde inanıyorum ki problemlerimizi de hep beraber aşmanın yolunu bulacağız” şeklinde konuştu.
Gül, “Tabi bölgemize baktığımızda bunlar, bütün diğer İslam ülkeleri için de hepsi için de geçerli. Hatta Orta Çağ’da Avrupa’nın, Hristiyan dünyanın yaşadığı mezhep savaşları, bugünkü çağda, haberleşme teknolojisinin bugün en ileri noktaya geçtiği, dünyanın her köşesinde olup bitenlerin önümüze anında canlı olarak geldiği bir dönemde yaşıyor olmak ise hem çok acı hem de hepimiz için utanç verici tabi. Onun için buradan da kurtulmanın yolu yine karar verenler, ülkeleri yönetenlerin doğru politikalar ve cesaretle atacağı adımlarla olacaktır” dedi.
Gül, “Bir kez daha Ehli Beyt Vakfı’nı, değerli başkanını ve kendisiyle yıllardır hep beraber olan arkadaşlarını tebrik ediyorum. Bu geleneğiniz güçlü bir şekilde devam etsin, daha da genişlesin, kıymetini bilmemiz lazım. Bugün öyle ki başsağlığı dilediğimizde bunu bile garipseyen bir ortam ortaya çıkıyor. Bu ortam içerisinde nasıl beraber yaşayacaksınız, nasıl uzun süre herkes birbiriyle beraber olacak. Veyahut da böyle bir ortamda, ölülerin olduğu bir ortamda bile birbirlerine başsağlığı dileyemezsiniz, dilediğinizde; ’Ya ne oluyor?’ diye sorular ortaya çıkarsa o zaman sorunun ne kadar derin olduğunu bir kez daha kavramanız gerekir. Onun için bu şekilde farklı farklı düşünceleri olabilir, hayat tarzları olabilir, insanların bir araya gelmesi, samimi olarak bir araya gelmesi çok değerli. Hele Türkiye gibi nüfusu bu kadar büyük, coğrafyası bu kadar büyük olan, realiteleri, gerçekleri her yerde ayrı ayrı olan, farklılıkları gerçek olan böyle bir ülkede, böyle büyük bir insan topluluğu, nüfus içerisinde farklılıklarımızı zenginlik olarak görmeyip, farklılıklarımızı tehdit olarak görürsek o zaman beraber yaşamanın şartlarını kendi kendimize berhava etmiş oluruz” diye konuştu.