Zam oranlarında iyileştirme talebiyle grev başlatan işçiler, bağlı bulundukları Türk Metal Sendikası'na öfkeli. İşçiler, "Bizim değil, işverenin yanındalar" dedikleri sendikayı istemiyor. Sendika ise hak arayan işçileri 'çalışma alanını panayıra çevirmek'le suçladı!“Bizi Türk Metal Sendikası değil, kendi seçtiğimiz temsilcilerimiz temsil etsin” diyen 4 fabrikanın işçileri fabrikaların içlerinde ve önlerinde güneş altında grevlerine devam ediyor.
Milliyet gazetesinden Burcu Ünal'ın grev alanından izlenimleri şöyle:
Sabah erken saatlerinde Bursa’daki grevlerin ilk başladığı yer olan OYAK Renault’dayız. Girişte basın kimliklerimizi görmek isteyen işçiler bizi fabrikanın önündeki grev alanına alıyor. Yerlere serdikleri kilimlerin üzerinde uyuyan, çekirdek çitleyen, kağıt oynayan işçilerin yanına oturduğumuzda etrafımızdaki kalabalık birden artıyor. Kısa süre içerisinde fabrikanın içerisinde bulunan işçiler de parmaklıklara gelerek bizimle konuşmaya başlıyor.
'SAKAL UZATTIK AMA...'
Sürekli, “Ne dediysek onu yazın ama” diyen işçiler neden greve gittiklerini şöyle anlatıyor; “Olayların başlangıcı aslında 3 sene öncesine dayanıyor. 2012’de 2 senelik sözleşme imzaladık. O zaman bizde 2003 girişli işçi saatlik 8.65-8.73 lira yevmiye alırken, Bosch’ta bu rakam 9.05-9.09 idi. Bizim o zaman bu farkın düzeltilmesi yönünde talebimiz vardı. Daha sonra 2014’te bu defa 3 senelik sözleşme yapıldı ve fark açıldı. Bizde enflasyon dışında 20 kuruşluk zam yapılırken bu rakam Bosch’ta 1.20 liraydı.”
Ücret konusunda sendika ile yaptıkları ilk görüşmelerde olumlu bir yanıt alamayan işçiler rahatsızlıklarını farklı şekillerde dile getirmeye başlamış. İşverenin dikkatini çekmek için bir süre öğle yemeklerine gitmemişler, yemeğe gittiklerinde de çatal kaşıklarla protestolarda bulunmuşlar. Hatta bir ara sakal eylemi de yapan işçiler günlerce sakallarını kesmeden fabrikaya gelmiş.
GREVE GİDEN SÜREÇ
İşçiler daha sonra bir basın açıklaması düzenlediklerini ve Bosch’taki sözleşmelerle kendilerinin aynı statüye getirmelerini istediklerini belirterek adım adım greve uzanan süreci şöyle anlatıyor: “Türk Metal Sendikası’ndan toplu istifa kararı aldık. Sonra tekrar görüşüldü, 5 Mayıs’a kadar zaman verdik. Fakat baktık gerçekleşmiyor biz de 4 Mayıs günü organize sanayi bölgesinde bir cami vardır oraya bilgisayarlar kurduk. Oralardan toplu şekilde istifamızı gerçekleştirecektik. Fakat orada tanımadığımız sopalı kişiler geldi. Polis geldi. Polis de bize müdahale etti. Biz de olaylar büyümesin diye istifalarımızı kişisel olarak yapmaya karar verdik. Bu sırada sendika temsilcimize gittik. Bize dendi ki 'ancak 2017’de örnek zam olabilir, başka bir şey olmaz'. Bunun üzerine bir gün içerisinde e-devlet üzerinden yüzde 90-95 arası istifaya ulaştık.
Şu anda 4867 işçi sendikadan istifa etti. Sadece 126 kişi kaldı, bunların da 26’sı şu anda Fransa’da görevli, onların da gelince istifa edeceklerine inanıyoruz. Bu çoğunluğu sağladıktan sonra 5 Mayıs’ta işe geldik. 12-8 vardiyasındaki arkadaşlarımızdan birkaçının kartı girişte okumadı. 'İş akitleri sonlandırılmış' dediler. Tepki olarak üretime girilmedi. O sırada içeride olan 4-12 vardiyası da işten çıkmadı. Öyle olunca 15 gün süre istendi bizden. Kartı okunmayan arkadaşlarımız işe döndü. Çalışmaya devam ederken daha verilen 15 günlük süre dolmadan müdür 8-4 vardiyasını bir saat erken çağırdı fabrikaya ve bir toplantı yaptı. Şu anda bizimle birlikte grevde olan diğer 3 fabrikadaki arkadaşlarımızdan da temsilciler vardı. O toplantıda bize, ‘İstediğinizi veremeyiz, sözleşme dışına çıkamayız’ denildi. Ancak Haziran ayında hediye verebileceklerini söylediler. 'Hediye' denilen de ufak primler oluyor. Bu toplantı sırasında 12-8 vardiyası üretimi tamamladıktan sonra fabrika etrafında protesto düzenledik. 15 Mayıs’ta ise 4-12 vardiyasını tamamladıktan sonra çıkmadı. 12-8 vardiyası da iş başı yapmadı. 8-4 vardiyasındaki arkadaşlarımız da geldi ve grev başladı. Başladıktan sonraki gün Çalışma Bakanlığı’ndan müfettişler geldi. İçeride teftişte bulundular. Bizim seçtiğimiz temsilcilerimiz ile görüştüler. Çünkü biz artık sendikalı değiliz, Harranlı’yız. O yüzden bizim temsilcimizle görüşüldü.”
‘SENDİKADAN FAYDA GÖRMEDİK’
Kararlılıkla birlik ve beraberlik içinde yola çıktıklarını vurgulayan işçiler, “Ölmek var dönmek yok” diyerek 3 taleplerini yinelediler: “Birincisi Bosch’taki sözleşme şartlarını talep ediyoruz. İkincisi bu eylemlerden sonra işten çıkarma olmayacağının garantisini istiyoruz. Bir de Türk Metal Sendikası’ndan istifa ettik. Kendi temsilcilerimizi seçtik. Bundan sonra da bu temsilciler tarafından temsil edilmek istiyoruz.”
“Bugüne kadar sendikadan hiçbir fayda göremedik” diyen işçilerin sendika ile ilgili çarpıcı iddiaları var:
“Biz istifa için e-devlet’e girdiğimizde 5 yıldır üyelik ücreti kesilen bazı arkadaşlarımızın sendika üyesi dahi olmadıklarını öğrendik.
Ya da 2010’da işe giren kişi 2012’de girilmiş gösteriliyor. Bu kişiler çalıştıkları süre boyunca her ay bir günlük yevmiyelerini sendikaya verdiler. Ne oldu o paralar? Sonra bizim paralarımızla inşa edilen oteller var. Biz hiçbirimiz kalamıyoruz o otellerde. Ne zaman arasak, ‘Yer yok’ deniyor. Kim kalıyor o otellerde? Ve bir de şimdi temsilcilerimiz tehdit telefonları alıyorlar. Onlar da bezdirilmeye çalışılıyorlar.”
BAŞKAN YARDIMCISI: İDDİA ASILSIZ, GREV YASAL DEĞİL
İşçilerin dile getirdiği iddiaları Türk Metal Sendikası’nın Başkan Yardımcısı Mesut Gezer’e soruyoruz. Gezer, işçilerin yasal olmayan bir eylem düzenlediklerini dile getirerek söze başlıyor; “Bu eylemler ekonominin durması anlamına geliyor. Gerekli yerler yani işverenler, Çalışma Bakanlığı müfettişleri zabıtlarını tuttu. Sürecin yasal olmadığı belli. İsterse işveren tazminatsız çıkış yapar. Hatta ve hatta isterse zararını işçilerden talep edebilir. Bosch’taki işçilerin önceki 38 ayda mağduriyetleri vardı ve bu nedenle onların mağduriyetleri giderildi. Biz Bosch sözleşmesini hedef sözleşme örneği olarak kendimize alacaktık. 2017’ye kadar işveren ve MESS ile nikah yaptığımız için 2017’ye kadar sözleşmelerde bir değişikliğe gidilmesi mümkün değil.”
AKADEMİSYENLERDEN EYLEMDEKİ METAL İŞÇİLERİNE DESTEK
Gezer, işçilerden sendikaya üye yapılmadan kesinti yapıldığına dair iddiayı ise şöyle yanıtlıyor; “Bunu söyleyenler daha önce başka fabrikalarda çalışıp başka sendikalara üye olanlar. İşten çıktıklarında üyesi oldukları sendikadan istifa etmemişler. Sonra buradaki işle birlikte gelip bize de üye olmuşlar. Biz onları kaydetmişiz fakat sistem 2 sendika üyeliği kabul etmediğinden sistemde bizim sendikamıza üye görünmüyorlar.”
Gezer, işçilerin, “Bizim paralarımızla yapılan otellerde bizler kalamıyoruz” isyanının ise doğru olmadığını söylüyor; “Biz her sene çekiliş yaparak işçileri gönderiyoruz. Bunun dışında özel durumu olan yani evlenen veya hastası olanları da özel olarak yine bu otellere gönderiyoruz. Fakat işçiler genelde benzer tarihlerde izne ayrıldıkları için yoğunluk yaşanıyor ve tüm taleplere karşılık veremiyoruz. Sosyal imkanlar konusunda en verici sendika biziz.”
ÇOŞKUNÖZ'DE İŞÇİ İŞ BIRAKTI, PATRON AĞLADI
Gezer, grev alanlarını panayıra benzeterek şunları söyledi: “İş yerlerini panayır alanlarına çevirdiler. Orada kağıt oynuyor, çekirdek çitliyorlar. Eğer bu sözleşmeler yok sayılıp, yeni sözleşme yapılırsa kaos çıkar. Herkes aynısını talep ederek çalışmayı durdurur. Üretim olmazsa Türkiye ayakta duramaz. Bu fabrikalar kapanma noktasına gelirse ne yapacağız?”
‘BİZİM DERDİMİZ İŞVERENLE DEĞİL SENDİKAYLA’
Grevdeki Coşkunöz fabrikasında ise koşullar biraz daha zorlu. İki ayrı fabrikada greve giden Coşkunöz’ün bir fabrikasında işverenin içerideki elektrik ve suyu kestiğini söyleyen işçiler, her şeye rağmen direnmeye devam edeceklerini vurguladı. Tofaş Otomobil Fabrikası’nda ise taleplerin sıralaması biraz daha farklı. Onların önceliği sendika ile bağların kopartılması. “Derdimiz işverenle değil. Yıllarca ekmeğini yedik. Gerekirse biz para almadan bile çalışırız” diyorlar. Aynı sözler Renault ve Coşkunöz’deki işçilerin de dudaklarından dökülüyor. TOFAŞ çalışanları içlerinden bazılarının ailelerinin aranarak, “Bak çocuğun da hasta. Ne yapacaksın? Seni mahkemeye verdik, tazminatsız işten çıkartılırsın” denilerek tehdit edildiklerini anlattı.