Ä°stanbul/Ankara
Türkiye Maarif Vakfı Başkanı Prof. Dr. Birol Akgün'ün moderatörlük yaptığı oturumda, CeSPI Türkiye Gözlem Merkezi Koordinatörü Dr. Valeria Giannotta, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesinden Doç Dr. Şuay Nilhan Açıkalın, Kapsayıcı Toplum Enstitüsü (Inclusive Society Institute) Üst Yöneticisi (CEO) Darly Swanepoel ve AP Politika ve Stratejik İletişim Danışmanı İpek Tekdemir konuşmacı olarak yer aldı.
Dr. Giannotta, gelecekte Türkiye'nin Avrupa Birliği'nin (AB) yeni savunma mimarisine ve uluslararası sistemin dizaynına dahil edilmesi konusuna değinerek, Türkiye'nin yeterli kapasiteye, kabiliyete ve güvenilirliğe sahip olduğunu belirtti.
Türkiye'nin özellikle mülteciler konusunda bunu kanıtladığına değinen Giannotta, bugün bile Türkiye'nin sözünü tutarak iyi iş çıkarmaya devam ettiğini söyledi.
Doç. Dr. Açıkalın da istikrarlaştırıcı güç kavramından üç çerçevede bahsedeceğini, bunların yumuşak güç, sert güç ve lider diplomasisi olduğunu ifade etti.
Açıkalın, Türkiye tarihinde uluslararası sistemin yeniden inşasına aktif şekilde katkı sağlamanın eşsiz olduğunu vurgulayarak, Türkiye'nin 1950 ve 1960'larda daha Batılı bir dış politika uyguladığını belirtti.
Türkiye'nin yumuşak gücünün "dünya beşten büyüktür" ile şekillendiğini aktaran Açıkalın, bu fikirle de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde (BMGK) bir reform olmasını talep ettiğini anlattı.
Açıkalın, ikinci olarak da "Türkiye'nin sert gücüne dair de bir şüphe yok ve bu, terörle mücadelede de çok önemli." ifadesini kullanarak, son zamanlarda savunma sanayisinde yaşanan gelişmelerden bahsetti.
Son olarak lider diplomasisine değinen Açıkalın, "Recep Tayyip Erdoğan ve liderliği, kişisel olarak istikrarlı güç inşa etmekte çok önemli bir rol oynuyor. Kişisel olarak diğer dünya liderleri ile güvene ve dostluğa dayalı çok hassas ve derin ilişkiler kuruyor. Ayrıca Erdoğan, kişisel olarak bölgedeki ve sınırların ötesindeki krizlerde arabulucu olarak rol oynayabiliyor." dedi.
Türkiye-Afrika ilişkileri
Sosyal ve demokratik değerler üzerine kurulu toplumu kapsamayı hedefleyen Kapsayıcı Toplum Enstitüsü CEO'su Swanepoel, son 20 yılda Türkiye'nin Afrika ile gelişen ilişkilerine değindi.
Swanepoel, Türkiye'nin yükselen küresel güç olduğunu belirterek, bölgenin barış, güvenlik ve ekonomik kalkınmasına katkıda bulunmayı hedeflediğini aktardı.
Türkiye ile Afrika arasındaki gelişen ilişkilerin, Afrika'nın jeopolitik görünümünü dönüştürebileceğini vurgulayan Swanepoel, ilişkilerin potansiyel olarak bölgesel kalkınmaya daha dengeli bir yaklaşım geliştirebileceğini kaydetti.
Swanepoel, Afrika'nın muazzam bir küresel ekonomik ve potansiyele sahip olduğunu belirterek, yoksulluk ve sosyo-ekonomik bölünmelerle karşı karşıya olduğunu vurguladı.
Türkiye'nin ılımlı güç olarak potansiyelinin giderek önem kazandığını aktaran Swanepoel, bu potansiyelin giderek daha dengeli ve işbirliğine dayalı bir ortama katkı sağladığına dikkati çekti.
İki ülkeyi anlamak için kıta bağlantılarını şekillendiren tarihsel etkileşiminin incelenmesi gerektiğini söyleyen Swanepoel, Osmanlı'nın Afrika'daki ilişkilerine değindi.
Swanepoel, "Türk liderlerinin, Türkiye'nin Afrika'ya yönelik dış politikasını şekillendirmedeki önemli etkisi, Osmanlı ile kültürel ve tarihi bağlantıların önemini vurgulamakta." ifadesini kullandı.
Türkiye bölgesel ve küresel güvenliği sağlamakta önemli bir aktör
Panele çevrim içi olarak katılan Tekdemir, konuşmasında Türkiye'nin bölgesel ve küresel güvenliği sağlamadaki rolüne ve uluslararası işbirliğinin önemine değindi.
Tekdemir, dünya değiştikçe güvenliğin doğasının da güvenlik anlayışının da değiştiğini kaydederek, güvenliğin geleneksel askeri tehditlerin ötesine geçerek iklim değişikliği, ekonomik kriz, siber tehditler ve salgınları da içermeye başladığını belirtti.
BM ve NATO'nun bir parçası olarak Türkiye'nin kapsayıcılığın ve eşit temsilin bulunduğu bir uluslararası sistemi savunduğuna dikkati çeken Tekdemir, BMGK'nin de "dünya beşten büyüktür" sözüyle reforma ihtiyaç duyduğunun çeşitli platformlarda dile getirildiğini aktardı.
Tekdemir, Türkiye'nin zengin tarihi ve kültürüyle Avrupa, Asya, Orta Doğu ve Kafkasya arasında stratejik bir konumda olduğunu belirterek, Suriye ve Libya gibi bölgesel krizlerde arabuluculuk girişimlerinde bulunduğunu da anlattı.
Türkiye'nin Rusya ile Ukrayna arasında yaptığı arabuluculuğa ve Suriye'deki krizden etkilenen milyonlarca insana sağladığı insani yardıma değinen Tekdemir, "Türkiye stratejik konumu, tarihi ve uluslararası işbirliğiyle bölgede ve ötesinde istikrar ve güvenliği artırmak için çok önemli bir aktör." dedi.
"Uluslararası rekabette itibar güvenliği" ele alındı
"İstanbul Güvenlik Forumu"nun (İGF) ikinci gününde, "Uluslararası Rekabette İtibar Güvenliği" başlıklı panel de düzenlendi.
Panelde konuşan Güney California Üniversitesinden Cull, dünyadaki sorunların uluslararası tek bir aktör tarafından çözülemeyecek kadar büyük olduğunu belirtti.
Diplomasinin kriz içerisinde olduğuna işaret eden Cull, diplomatların uluslararası alanda güvenilirliğini kaybettiğini düşündüğü dile getirdi.
Cull, medyanın bir silah haline getirildiğini belirterek, uluslararası istikrarın yeniden kazanılması için yeni medyada ortak paydada buluşmak için uzlaşma sürecinden geçilmesi gerektiği değerlendirmesinde bulundu.
Dünyada medyaya yönelik güven eksikliği bulunduğunu belirten Cull, sosyal medyaya olan güvensizliğin arttığına dikkati çekti.
Cull, uluslararası sahnede medya ve yumuşak güç konularına çok daha fazla ilgi gösterildiğini ve Türkiye'nin yumuşak güç konularına çok önem veren ülkelerden biri olduğunu vurguladı.
Uluslararası arenada itibarın önemine değinen Cull, "İtibar güvenliğini 21. yüzyıl güvenliği için kilit bir kavram ve önümüzdeki yıllarda güvenliğimizi yeniden düşünmenin gerçekten önemli bir yolu olarak görüyorum." ifadesini kullandı.
Cull, geçmişte büyük liderlerin itibara verdiği değerden örnekler aktararak, bugün dünyada kamu diplomasisinin değiştiğini ve olumlu yönlerin vurgulanmasının yanı sıra itibar konusunda da giderek daha fazla mücadele edildiğini dile getirdi.
Prof. Dr. Nicholas J. Cull, "Kamu diplomasisinde olduğu gibi itibar güvenliğinin başlangıcı dinlemektir." değerlendirmesinde bulundu.