Roma
Anadolu Ajansının (AA) Cumhuriyet'in 100. yıl dönümü dolayısıyla hazırladığı dosya haberler kapsamında bu haberde, Cumhuriyet'in ilk yıllarında Türkiye'ye davet edilerek bugün önemli birer simge olan anıt ve heykelleri yapan sanatçı Canonica'nın Roma'daki müze evinden Cumhuriyet'e dair izlere ışık tutuldu.
1869-1959 yıllarında yaşayan ve devrinin önemli portrecilerinden biri olan Pietro Canonica'nın, Türkiye'de de Cumhuriyet'in ilk yıllarında yapılan önemli anıt ve büstlerde imzası bulunuyor.
Canonica'nın 1927 yılında yaptığı Ankara Etnografya Müzesi önündeki atlı Atatürk Anıtı, yine aynı yıl Ankara Sıhhiye'deki Mareşal Atatürk Anıtı, 1928'de yaptığı Taksim Cumhuriyet Anıtı ve 1932'de yaptığı İzmir Atatürk Anıtı, en bilinen eserleri olarak öne çıkıyor.
Başkentin merkezindeki Villa Borghese Parkı içinde yer alan Canonica Müzesi de bu eserlerden bazılarının örnek ve taslaklarını barındırıyor.
Müzede duruşu ve görüntüsüyle dikkati çeken eserlerin başında ise bugün Taksim Cumhuriyet Anıtı'nın da bir yüzünü oluşturan Sakarya Savaşı rölyefi bulunuyor.
Müzede ayrıca İzmir'deki Atatürk Anıtı'nın üç cephesinde yer alan Kurtuluş Savaşı'nı anlatan bronz kabartma ile mermerden yapılmış Atatürk'ün bir büstü de sergileniyor.
"Kemal Atatürk'ün büstünü 4 günde tamamlıyor"
Canonica Müzesi Müdürü Carla Scicchitano, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Pietro Canonica, 1926'da Kemal Atatürk'ün reformlarını kutlamak amacıyla yeni Türkiye Cumhuriyeti için beş anıt yapmakla görevlendirildiğinde, o zamanlar İtalya'da özellikle de uluslararası alanda çok takdir edilen ünlü bir sanatçıydı. Çünkü Avrupa saraylarındaki neredeyse tüm kral ve kraliçelerinin portrelerini o yapıyordu." dedi.
Canonica'nın devrinin büyük portrecilerinden biri ve dünyayı gezmiş önemli bir sanatçı olduğunu vurgulayan Scicchitano, "Ekim 1926'da Türkiye'ye geliyor. Kemal Atatürk tarafından evinde ağırlanıyor. İkisi arasında büyük bir samimiyet ve hepsinden önce karşılıklı saygıya dayanan dostane bir ilişki gelişiyor." diye konuştu.
Scicchitano, bu dostane ilişki sayesinde Canonica'nın Atatürk'ün büst ve heykellerine yönelik çalışmalarına vakit kaybetmeden başladığını ifade ederek, "Hemen işe koyuldu ve (Atatürk'ün) büstünü modellemeye başladı. Tekniği ve hızlı şekilde modellemeyi yapabilmesi, Canonica'nın uzun süre poz vermeyi sevmeyen krallar ve kraliçeler tarafından çok sevilmesinin nedenlerinden biriydi. Sonradan mermere veya bronza dönüştüreceği eserin modelini, taslağını hızlı bir şekilde yaratma kapasitesine sahipti." ifadelerini kullandı.
Canonica'nın, Atatürk'ün büstünü de kısa sürede tamamladığını dile getiren Scicchitano, şöyle devam etti:
"Kemal Atatürk'ün büstünü 4 günde tamamlıyor. Yaptığı büstle de Gazi'nin tüm yakın çevresini etkiliyor. Herkesten önce Atatürk'ün kendisi, Pietro Canonica'nın yaptığı büstten çok memnun kalıyor. Öyle ki Pietro Canonica, bu durumdan anılarında bahsederken (Atatürk'ün) 'Aynaya baktığımda Canonica'nın yaptığı büstü görüyorum' dediğini aktarıyor. Tabii ki bu bir şaka."
Scicchitano, İtalyan heykeltraşın, 1926'daki ilk gezisinde Ankara'da Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile büstleri için modelleme çalıştığını, daha sonra 1927'de Ankara'da Etnografya Müzesi önündeki Atlı Atatürk Anıtı ile Sıhhiye Zafer Meydanı'ndaki Mareşal Atatürk Anıtını yaptığını ve ardından 1928'de Taksim Cumhuriyet Anıtı için geri geldiğini kaydetti. Scicchitano, Canonica'nın bu iki yıllık süreç içerisinde Türkiye'yi gezme şansı da bulduğunu, ayrıca 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile de iyi bir arkadaşlığının olduğunu anlattı.
Scicchitano, Canonica'nın söz konusu eserlerin büyük kısmını İtalya'da üretip, Türkiye'ye taşıdığını ifade ederek, şunları söyledi:
"Bizdeki belgelere göre, Torino'daki atölyesinde çalıştığı anlaşılıyor. Torino'da birkaç atölyesi vardı. Eserler, daha sonra Ankara'ya naklediliyor. Önce gemiyle İstanbul'a sonra da Ankara'ya nakledildiğini kesin olarak biliyoruz. Nakliye aşamalarında inşaat mühendislerinin desteği gerekliydi çünkü bunlar çok ağırdı. 3,5 ton idi. Bunlar büyük ölçüde zaten Torino'da yapılıp, birleştirilmişti."
Scicchitano, İtalyan heykeltıraşın teknik uzmanlığının ise alçıyı bronz gibi göstermesinde olduğunu, muhataplarına bununla eserlerinin bittiğindeki haline dair fikir vermeyi amaçladığını söyledi.