Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlediği basın toplantısında basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Yunanistan’da Türkiye aleyhindeki gösterilerde Türk bayrağının yakılması olayına ilişkin Kalın, “5 Mart tarihinde Atina’da yapılan gösteride ırkçı parti tarafından Türkiye Cumhuriyeti bayrağının yakılmasını nefretle kınıyoruz. Bu konuda girişimler de yaptık. Yunan makamlarından derhal bunların faillerinin bulunması ve hukuk önüne çıkartılması için beklentimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum. Ülkeler arasında görüş ayrılıkları olabilir ama bir ülkenin bayrağını yakmak nefret suçudur. Bununla ilgili de Atina Büyükelçimiz başta olmak üzere ilgili bütün birimlerimiz Yunan makamları nezdinde girişimlerde bulundular. Beklentimiz bu hadisenin faillerinin bir an önce bulunup hukuk önüne çıkarılmalarıdır” ifadelerini kullandı.
“TERÖR ÖRGÜTÜNÜ MEŞRULAŞTIRMAYA DÖNÜK BU TÜR ÇABALARINDAN ARTIK VAZGEÇSİNLER”
Kalın, Pentagon Sözcüsü Robert Manning’in YPG’li terörist Ferhat Şahin hakkında “general” ifadesini kullanması ve desteklediklerini söylemesine ilişkin, “Zaman zaman Pentagon’dan orta düzey, alt düzey sözcülerin, bölge koordinatörlerinin açıklamaları geliyor. Burada bir yönetim zafiyeti olduğu ortada. Bu tür açıklamalar, PYD’nin, YPG’nin mensubuna yönelik bu tür ifadelendirmeler aslında bir terör örgütünü meşrulaştırma çabasıdır. Biz bu konuda gerek Pentagon yetkililerine, gerekse de ilgili bütün birimlere gerekli bütün bilgilendirmeleri yaptık. Ortada bir bilgi eksikliği yok, zihniyet sorunu var. Özellikle de bu tür açıklamaların kurmuş olduğumuz üçlü mekanizma toplantısının ilkinin hemen öncesinde yapılması da açıkçası bu üzerinde mutabık kaldığımız olayların ciddiyetine gölge düşürmektedir. Terör örgütünü meşrulaştırmaya dönük bu tür çabalarından artık vazgeçsinler, tavırlarını net bir şekilde ortaya koysunlar. Böyle bir terör örgütünün bir mensubuna bir askeri sıfatla atıfta bulunmak, bir terör örgütünü meşru bir devletle eşit tutmak demektir. Bu devletler hukuku açısından da ortada büyük bir skandal olduğunu göstermektedir” diye konuştu.
“FİLO HENÜZ ORAYA GELMİŞ DEĞİL, İNTİKALİ GERÇEKLEŞMİŞ DEĞİL”
Doğu Akdeniz’de petrol arama faaliyetlerine ilişkin ABD’ye ait ExxonMobil şirketinin başka bir petrol gemisini yola çıkardığı, 6. Filo’nun da gemiye eşlik ettiği iddialarının sorulması üzerine Kalın, şunları kaydetti:
“Bildiğiniz gibi Doğu Akdeniz’de petrol aramaları için kurulmuş bir düzen var. Özellikle Kıbrıs’ın güneyinde bölümlere ayrılmış ekonomik bölgeler var. Burada hem Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC), hem Güney Kıbrıs tarafının ortak bir çalışmayla arama faaliyetlerini yapması yönünde bizim baştan beri ortaya koyduğumuz bir prensip var. Bu ilkeyi Rum tarafı sıkça ihlal ediyor. Burada bir ihlal olduğu zaman her zaman devreye girdik. Bundan sonra da bu ilkemiz değişmeyecek. ExxonMobil arama gemisinin oraya gelmesi meselesiyle ilgili bir sürecin ilerlediğini biliyoruz. Ama 6. Filo henüz oraya gelmiş değil, intikali gerçekleşmiş değil. Bu yönde bize de haberler geldi. Bu çerçevede bizim girişimlerimiz devam ediyor. Gelin Doğu Akdeniz’i bir çatışma ve ihtilaf bölgesi değil, bir uzlaşı ve ortak fayda bölgesi haline getirelim. Bunun için de Türk tarafı ile Rum tarafı otursun bu çizdiğimiz çerçevede ortak bir çalışma yapsınlar. Biz de Türkiye olarak buna destek verelim. Bunun içinde Yunanistan veya başka ülkeler olabilir. Egemenlik haklarını ihlal edecek bir şekilde birtakım gayri kanuni yollardan arama çalışmalarına girerseniz bunun tabii ki sonuçları olur, Türkiye de gerekli adımları atmaktan çekinmez.”
“AVRUPALILARIN OTURUP DÜŞÜNMESİ LAZIM”
Kalın, Salih Müslüm veya diğer kişilerle ilgili Türkiye’nin uluslararası antlaşmalar çerçevesinde talep etme hakkının bulunduğuna vurgu yaptı. Türkiye’nin 15 Temmuz darbe girişiminin ardından yurt dışına firar eden FETÖ’cülerin iadesi ile ilgili girişimlerde bulunduğunu belirten Kalın, “Türkiye’nin hakkında kırmızı bülten çıkarttığı bu kişileri iade etmek için bu ülkelerin elinde yeterli hukuki gerekçe ve zemin bulunmaktadır. Bunun dışında yapılacak yorumlar, oyalamalar, geciktirmeler ya da hukuki içtihat çabaları kararın daha ziyade siyasi olduğunu gösterir hukuki olmaktan ziyade. Kırmızı bülten, gayri ciddi bir mesele değil. Biz bunu ciddiye alıyoruz. Bunu Interpol veya başka bir ülkeye gönderdiğimizde bunun işleme konulmasını beklemek hakkımız. Anlaşmalar zaten bunu gerektiriyor. Salih Müslüm ile ilgili Prag’da tutuklanıp bırakılması, Almanya’da ortaya çıkması, aslında burada Avrupalıların da oturup düşünmesi lazım. Türkiye gibi bir müttefiklerinin terör örgütünün mensubu olarak gördüğü bir kişiye Avrupa sokaklarında böyle elini kolunu sallayarak imkan ve fırsat vermeleri ne anlama geliyor? Bunu kendilerine sormaları gerekiyor. Türkiye buna tepki gösterdiği zaman ‘Türkiye neden böyle sert tepki gösteriyor’ diye düşünmemek lazım. Bizim beklentimiz önce Çekya’dan iadesiydi, şimdi Almanya ile bu süreç yürütülüyor. Bu kişiler nereye giderse gitsin bunlarla ilgili hukuki süreçleri izlemeye devam edeceğiz. Bizim beklentimiz uluslararası anlaşmalar çerçevesinde bu suçluların ivedilikle Türkiye’ye iade edilmesi” şeklinde konuştu.
“PUTİN, GEREKLİ TALİMATLARI VERECEĞİNİ SÖYLEDİ”
Doğu Guta’daki temel problemin orada belli terör gruplarının bulunması olduğunu ifade eden Kalın, terör gruplarının Doğu Guta’dan çıkarılması için çalışmalar yürütüldüğünü kaydetti. Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin ile telefonda görüştüğünü hatırlatan Kalın, terör gruplarının buradan çıkarılması, insani yardımların ulaştırılması, insani yardım koridorunun oluşturulması ve özellikle de ateşkes süresinin uzatılması konusuyla ilgili detaylı bir görüşme gerçekleştirildiğini bildirdi. Putin’in gerekli talimatları vereceğini söylediğini anlatan Kalın, Putin’in talimatıyla birlikte gerekli sakinleşmenin oluşmasını beklediklerini dile getirdi.
“Zaman zaman ‘Türkiye, Batı ekseninden uzaklaşıyor, ABD ile ilişkilerini bozdu’ yönünde yorumlar yapılıyor” diyen Kalın, şu ifadeleri kullandı:
“Bizim beklentimiz belli, iki tane temel konumuz var. Birincisi PYD’ye verilen destek, ikincisi de FETÖ meselesi. Bu iki konu ABD için taktik konusu olabilir, ama bizim için artık bunlar stratejik beka konusu haline gelmiştir. Türkiye’ye karşı 30 yıldır savaşan bir terör örgütünün Suriye koluyla iş tutmak Türkiye için stratejik maiyeti olan bir konudur. O yüzden Türkiye bu konu hakkında net bir tavır aldı. Bizim onlara sunduğumuz alternatif, YPG, PYD dışındaki diğer aktörlerle DEAŞ ile mücadelenin gerçekleştirilmesidir. PKK’lı olmayan Kürtlerle, Türmenlerle, Araplarla ve diğer gruplarla bunu yapabilirler. FETÖ konusunda da beklentimiz iade talebi dahil olmak üzere FETÖ’nün hem Türkiye’de hem de ABD’de işlediği suçlarla ilgili ABD’nin adım atması. Bu konuyu arkadaşlarımız konuşacaklar. Umarım olumlu sonuçlar alırız. Oyalama taktiği yönünde giderse ikili ilişkiler noktasında olumsuz hava olacaktır.”
“GÜNDEMİMİZDE ERKEN SEÇİM YOK”
Erken seçim iddialarına da yanıt veren Kalın, “Gündemimizde erken seçim yok. 2019 yılında hem genel seçimler hem de yerel seçimler gerçekleşecek. Bununla ilgili farklı bir durum söz konusu değil. Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın yaptığı açıklamalar açık ve net ortada. Dolayısıyla bir erken seçim olur, olacak beklentileri veya söylentileri üzerinden özellikle Zeytin Dalı Harekatı devam ederken, ekonomimiz belli bir istikrar yakalamışken böyle zihin bulandırıcı bu tür spekülasyonlara itibar etmemek gerekir” dedi.
“CUMHURBAŞKANIMIZ ÇOK ÖNEMLİ LİDERLİK ROLÜ OYNADI”
Kalın, Astana zirvelerinin devamı mahiyetindeki üçlü zirvenin Nisan ayı başında İstanbul’da yapılacağını söyledi. Bu toplantıyı çok önemsediklerini kaydeden Kalın, hem Suriye’deki genel gidişat hem de Doğu Guta ile ilgili önemli neticelerin alınacağı bir zirve olacağını belirtti. ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs kararını da değerlendiren Kalın, “ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması ve Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması konusundaki süreci hep beraber yaşadık. ABD, bu konuda yalnız kaldı. BM Genel Kurulunda bu karar aleyhine karar alındı. Ortaya küresel mutabakat çıktı. Cumhurbaşkanımız çok önemli liderlik rolü oynadı. Bu konuda küresel vicdanın oluştuğunu çok net bir şekilde ifade edebiliriz. Mayıs ayında ABD’nin bu uygulaması ile birlikte kesinlikle küresel bir tepki tekrardan gelecektir. Bu adım Filistin barış sürecini daha da çıkmaz hale getirecektir. Zaten şu anda maalesef yürüyen bir Ortadoğu barış süreci de yok. İki devletli çözüm lafsen dile getiriliyor ama hayata geçirilmesi için atılan tek bir adım bile yok. Tam tersi İsrail Devleti, yeni yerleşim politikalarıyla iki devletli çözümü imkansız hale getirmek için elinden geleni yapıyor. ABD, zaman varken bu anlamsız, lüzumsuz işten feragat etmelidir. Bunu yapmaları halinde elbette Türkiye olarak bizim, diğer İslam ülkelerinin bir takım adımları olacaktır. Nasıl o süreçte konu BM’ye kadar götürüldü ve netice alındıysa, bununla ilgili de bizim atacağımız bir takım adımlar olacaktır. Bu konuda ABD yönetimine tekrar bir sağduyu çağrısı yapmak isteriz” diye konuştu.
(Abdullah Sarica/İHA)