Yaşam

Kendisini 14 yaşında gazi yapan kurşunun izini "madalya" gibi gururla taşıyor

FETÖ'nün darbe girişimi sırasında henüz 14 yaşında olmasına rağmen vatanı müdafaa için cesurca sokağa çıkıp cuntacılara göğüs geren Adviyye İsmailoğlu, kendisini gazilik mertebesine ulaştıran kurşunun sırtında bıraktığı izi "madalya" gibi taşıyor.

Kendisini 14 yaşında gazi yapan kurşunun izini
14-07-2023 11:28
İstanbul

Türk Silahlı Kuvvetlerine sızan FETÖ'cü askerlerin 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimini engellemeye çalışan vatandaşlar da o gece büyük bir mücadele ortaya koydu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın milleti meydanlara daveti üzerine annesi, babası ve ablasıyla Fatih'teki evinden başına taktığı Türk bayrağıyla çıkan İsmailoğlu, tekbir getirerek Saraçhane'deki İstanbul Büyükşehir Belediyesi binasına doğru ilerledi.

Asker üniforması giyen terör örgütü üyelerine ailesi ve diğer vatandaşlarla birlikte direniş gösteren İsmailoğlu, Saraçhane Parkı'nda bulundukları esnada darbecilerin açtığı ateş sonucu sol koluna kurşun isabet etmesiyle ağır yaralanarak gazi oldu. Şimdi 21 yaşında olan İsmailoğlu, hatırından çıkmayan o geceyi AA muhabirine anlattı.

"Birbirimizle helalleştik ve sokağa çıktık"

İsmailoğlu, kendileri için normal bir yaz sabahı olarak başlayan 15 Temmuz'daki tek heyecanının lise tercihi olduğunu, ancak okula gittiğinde sistem kapalı olduğundan tercihini yapamadığını söyledi.

Akşam da akrabalarıyla dedelerine gittiklerini, kalabalık bir ortam olduğu için telefonlarına bakmadıklarını, haber izlemediklerini anlatan İsmailoğlu, biraz geç saatte evlerine döndüklerinde ise kentte olayların kızışmaya başladığını aktardı.

Adviyye Gül İsmailoğlu, ilk önce köprüde askerlerin olduğunu duyduklarını, Twitter'da "Darbe mi oluyor?" yazışmalarını okuduğunu, ardından "Kalkışma" denildiğini ve TRT'de bildiri okunduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Askerin sokakta olduğunu öğrendikten sonra bizim de sokağa çıkmamız, lazım diye düşündüm. Çıkıp 'Neden buradasınız?' diye soralım, ne olup ne bitiyor vatandaş olarak öğrenelim istedim. Bayraklarımız elimizde olduğu sürece Türk askeri bize bir şey yapmaz, diye düşünüyordum. Hazırlanmaya başladım. Ailem daha önce de Gezi olayları olmuştu ve evde kalmamız gerekiyordu karışıklık olmasın, bir hata yapmayalım diye önce Sayın Cumhurbaşkanımızı bekleyelim diye düşündüler. Sonra da Sayın Cumhurbaşkanımız bir başkomutan olarak halkını meydanlara çağırdığı zaman ailecek abdestlerimizi aldık, birbirimizle helalleştik. Annem, babam, ablam ve ben sokağa çıktık."

Sokağa çıktıklarında hala merhamet, vicdan sahibi askerle karşılaşacaklarını düşündüklerini anlatan İsmailoğlu, kendisinin başına, ablasının sırtına Türk bayrağı taktığını, dualarla yürüdüklerini ifade etti.

O sırada nereye gideceklerini bilmediklerini ancak tam da nasibini alacağı yere, Saraçhane'ye bilmedikleri bir güç tarafından yönlendirildiklerini belirten İsmailoğlu, "İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin önünde Saraçhane Parkı'nda o hainlerin barikat kurduklarını gördük. İnsanlar da 100-150 kişi kadar kalabalık oluşturmuşlardı, askerlerin üstlerine gidiyorlardı. Ama tek bir kişide bile silah yoktu. Onlara bir taş bile atmadılar. O zamana kadar bence hepimizin içinden gelen, yanlarına gidip 'Neden buradasınız? Ne yapıyorsunuz? Geri dönün kışlanıza.' demekti. Sadece 'Asker kışlaya.' diyorduk. Tekbirler getiriyorduk." diye konuştu.

"Karşımızdaki bizim şanlı askerimiz olmalıydı ama insanları vahşice vuruyorlardı"

Adviyye Gül İsmailoğlu, evden çıkmadan önce annesine, "Orada bize bir şey olursa, silahları duyuyoruz, helikopterler çıkmış, vurulursak, ölürsek şehit mi olacağız?" diye sorduğunu, annesinin de "Biz oraya vatanımız için gidiyoruz. Bayrağımızla dilimizde duayla gidiyoruz. Vatan sevgisi de imandandır. Allah'ın izniyle ölürsek şehit, kalırsak gazi oluruz." yanıtını verdiğini aktardı.

Belki de bu yüzden attıkları her adımda korkunun azaldığını, giderek yok olduğunu vurgulayan İsmailoğlu, tam tersine nerede olay daha kötüyse, nerede silahlar patlıyorsa oraya doğru yöneldiklerini söyledi.

Saraçhane'ye geldiklerinde ise insanları ayaklarından vurduklarını gördüklerini, gazi olanların yanlarından geçip gittiklerini ancak kalabalığın hiç azalmadığını aktaran İsmailoğlu, "Sonradan ifade verirken öğrendim, başlarında bir albay varmış ve ateş emri vermiş. O saatten sonra insanları öldürmek için taramaya başladılar. Karşımızdakinin bizim askerimiz olamayacağını ilk o zaman anladım. Çünkü bizim hepimizde bayrak vardı. Karşımızdaki bizim şanlı askerimiz olmalıydı ama insanları başlarından, kalplerinden vahşice öldürmek için vuruyorlardı." ifadelerini kullandı.

İsmailoğlu, daha sonra mecburen yere çöktüklerini, arkasına da bacağından vurulan bir yaralının düştüğünü, ona yardım etme iç güdüsüyle refleks olarak ayağa kalktığında sırtında bir acı hissettiğini anlattı.

Vurulma anına ve sonrasında yaşadıklarına da değinen İsmailoğlu şöyle devam etti:

"Mermi nedir bilmediğim için sırtımdan bir plastik mermiyle vurulmuş olabileceğimi düşündüm. G3 daha önce adını bile duymadığım bir şeydi. Meğer G3 mermisi sol kolumdan girmiş, kürek kemiğimi kırmış, ciğerlerimin ikisine de hasar vermiş ve sırtımda 15 santim genişliğinde bir yara açarak çıkmış. O yüzden sırtımda hissetmişim acıyı. Babam beni kucaklayıp yakındaki hastaneye götürmeye çalıştı. Orada da her yerde yaralılar vardı. Yerlerde bile sedyelerin üstünde yaralılar tedavi edilmeye çalışılıyordu. Beni de bir bekleme koltuğuna yatırdılar. Bilincim hiç kapanmadı. Etrafımda olup bitenlerin farkındaydım. Hatta hastanede görüntü çekenlerden, 'Seni görmüştüm, videonu çektim ama biz seni öldü sanmıştık. Çok kötüydü yaran, yaşadığını gördüğümüz için çok mutlu olduk.' diyerek, yıllar sonra bana ulaşan çok insan oldu. Ama orada tedavi edilemedim çünkü her yer çok doluydu, yaram ciddiydi. 'Burada bir şey yapamayız.' dediler."

Bir hafta yoğun bakımda kaldı, tedavisi aylarca sürdü

Adviyye Gül İsmailoğlu, bu esnada hiç tanımadıkları bir vatandaşın kendilerini arabasını alarak Vatan Caddesi'ndeki en yakın hastaneye götürmeye çalıştığını söyledi. İsmailoğlu, ancak emniyetin bulunduğu caddenin bütün girişlerinin kapalı olduğunu belirterek, hastanelerin girişlerinin kapatıldığını, yaralıların tedavisinin engellendiğini, ambulansların çıkamadığını kaydetti.

Artık kan kaybetmeye başladığı sırada arabayı kullanan kişinin "Arabada çocuk var, yaralı, yolu açın." diyen sesinin hala kulağında olduğunu vurgulayan İsmailoğlu, daha sonra bir şekilde hastaneye ulaştıklarını, bir hafta yoğun bakımda yattığını, tedavisinin de aylarca devam ettiğini dile getirdi.

İsmailoğlu, bu arada yoğun bakımdayken lise tercihlerini ablasının yaptığını, okula başladığında da sırtındaki yaranın pansumanın devam ettiğini anlattı.

Lisedeyken iki ameliyat daha geçirdiğini, şu anda sağlık açısından daha iyi olduğunu ifade eden İsmailoğlu, "Sırtımda 15 santim uzunluğunda hilal şeklinde bir yara izim var. Onu çok seviyorum. Hep diyorum benim iki madalyam var. Biri Sayın Cumhurbaşkanımızın taktığı göğsümdeki madalyam, birisi de sırtımda taşıdığım, öbür dünyada da gururla 'Ya Resulallah ben bu yarayı vatanımı savunurken aldım.' diyebileceğim bir madalya olarak görüyorum onu da." diye konuştu.

İsmailoğlu, kendisine madalya takdim edildiğinde çok mutlu olduğunu ve gururlandığını da vurgulayarak, "Torunlarıma miras olarak bırakabileceğim bir gurur oldu bu madalya benim için. Gazilik bana nasip olduğu için binlerce şükürler olsun. Devletimiz de bizim arkamızda olup bu madalyayı bize layık gördüğü için onlardan da Allah razı olsun." ifadelerini kullandı.

15 Temmuz'un unutulmaması için 7 yıldır kendisini buna adadığına işaret eden İsmailoğlu, özellikle İstanbul dışındaki bir şehre gittiğinde, insanlara o geceyi anlattığında, "Neler yaşamışsın, onlar nasıl hainlermiş." sözlerinin kendisini çok motive ettiğini söyledi.


SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER