Gündem

Kılıçdaroğlu ODTÜ'lü gençlerin sorularını yanıtladı

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, ODTÜ öğrencilerinin kurduğu "Kadesh Agenda" dergisinin yazarı olan ODTÜ'lü gençlerle bu sabah bir araya geldi. Öğrencilerle kahvaltı yapan Kılıçdaroğlu, gündeme ilişkin gençlerin sorularını yanıtladı.

Kılıçdaroğlu ODTÜ'lü gençlerin sorularını yanıtladı
17-07-2021 18:00

CHP Genel BaÅŸkanı Kemal KılıçdaroÄŸlu, üniversitelerin baskı altına alınmasının genelde askeri dönemlerde yaÅŸandığını ifade ederken, "Biz gerçek anlamda demokrasi istiyorsak üniversiteler üzerindeki baskıyı kaldırmamız gerekiyor. Benim ÅŸahsi görüÅŸüm, partimin görüÅŸü de böyle, üniversiteler bilim yuvaları. Üniversitelerde düÅŸünceye sınırlama getirilmez. Üniversitelerde her türlü düÅŸünce, beÄŸenelim ya da beÄŸenmeyelim, özgürce tartışılabilmeli, böyle bir özgürlük ortamı oluÅŸmalı" dedi.

CHP Lideri Kemal KılıçdaroÄŸlu, ODTÜ öÄŸrencilerinin kurduÄŸu "Kadesh Agenda" dergisinin yazarı olan ODTÜ'lü gençlerle bu sabah bir araya geldi. ÖÄŸrencilerle kahvaltı yapan KılıçdaroÄŸlu, gündeme iliÅŸkin gençlerin sorularını yanıtladı. Gençler, yaÅŸadıkları, merak ettikleri sorunları CHP lideri KılıçdaroÄŸlu’na yönettiler.  

Gençlerin yönelttiÄŸi sorulara CHP lideri KılıçdaroÄŸlu'nun yanıtlarından öne çıkan baÅŸlıklar ÅŸöyle:  

BÄ°ZÄ°M GÖREVÄ°MÄ°Z ELEÅžTÄ°RÄ°LERÄ° DEÄžERLENDÄ°RMEK VE DERS ÇIKARMAK: (CHP'de muhafazakar yapı) CHP içinde muhafazakar, deÄŸiÅŸime karşı çıkan bir yapı var mı?) Belki böyle bir söylem belli bir zaman dilimi içinde doÄŸru olabilirdi, ama bugün söz konusu deÄŸil. Gerçekten de dünyadaki, Türkiye’deki deÄŸiÅŸime paralel olarak CHP de deÄŸiÅŸime ayak uydurmaya çalışıyor. DoÄŸru, bazı eleÅŸtiriler alıyoruz ki bizim görevimiz alınan her eleÅŸtiriyi deÄŸerlendirme ve ondan ders çıkarmak. Yoksa kiÅŸi eleÅŸtirdi diye kalkıp onu eleÅŸtirmek veya ona ‘sen yanlış söylüyorsun’ demek gibi bir düÅŸüncemiz söz konusu deÄŸil.

GENÇLERÄ°N SÄ°YASETE GÄ°RMESÄ° BENÄ°M EN BÜYÜK ARZUM: (Gençlerin siyasette aktif rol alması) Türkiye nüfusu genç, 2035’ten sonra Türkiye nüfusu yaÅŸlanmaya baÅŸlayacak. Dolasıyla 2035’e kadar Türkiye’nin çok ciddi bir atılım yapması lazım her alanda. Ä°nsan gücü, genç enerji dolan olan bir emeÄŸin mutlaka üretime dönüÅŸtürülmesi gerekiyor önümüzdeki yıllarda. Bunun için de gençliÄŸin siyasete girmesi lazım. Bu benim en büyük arzum. Gençler nasıl siyasete girecek? Siyasete ilgi gösterecekler, hangi partiyi kendilerine yakın hissediyorlarsa o partide görev alacaklar, milletvekili olacaklar, bu mücadelelerini yapacaklar. O zaman parlamentoda daha fazla genç sayısı olabilir. Biz gençler için kontenjan ayırdık, doÄŸru, ayrıca bizim yüzde 33 cinsiyet kotamız var. Bunlar bizim Parti Meclisi ve Merkez Yönetim Kurulu’nda geçerli. DüÅŸük oy alsa dahi, düÅŸüklerin içinde en yüksek oyu alan Parti Meclisi’ne gençlik veya cinsiyet kotasından seçilebiliyor.

 6 MÄ°LYON 300 BÄ°N GENÇ Ä°LK DEFA SANDIÄžA GÄ°DECEK: Gençler, inandıkları bir partiye çok sayıda üye olur ve üye olduktan sonra ön seçim isterlerse gençler, ön seçimde kendi adaylarını belirleyebilirler. Cinsiyet kotasında kadın veya erkek kimi istiyorlarsa onu siyasetin üst tabakalarına taşıyabilirler. Buna biraz zorluyorum gençleri. Artı, ÅŸöyle bir avantajı daha var gençlerin, önümüzdeki seçimlerde 6 milyon 300 bin genç, ilk kez sandığa gidecek. MüthiÅŸ bir oran bu. Demokrasi, Türkiye’nin büyümesini isteyen, siyasetin etik deÄŸerler üstünde büyümesi, geliÅŸmesini isteyen, Türkiye’nin içinde bulunduÄŸu bu karabasan tablodan çıkmasını isteyen gençler için olaÄŸanüstü bir fırsat. Dolasıyla önümüzdeki seçimlerde 6 milyon 300 bin genç, sandığa gidip nasıl bir Türkiye istediÄŸini göstermeli.  Ben inanıyorum, gençler yapacak bunu. 

ÜNÄ°VERSÄ°TELER BÄ°LÄ°M YUVALARI, DÜÅžÜNCEYE SINIRLAMA GETÄ°RÄ°LMEZ: (Atamalar, öÄŸrencilere yönelik baskılara, YÖK’ün kaldırılması istemine iliÅŸkin yönetilen soruya): Güzel bir soru. EÄŸer biz bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getirmek istiyorsak, bu ülkede insanlar düÅŸüncelerini özgürce ifade etmek istiyor ve siyaset kurumu da buna evet diyorsa yapacağımız ilk ÅŸey, Türk hukuk sistemini, darbe hukuk sisteminden arındırmak. 12 Mart, 12 Eylül, 20 Temmuz dönemi olabilir, OHAL dönemlerinde çıkan ve toplumu cendereye sokan hukuk kurallarından, hukuk sistemini arındırmak lazım. YÖK ne zaman geldi? 12 Eylül askeri dönemde geldi. Üniversiteleri terbiye etmek üzere geldi. Üniversitelerde bir ÅŸey olursa YÖK devreye girecek. Asacağım, keseceÄŸim diyecek ve üniversiteleri belli bir kalıbın içine sokacak. Biz gerçek anlamda demokrasi istiyorsak üniversiteler üzerindeki baskıyı kaldırmamız gerekiyor. Benim ÅŸahsi görüÅŸüm, partimin görüÅŸü de böyle, üniversiteler bilim yuvaları. Üniversitelerde düÅŸünceye sınırlama getirilmez. Üniversitelerde her türlü düÅŸünce, beÄŸenelim ya da beÄŸenmeyelim, özgürce tartışılabilmeli, böyle bir özgürlük ortamı oluÅŸmalı. En aykırı düÅŸünceler bile rahatlıkla dile getirilebilmeli. Kimse en aykırı düÅŸünceyi dile getirdi diye üniversiteden atılmamalı, gözaltına alınmamalı, hapse atılmamalı. Çünkü düÅŸünceden korkan bir siyaset kurumu kendi ülkesine bir yarar getiremez. Ancak düÅŸüncenin çeÅŸitliliÄŸi, fazlalığı ve düÅŸünce bahçesinden bir ÅŸeyler devÅŸiren siyaset kurum ülkesine bir artı kazandırabilir.

 YÖK’ÜN KALDIRILMASI LAZIM: YÖK’ün kaldırılması lazım. Kaldırıldıktan sonra her ÅŸey düzeliyor mu? Hayır. Üniversitelerin kendi kültürünü oluÅŸturabileceÄŸi bir atmosferin oluÅŸturulması lazım. ODTÜ, bizim köklü, gelenekler olan üniversitelerimizden birisi. Siz, üniversiteyi üniversite yapan sadece adına Orta DoÄŸu Teknik veya Ä°stanbul Teknik, BoÄŸaziçi, Karadeniz Teknik demekle olmuyor. Üniversite bir akademik kadrosu var, öÄŸrencileri, kampüsü, ayrı bir atmosferi var. Orada çalışanları var. Üniversite ayrı bir dünya ve dünyayı geliÅŸtirmek üzerine kurulan kurumlar bunlar. Üniversite, kendi rektörünü kendi seçebilmeli. ÖÄŸrencilerin, üniversite yönetiminde söz sahibi olmaları lazım. Üniversiteleri kendi kültürlerini oluÅŸturdukları zaman da siyaset kurumunun müdahale edemediÄŸi bir atmosfer çıkar ortaya. Derki, ‘bizim üniversitenin kültürü bu. Biz rektörümüzü böyle seçiyoruz. Åžöyle ÅŸöyle kurallarımız var. Biz bu kurallarımızı sürdüreceÄŸiz.’

 ÜNÄ°VERSÄ°TELERE BASKI BUGÜN DE VAR: Üniversiteler üzerine baskılar hep askeri dönemlerde olmuÅŸtur. Bugün de var. En tipik örneÄŸi, BoÄŸaziçi Üniversitesi. Oraya rektör olarak atanan bir kiÅŸinin hala rektör olarak görevini yapmış olması, böyle ki ‘100 gün sonra hocalar artık bana sırtını dönmezler, vazgeçerler, biz beraber yolumuza devam ederiz’ diye. Bir düÅŸünce en azından akademik atmosferle baÄŸdaÅŸmaz. Bu düÅŸünceden Türkiye’nin kurtulması lazım. Ä°tiraz edenin gerekçesi dinlenmesi lazım. Karamsar deÄŸilim, YÖK kalkacak.

 ASKERÄ° DÜNYADA SÄ°YAH VE BEYAZ VARDIR, GRÄ° YOKTUR: (Vicdani ret’e iliÅŸkin yöneltilen soruya) Ordusu olmayan dünyada hiçbir ülke yok. En küçüÄŸünden en büyüÄŸüne kadar her ülkenin bir ordusu var. Ordu ne demektir? Vatan savunması, bir yerden bir tehlike gelirse kendi ülkesini, vatanını korumak için. Koruyan unsurlar kim, ağırlıklı olarak erkekler. Ordunun kuralları var, bu kurallar ülkeden ülkeye deÄŸiÅŸmez. Emir komuta zinciri vardır, komutana itiraz edilmez, sivil hayatla askeri hayat arasında çok büyük farklılıklar vardır. Askeri dünyada siyah ve beyaz renk vardır, gri renk yoktur. Bir insan ya dosttur ya düÅŸman. Sivil hayatta öyle deÄŸil, siyah ve beyaz alanlar çok daha dar, gri alan çok daha fazla.

 SÄ°YASET KURUMU, HER DÜÅžÜNCEYE KULAK KABARTMAK DURUMUNDA: Vicdani ret, son yıllarda ağırlıklı olarak gündeme gelen bir olay. Kamuoyunda tartışılabilir. Belli bir olgunluÄŸa ulaÅŸabilir. Siyaset kurumu bu çerçevede deÄŸerlendirebilir, dikkate alabilir. Ama dediÄŸim gibi, bunun belli bir olgunluÄŸa ulaÅŸması lazım. Vicdani rette bulundu veya onu savundu diye insanları tutuklamak, gözaltına almak, onları düÅŸmanlaÅŸtırmak asla doÄŸru deÄŸil. Her düÅŸüncenin kendi içinde saygınlığı vardır. Siyaset kurumu da her düÅŸünceye kulak kabartmak durumundadır. Bir haklılığı var mıdır, yok mudur diye. Bu çerçevede olayın deÄŸerlendirilmesinden yanayım.

 DIÅž POLÄ°TÄ°KANIN 180 DERECE DEĞİŞMESÄ° LAZIM: (Türkiye’nin dış politikası, Eurovision Åžarkı Yarışması) Bugün izlenen dış politikanın 180 derece deÄŸiÅŸmesi lazım. Bu dış politika Türkiye’yi dünyada yalnızlaÅŸtırdı. Sadece Avrupa’da, Uzak DoÄŸu’da deÄŸil, OrtadoÄŸu coÄŸrafyasında da Türkiye yalnız kaldı. Ä°zlenen dış politikanın bize faturası çok ağır oldu. DoÄŸu Akdeniz’deki karbon yataklarının çıkarılması Türkiye’nin DoÄŸu Akdeniz Gaz Forumu’na dahil edilmemesi, KKTC’nin burada dikkate alınmaması, bizim haklarımızın teslim edilmemesi. Mısır, Yunanistan, Filistin, Ürdün, Ä°srail’in DoÄŸu Akdeniz Gaz Forumu’nda bir araya gelmeleri ve bizim burada söz sahibi olmamamız çok büyük kayıplar doÄŸuruyor aslında. Bu nedenle bu politikanın deÄŸiÅŸmesi lazım.

GÖNÜL Ä°STER KÄ° CANNES FÄ°LM FESTÄ°VALÄ°'NE ÇOK SAYIDA YÖNETMENÄ°MÄ°Z GÄ°TSÄ°N: Eurovision Åžarkı Yarışması, olur, niye olmasın. Aslında Türkiye’nin çekilmesi, Türkiye’nin ayıbıdır. Sanatçılarımız gidecek orada, ÅŸarkılarını, türkülerini söyleyecekler. Ülkeler oy verecek, birisi kazanacak. Bu bir yarışmadır. Burada Türkiye’deki sanatçıların uluslararası yarışmalara katılmaları, ödül almaları bütün dünyada adının duyulmasına yol açar. Buna dış politikada yumuÅŸak güç deniliyor. Bir silahlı gücümüz var, bir de dünyada saygınlık kazanırsanız. Bir yazarınızın Nobel Ödülü alması, bunun kitabının bütün dünyada tercüme edilip yayınlanması Türkiye’nin yumuÅŸak gücünü gösterir. Bir sinema filminizin dünyanın bütün ülkelerinde gösterilmesi olaÄŸanüstü bir olaydır. Bir piyanistinizin dünyanın pek çok ülkesinde konser vermesi olaÄŸanüstü bir ÅŸeydir. Türkiye’yi aslında dünyaya tanıtacak olan da budur. Siz ÅŸimdi ÅŸarkı yarışmasından çekiliyorsunuz, aklın alınacağı ÅŸey deÄŸil. Sanatçılar gidecek orada, diÄŸer sanatçılarla birlikte yarışacaklar. Buradan çekildik, bu tamamen sanattan ve kültürden korkmaktan kaynaklanıyor. Oysa sanat ve kültür insanın doÄŸasında olan bir ÅŸeydir. Eurovision Åžarkı Yarışması’na Türkiye girmeli. Sadece ona deÄŸil ne kadar çok yarışma. Mesela Cannes Film Festivali olur, gönül ister ki Cannes Film Festivali’ne sadece bir iki sinema yönetmenimiz deÄŸil çok sayıda yönetmenimiz gitsin.

DEDÄ°M KÄ°, LÄ°DERLER GELSÄ°N, Ä°LK NASIL AÅžIK OLDUKLARINI, NASIL EVLENDÄ°KLERÄ°NÄ° ANLATSINLAR: (KılıçdaroÄŸlu’nun bayram anısı): Gazeteci arkadaÅŸlara ÅŸöyle bir teklif yaptım, bundan bir, bir buçuk yıl önce. Dedim ki, ‘Ya siyasi partilerin liderlerine ÅŸöyle bir çaÄŸrı, davet yapsanız, bütün liderler gelsinler, herkes çocukluk anılarını anlatsın, siyaset yasaklansın, ilk nasıl aşık olduÄŸunu, nasıl evlendiÄŸini, okula giderken duyduÄŸu ilk heyecanı, başından geçen kötü, güzel iÅŸleri anlatsın.’ En azından kamuoyu bizi dinlerken bunlar da insanmış desin. Bunlar da aşık olabiliyor, aÄŸlamışlar, aç kalmışlar, mutlu günleri olmuÅŸ. Yani kendi hayatımızı anlatalım bir anlamda.

7 KARDEŞİZ, RAHMETLÄ° BABAM, 7 AYAKKABI ALACAK, MÜMKÜN DEĞİL: YetiÅŸtiÄŸim coÄŸrafyada bayramı samimi olarak yaÅŸadığım yer Bingöl’ün Genç ilçesi. Orada ilkokulu bitirdim, ortaokulu okudum. Güzel, çok ÅŸirin bir ilçeydi. Arefe günü heyecanlanırdık. Babamız bize yeni elbise, ayakkabı almazdı ama ertesi gün bir heyecan duyardık. Bayram olacak, arkadaÅŸlarla buluÅŸacağız diye. Åžimdi düÅŸünüyorum da rahmetli babam 7 kardeÅŸiz zaten. 7 ayakkabı alacak, mümkün deÄŸil zaten bir ÅŸey yapması. Ona raÄŸmen memur olduÄŸu için düzenli bir geliri vardı. Ama düzenli geliri olmayan ailelerin çocukları da vardı. Åžeker toplardık, elimizde birer küçük torba olurdu, kapıları çalar, bayram kutlaması yapar, onlar da bize ÅŸeker verirdi. EÄŸer bir aile bize ÅŸeker deÄŸil de para verirse o olaÄŸanüstü bir avantajdı bizim için. Para almak ne kadar güzel bir ÅŸeydi. Bu paralar bizim için çok büyük ama bugünkü deÄŸeri çok küçük olan paralardı. Çocuk olarak öyle bir dünyamız vardı. DiÄŸer arkadaÅŸlarla beraber bir araya gelirdik. Oturur sohbet ederdik. AteÅŸ yakardık, etrafında otururduk, ÅŸakalaşırdık, böyleydi. Küçük bir dünyamız vardı ama sıcak, samimi güzel bir dünyamız vardı.

GÄ°ZLÄ° GÄ°ZLÄ° KÄ°TAP OKURDUM: Okumayı çok severdim, ama annem ve babam kızarlardı, ‘Fazla okuma, gözlerin bozulur’ diye. Ben de tabii o zaman elektrik yok, yatmaya giderken gaz lambasını yanımda götürürdüm. Gizli gizli kitap okurdum. Åžimdi düÅŸünüyorum, biz de çocuklarımıza aman ÅŸunu aman bunu oku diye söylüyoruz. Sizin de ileride anlatacağınız güzel anılar olacak tabi. 

BAYRAM TEBRÄ°KÄ° 

Gençler, CHP lideri KılıçdaroÄŸlu'na sorularını yanıtladığı için teÅŸekkür ederken Kurban Bayramı'nı kutladılar. KılıçdaroÄŸlu da gençlere, "Ben de bayramınızı kutlarım, ailelerinize çok selamlarımı, saygılarımı iletirseniz çok mutlu olurum. Ayrıca tabi, üniversitede okuyorsunuz, güzel bir üniversitede. Üniversite öÄŸrencisi olmak güzel bir ÅŸey. Gelip de Ankara Akademi'de birinci sınıfa baÅŸladığımda farklı bir dünya ile karşılaÅŸtım. DüÅŸünün küçük bir kentten geliyorsunuz, tanımadığınız yüzlerce arkadaÅŸla bir araya geliyorsunuz. Bir süre sonra dostluklarınız oluyor. Güzel bir dünya, bu dünyanın kıymetini bilin, öÄŸrenciliÄŸin kıymeti çok güzel" diye karşılık verdi.  

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER