Şehir derken Bursa…
Şehir markalaşması dünyanın gündeminde olan bir konu. Londra’dan Yeni Delhi’ye her şehir kendi marka vaadini dünyaya duyurmak için uğraşıyor, planlıyor, uyguluyor.
Bursa’nın da böyle bir amacı var. Marka şehir olmak için bütçe ve zaman ayırıyor. Ama iletişim planı ve becerisi olmayan bir şehir olduğu için markalaşamıyor.
Bursa’nın bilinmek ile ilgili bir derdi yok, ama bilinmek ile markalaşmanın ayrımını iyi yapmak gerekiyor.
Bir şehir neden markalaşır? İtibar, gelir ve büyüme imkanları için. Bunun sağlanması için de bir konumlanma ve iletişim planına ihtiyaç duyar. İşte, konumlanma konusu Bursa’nın çözemediği ve çözemeyeceği bir kavram.
Şimdi dünyadan bazı şehirleri ve bazı rakamları karşılaştıralım:
Paris; 2.2 milyon nüfusa sahip, “ilham kaynağı” tagline’ını kullanıyor; sanat, gastronomi ve marka alışveriş konusunda konumlanıyor.
NewYork: NewYork’a hoş geldiniz, sizi bekliyorduk tagline’ı ile iletişim kuran New York,; müzeler, Times Meydanı ve Broadway ile konumlanıyor.
Tokyo, “yarını keşfet” tagline’ını kullanıp Sensoi Tapınağı, Hello Kitty ve Teknoloji konularında konumlanıyor.
Berlin, “Berlin Ol” diye ve Berlin Duvarı, bağımsız film festivali ve Jazz festivali ana konuları.
Rio de Janerio “ Zaman az, Rio çok” deyip; karnaval, kumsal ve samba üzerinden konumlanma gerçekleştiriyor.
Bu örnekler arttırılabilir, peki Bursa’nın mottosu nedir? Kimse tek motto öneremez.
Konumlanma için uzmanlaştığı alan nedir; Tarih, Sanayi, Turizm, spor, sağlık, eğitim? Ve daha çoğu.
Her şeyci olunca bir şeyci olamıyor Bursa, bu yüzden de markalaşamıyor.
Şimdi Google’da bir arama yaptım. Bursa yazınca sırasıyla Belediye, Viki, Valilik ve çeşitli haber siteleri karşıma çıkıyor. London yazınca, Londrayı ziyaret etmek için hazırlanmış tanıtım sitesi, Paris yazınca, Sidney yazınca da aynısı. Bu durum, bu şehrin bir tanıtım planı olmadığının kanıtı.
Bursa’nın markalaşması için bir konuda uzmanlaşmış ve o konuda iletişim geliştirmesi gerekiyor. Bunu gerçekleştirecek vizyon için geç kalmadan harekete geçelim.