Magazin

Meryem Uzerli'den çok konuşulacak açıklamalar

Meryem Uzerli'den çok konuşulacak açıklamalar
15-03-2020 22:11

Meryem Uzerli'den çok konuşulacak açıklamalar: Yerlerin dibine kadar indim
Dokuz yıl önce oynadığı bir diziyle hayatımıza bomba gibi düştü. Yeteneği ve güzelliği kadar özel hayatıyla da hep gündem oldu. Şimdi geçmişe bakınca yaşadıklarını “Ne kadar ağır dönemler geçirmiş olsam da yaşadıklarımın tümü beni bu noktaya getirdi. Verdiğim kötü kararların içinden bile iyi şeyler çıkarmayı bildim” diye anlatıyor. Bir ayağı Berlin, bir ayağı Türkiye’de olan Meryem Uzerli’yle üç günlük İstanbul ziyareti sırasında buluştuk. Yakında vizyona girecek filmi ‘Kovan’dan yola çıkıp Berlin’deki hayatına, geçmiş hatalarına ve gelecek hayallerine uzandık.
* Bu onunla ilk röportajımız. Tam sözleştiğimiz saatte geliyor. İçeriye girdiği an karşısındakini etkisi altına alan güçlü bir aurası var. Neden dikkatleri bu kadar üzerine topladığını o an anlıyorum.

Nefeslenmek için kendini koltuğa bırakıyor. Üzerindeki deri ceket ve pantolon takımın rahatlığından bahsediyor. Meğer çekim günleri dışında Berlin’de sürekli eşofmanla geziyormuş: “Arada böyle giyinip süslendiğim zaman kızım, ‘Aa anne sen güzelsin’ diyor.”

Kahve ve çay içmediğini söylüyor, röportaja başlamadan sadece bir şişe su rica ediyor. Bir tabak patates kızartması siparişi veriyor. Tabağın kenarına ketçap ve mayonez sıkıyor. Salata için istediği tek şey hellim peyniri. Meğer peyniri bağımlılık derecesinde seviyormuş. 

Aksanlı Türkçesi sohbeti daha eğlenceli hale getirirken, kâh samimi kahkahalar atıyor, kâh gözleri doluyor. Bir yanıyla çok güçlü duruyor. Ama bir yanıyla da size kocaman mavi gözleriyle baktığında, dokunsan kırılacak hissi uyandırıyor. Kendiyle ilgili güzel şeyler duyduğunda hâlâ sık sık kızarıyor: “Çocukken de çok utangaçtım. Hep domates gibi kızarırdım...” 

 * Bir ayağınız Türkiye, bir ayağınız Berlin’de. Berlin’de kendinize nasıl bir hayat kurdunuz?

Beşinci katta, bir apartman dairesinde yaşıyorum. Mutfakla birleşen büyük bir oturma odamız, kızımın ve benim yatak odalarımız, iki banyomuz var.

* İşinizin olmadığı bir gün orada nasıl geçiyor?

Her sabah 7.15’te saatin alarmıyla uyanıyorum. Hemen hazırlanıp Lara’yı giydiriyorum. Birlikte kahvaltı yapıyoruz. Bisikletime atlıyorum, Lara’yı yuvaya götürüyorum. Oradan süpermarkete eksikleri tamamlıyorum. Eve dönüp temizlik yapıyorum.

* Ben hep yardımcılarınız falan vardır diye düşünüyordum... 

Çalışmadığım sürece yardımcım yok. Yorucu olsa bile ne kadar ‘normal ve basit’ yaşarsam o kadar mutlu oluyorum. Çamaşırları kendim yıkıyorum. Mutfağa girip akşam yemeği hazırlıyorum, Lara yuvadan geldiğinde biraz oynuyor; yemek yiyoruz. Akşamları televizyon izliyoruz.  

* Yalnız bir kadın olarak flörte nasıl zaman buluyorsunuz?

Süpermarketlerde artık kimse kafasını kaldırıp karşındakinin yüzüne bakmıyor ki! Herkesin elinde cep telefonu, bekârlık aplikasyonlarıyla uğraşıyor.

* Sizin aplikasyonunuz var mı?

Yok, ben seyahatlerimde gerçek insanlarla tanışmayı ve gerçek ilişkiler yaşamayı tercih ediyorum. Arada oralardan bir şeyler çıkıyor (gülüyor).

 O kişi hayatımızda olmak, sorumluluk istemedi

*�Kızınız Lara altı yaşında. Annelik size nasıl geldi?

Çocuk sahibi olunca “Hayat bir mucize” lafının altına imza atacak hale geliyorsun. Gerçek sevgi, korku ne demek hepsini hissediyorsun. Hayattaki önem sıraların değişiyor.

* Alman disiplininde bir anne misiniz?

Çok sert değilim. Ama bazen ciddi olmam gerekiyor. Yoksa Lara evde bir klip açıp burnumun üzerinde dans edebilir! Hatalar yapıyorum ama en önemli şeyin ona sevgi ve güven vermek olduğuna inanıyorum.

* Çocuğunuzu tek başınıza büyütüyorsunuz. Bekâr anne olmanın zorlukları neler?

Kader sana bir yol çiziyor ve “Durum bu” diyor. İşte o noktada içinden büyük bir güç çıkıyor. Tabii ikinci bir ebeveyni olsun isterdim. Fakat diğer kişi, bizim hayatımızda olmak, sorumluluk almak istemedi. Lara sağlıklı, benim için en önemli şey hep buydu.

* Babasıyla görüşüyor ya da maddi destek alıyor mu?

Hayır.

Hassas, aşırı duygusal ve çok melankoliğim 

*�Yeni yılın ilk günlerinde Instagram’da bir fotoğrafınızın altına “Artık taviz yok” yazdınız. Bugüne kadar çok mu taviz verdiniz?

Hayat tavizsiz olmaz. En basiti bir çocuğum var ve ona hep kendimden bir şeyler vermem gerekiyor. Ben o tip paylaşımları çok düşünmeden anlık olarak yapıyorum. O gün kendi duygularımı artık daha çok dinlemeye karar verdim ve o lafı paylaştım.

* Geçmişe dönecek olsanız neyi farklı yapardınız?

Ne kadar ağır dönemler geçirmiş olsam da yaşadıklarımın tümü beni bu noktaya getirdi. Verdiğim kötü kararların içinden bile iyi şeyler çıkarmayı bildim. Kendimden memnunum. Pişmanlıklarım yok.

* Biraz Polyanna’lık da var mı peki?

Yok. Süper hassas, aşırı duygusalım. Çok melankoliğim. Evde oturup uzun uzun düşünürüm. Mesela çok ağladığım dönemlerim olmuştur. Ama hayatı her zaman Allah’tan bir hediye olarak görüyorum. Şükretmek beni pozitif bir yere taşıyor.

* Sürekli neşeli görünen, kahkahalar atan kadın aslında bir yanılsama mı?

Hayır, insanları seviyorum, onları görünce mutlu oluyorum ve o neşe gerçekten içimden geliyor. Kırılgan taraflarım yalnızken ortaya çıkıyor.

 Aşkı bulacağıma inanıyorum
Buna inanmazsam hayat devam etmez

* Âşık mısınız?
(Gülüyor) Aşk üzerine de çok düşünüyorum. Artık aşk benim için eskisi gibi inişler, çıkışlar demek değil. Tabii tutku önemli ama şu an hayatımda biri olsa yaşadığım şey çok daha sakin olur.

* Anneniz vaktiyle size “Türk erkeklerine karşı dikkatli ol” demiş. Türk erkeklerine tövbeli misiniz?
Annem 40 yıldır bir Türk’le evli, nasıl böyle bir şey söyler? Sadece ünlü olduğumda, “Gerçekten seninle mi birlikte olmak istiyorlar yoksa ününe mi geliyorlar, ona dikkat et” demişti.

* Artık bunun ayrımına varabiliyor musunuz?
Karnındaki his mi kafandaki korku mu... Bu ayrımı yapmak zor. Hiçbir zaman “İnsanları çözdüm” diyemem.

* Erkekler konusunda çok hata yaptınız mı?
Evet, yaptım. “Burada bir yanlışlık var” diye hissedip yine de devam ettim. Aslında geçmişteki ilişkilerimde beni bu tip yanlışlıklara karşı uyandıran bir sürü an oldu ama onları duymazlıktan geldim. Sanırım o ilişkiye inanmak istedim.

* Peki bir gün aradığınız aşkı bulacağınıza inanıyor musunuz?
Evet, inanıyorum. İnanmazsam hayat devam etmez.

* Son olarak “Bir Türk oyuncuya âşık olmuştum” dediniz. Ozan Güven olduğu iddia edildi...
Seyirci olarak tabii âşığım. İnanılmaz bir oyuncu. Fakat onun dışında sadece arkadaşız.

 Uzerli 2011’de ‘Muhteşem Yüzyıl’daki ‘Hürrem’ karakteriyle hayatımıza girdi. 

Yerlerin dibine kadar indim

* Dokuz yıl önce Türkiye’ye geldiniz ve bir gecede ünlü oldunuz. Bu büyük değişimle nasıl başa çıktınız?

Elimden geldiğince hayatıma normal şekilde devam etmeye çalıştım. Zaten oyunculuğa da bir anda başlamadım. Almanya’da 10 yıl tiyatro yapmıştım.

* Bu tanınırlığın en büyük dezavantajı neydi?

İlişkilerini herkesin gözü önünde yaşamak. Buna alışkın değildim. Birden özel hayatın hakkında yazıp konuşuyorlar. Bu, bana ve ilişkilerime iyi gelmedi. Üzerimde baskı yarattı. Onun dışında hakkımda çıkan haberlere üzülmedim çünkü bu dünyanın farkındayım.

* Savrulduğunuz zamanlar oldu mu?

Ooo tabii. Bence hepimiz hayattayken birkaç kere ölüyor ve yeniden diriliyoruz. Ben de bu hayatta çok öldüm, yeniden doğdum. Yerlerin dibine kadar indim. Mesela geçen yıl kendi hayatımla ilgili ters giden bir şeyler oldu. Yatağın üzerinde oturup, ağlayıp çok dua ettim “Allahım insan olmak ne kadar zor” diye.

* Nedir insan olmak?

İnsan olarak bu dünyada yaşamak, mutluluğunu aramak, iyi hissetmeye çalışmak, acılarla yüzleşmek ve bunlarla yaşamak. Gerçekten zor.

* Güzel, yetenekli bir kadınsınız, her şeye sahip gibi duruyorsunuz. Nedir size bunları hissettiren?

Dünyada her şeyin olabilir ama bu, sen mutlusun demek değil ki. Benim yaşadıklarım da duygusal dünyamla ilgili. Kendimi düşüncelerimle mutsuz ediyorum.

İçimdeki çocuk bazen hâlâ olgun Meryem’le kavga ediyor

* Nasıl yani?

Birincisi, çok güçlü bir beynim var, bazen derinlere iniyor, oradan çıkamıyorum. İkincisi, hepimiz çocukken travmalar yaşıyoruz ve içimizdeki o çocuk hiç ölmüyor. İçimdeki çocuk bazen hâlâ olgun Meryem’le kavga ediyor. Bir de tabii âşık olduğumda böyle oluyorum. Büyüyüp olgunlaştıkça ilişkileri yaşama şeklimiz değişiyor. Ne kadar tecrübe kazanırsan, sevgi o kadar derine iniyor. Yüzeysel ilişkiler yaşamıyorum. Gerçek sevgiyi yaşayınca da duygular en hassas noktalarına dokunuyor.

* Şimdi mutlu musunuz?

Benim için anlık mutluluk var. Mesela karnım aç ve birazdan sipariş ettiğimiz yemek gelecek, o yüzden mutluluk hissediyorum. Ya da Lara aklıma geliyor, mutlu oluyorum. Ama iyiyim ve bunun için şükrediyorum.

 Benim evim dünya... Ve buraya astronot gibi tepeden bakıyorum

* Hayatımıza ‘tükenmişlik sendromu’ diye bir kavram soktunuz. O dönem size bunu yaşatan bir ilişki miydi yoksa çalışma şartları mı?
İnsan duygusal ve fiziksel anlamda tükenirse sebebi sadece bir tek şey olamaz. Duygusalız; inişlerimiz, çıkışlarımız oluyor. Yıllar içinde kendimizi dinlemeyip uzun süre robot gibi yaşarsak ve bir sürü şey birikip aynı anda üzerimize gelirse patlıyor, tükeniyoruz.

* Size “Türkiye’ye geldi, ünlü oldu, para kazandı ama sonra bir anda gitti” diye tepki duyanlar da oldu...
Onların düşüncelerini o kadar iyi anlıyorum ki yargılamıyorum. Dışarıdaki görüntü bu. Ama insanı dışına bakarak yargılamayın, içinde neler oluyor bilmiyorsunuz. Ben sadece bir insanım. Fırtınasız, inişleri çıkışları olmadan, hayatı süper yaşayan kim var? Tanımıyorum. Ben de hiç
“Mükemmelim ve hayatta hata yapmayacağım” demedim.

* Yıllardır bu aksandan neden kurtulamadınız?
İlk dizim başlayana kadar Türkiye’de yaşamadım. Sadece yılda iki hafta babaannemi, halamı görmek için Büyükada ve Kadıköy’e gelirdik. Almanya’da evde sürekli Almanca konuşurduk. E okulumuz Alman okuluydu. Dizi başladı, buraya geldim. Türkçem ilerledi ama aksanım kaldı. Çünkü bazen günde 18 saat sadece çekim yapıyorduk. Sonra eve gelip ertesi gün laflarını ezberliyor, üç saat uykuyla devam ediyordum. Dizi bitti, bu kez hamile kaldım. Yalnız başımaydım. Hamilelikte tüm konsantrasyonum, sağlıklı olmak, duygusal zorluklarımı dengelemekti. Aksan aklıma gelmedi. E çocuk doğdu, aksan dersi yine alamadım!

* Anneniz Alman, babanız Türk. Siz kendinizi Türk mü Alman mı hissediyorsunuz?
Ben sadece Meryem’im ve bir insanım. Kafamın içinde, düşüncelerimde veya insanlara bakışımda sınırlar yok. Benim evim dünya. Ve buraya bir astronot gibi tepeden bakıyorum.

 Peynir bağımlılığım var, muhlamaya bayıldım

* Ekrana neden ara verdiniz?

Oynayacağım karakterin güçlü olmasını istiyorum. Mesela geçmişte oynadığım bir dizide karakter güçsüz yazılmıştı. İşte o zaman hastalanıyorum. Çünkü içimde var olan hayvan dışarıya çıksın istiyorum. O güç çıkmazsa insan depresif oluyor.

* Yeni sinema filminiz ‘Kovan’da sizi nasıl bir karakterde izleyeceğiz?

‘Ayşe’, Karadeniz’de doğuyor, eğitim için genç yaşında Almanya’ya bir arkadaşının yanına gidiyor. Yıllar sonra annesi hastalanınca Karadeniz’e dönüyor. Arıcılık yapan annesi, “İşe sen devam et” diyor. Arıcılığı öğrenirken “Ben doğadan daha güçlüyüm” diye düşünerek bazen doğayı manipüle etmeye ve işlerini kolaylaştırmaya çalışıyor. Ama doğa kazanacağını, ona hep çok ağır şekilde öğretiyor.

 * Filmi Artvin’de çektiniz. Karadeniz hayatı nasıldı?

İnanılmazdı. Ahşap binada kaldık. Elektrik yokken mum yaktık, çamaşırlarımızı ekip olarak birlikte yıkadık. Benim peynir bağımlılığım var. Muhlamaya bayıldım.

* Sizi Venedik, Cannes gibi önemli film festivallerinde görüyoruz. Çok mu kuvvetli bağlantılarınız var?

Oyunculuğa başladığım an festivallere gitmeye başladım. Çünkü oraya farklı kültürlerden oyuncular, yapımcılar, yönetmenler geliyor, sohbet ediyorsunuz, yollar ınız kesişiyor. Mesela festivalde bir oyuncuyla tanışmıştım. Onunla tiyatro yaptık. Ondan sonra ‘Muhteşem Yüzyıl’ için deneme çekimi istendi ve ‘Hürrem’ oldum.

* Kariyer olarak istediğiniz noktada mısınız?

Kendi çizgimi seviyorum. Şu an toprağa yeni tohumlar ekiyorum. “Her şeyi yaşadım” diyemem, bu işin bir sonu yok. Benim içimde bir ateş var ve beni o ateş yürütüyor. 

 Yüzüme müdahalenin ayarını kaçırdım

* Yeni filminiz bir kadın hikâyesi anlatıyor. Türkiye’de kadın olmak zor mu?

Dünyada kadın olmak zor. Her gün, güçlü pozisyondaki bir adam bu gücünü bir kadına karşı kullanıyor. Bütün dünyada kadınlar aynı işi yapıp erkeklerden daha az kazanıyor. Mesela bana bir sinema filmi geldi. Erkek başrol benden 10 kat fazla alacaktı. Orada erkek oyuncu da tepki göstermeliydi ama göstermedi. Bu sefer, “Meryem çok para istedi” diye haberler çıktı.

* Türkiye’ye geldiğiniz an kilolarınız konuşuldu. Bu da bir tür şiddet mi?

Bana yapılanı şiddet olarak görmedim. Kilolarımın konuşulmasını komik bulup güldüm. “Bunlar demek manken gibi oyunculara alışkınlar, tamam şimdi de benimle tanışıyorlar” diye düşündüm.

* Yani bu yüzden kilo vermediniz mi?

Hayır, aslında hep böyleydim. O dönem tiroid bezlerimle ilgili bir sorun vardı.

* Estetik yaptırdığınız iddiaları ne kadar doğru?

Ameliyat olmadım. Yüzüme dokunuşlar yaptırdım, botoks ve dolgu... Ama kabul ediyorum bir dönem ayarını kaçırdım. O dönem özgüvenim

düşüktü. Sanatçıyım, hassasım; bana bir sanatçı göster ki bakış açısı dümdüz olsun!

hürriyet

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER