Deniz solucanları, yüz milyonlarca yıl boyunca okyanuslarda dolaşsa da kemik kadar kolay fosilleşmeyen yumuşak dokudan oluştukları için fosil kayıtlarında bu hayvanların izlerini bulmak son derece zor. Ancak 2013'te, Tayvan'daki fosil avcılarından Biyolog Masakazu Nara, ülkedeki Yehliu Jeoparkı'nda ve Badouzi burnunda bir dizi garip görünümlü yuva keşfetmişti.
İncelemelerini sürdüren ekip, 2017'de bu yuvaların mevcut fosil kayıtlarındaki örneklerle eşleşmediğini tespit etmişti. Bölgede araştırmalarını sıklaştıran bilim insanları, bulunan 319 yuvayı analiz etti.
Araştırma makalesinde imzası bulunanlardan, Ulusal Tayvan Üniversitesi'nden Sedimentolog Profesör Ludvig Löwemark, bölgede bulabildikleri bütün örnekleri uzunluk, çap ve yuva yapısı gibi birçok açıdan incelediklerini söyledi. Zira iz fosili diye de bilinen bu yuvalar, ev sahipliği yaptığı canlının davranışıyla ilgili ipuçlarını barındırıyor.
Analiz edilen yuvaların sadece birkaçında neredeyse eksiksiz örnekler bulundu. Bu örnekleri bir araya getirip inceleyen bilim insanları, muhtemelen iki veya üç metre uzunluktaki tarihöncesi yırtıcı solucana işaret etti.
L şeklindeki yuvaların uzunluğu iki metreyken çapları üç santimetre. Yuvadaki yaratık, günümüzde kumlu deniz tabanlarındaki yuvalarında, yakından geçenleri algılayabilmek için çıkıntılı antenleriyle bekleyen vahşi Bobbit solucanına benzerlik gösteriyor.
The Guardian'ın haberine göre, Bobbit solucanı yumuşak gövdeli olsalar da bir balığı ikiye ayırabilen keskin ve güçlü çenelere sahip olmalarıyla ünlü. Öte yandan Profesör Löwemark, tarihöncesi bir yırtıcı solucanı barındırdığı düşünülen yuvaya dair şöyle konuştu:
"Geçen 20 milyon yıldan sonra, yuvayı Bobbit solucanının atasının mı yoksa aşağı yukarı aynı şekilde çalışan başka bir yırtıcı solucanın mı yaptığını söylemek mümkün değil. Bobbit solucanlarının davranışında büyük farklılıklar mevcut. Fakat bu, uzanıp balıkları kaptıktan sonra aşağı çeken sığ su solucanlarına çok benziyor."
Bu benzerliklerden biri yuvaların tepe bölgesi. Solucanlar avlarını ine çektiğinde yuvanın tepesi çöküyor. Bu yüzden bir sonraki avını tuzağa düşürmeden önce onu tekrar inşa etmek zorunda kalıyor. Bu durum, yuvanın en üst kısmında tüyleri meydana getiren koni içinde koni yapıyla sonuçlanıyor. İçeri ve dışarı hareket eden bir yaratığın yuvayı defalarca kullandığına da işaret ediyor.
Bir diğer benzerlik de Pennichnus formosae adı verilen iz fosillerinin üst kısımlarının demir açısından zengin olması. Bu zenginlik, tarihöncesi yaratığın yuvayı güçlendirmek için Bobbit solucanı gibi mukus kullandığını gösteriyor.
Karides gibi diğer kazıcı canlılar ve saklanan avını su patlamaları meydana getirerek ortaya çıkartmaya çalışan vatoz ihtimallerini eleyen bilim insanları, bu tüylü girişin, Bobbit solucanının avlanma stratejisinin benzerinden kaynaklandığı sonucuna vardı.
Araştırmaya dahil olmayan, Bristol Üniversitesi'nden Paleontolog Jakob Vinther, omurgasızların davranışının kumun değiştirilme şekli ve yuvaların boyutu açısından eşleştiğini söyledi.
Bilim insanları, yuvaların fosilleşmiş av kalıntısı veya solucanların kendisini içerebileceğini de umuyordu ancak şimdiye kadar böyle bir keşif gerçekleşmedi.
Araştırma 21 Ocak'ta hakemli bilim dergisi Scientific Reports'ta yayımlandı.