Uzun yıllardır atıl durumda olan fabrika, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 1991 yılında 1'inci derece tarihi eser olarak tescil edilip, koruma altına alındı.
Bakımsızlıktan bazı duvarları yıkılan fabrikanın demir konstrüksiyon iskeleti sapasağlam duruyor. Kapı ve pencereleri zarar gören binanın içerisinde ise ağaçlar ve otlar çıkmış. Dönemin şartlarında kibritleri taşımak için fabrikaya döşenen dekovil rayları da bozulmadan günümüze kadar gelmiş. 15 bin 377 metrekare araziye sahip iki parselden oluşan bina, 5 bin metrekare kapalı alanı olan ticari bir mülk olarak geçiyor.
FABRİKA GÜNÜMÜZDE DEPO OLARAK KULLANILIYOR
Hisse sahibi aileler, 5 ayrı bölüme ayırdıkları fabrikayı, kendi işlerini yürütmek için kullanmaya devam ediyor. Ailelerden biri, mermer işletmesi için kullanırken, diğeri kauçuk bant üretiminde kullanıyor. Genelde depo olarak kullanılan bina, satışından sonra boşaltılacak.
AKALIN: CUMHURİYET DÖNEMİNDE BÜYÜK DEDEM SATIN ALMIŞ
Fabrikanın dördüncü nesil mirasçılarından Eda Akalın, "Cumhuriyet'in ilanıyla fabrika mülk olarak satılan binalardan biriymiş. Büyük dedem ve bir kişi daha var, 2 aile olarak lastik çizme fabrikası kurmak için burayı almışlar. Yurt dışına hem makine hem de hammadde almaya gittikleri sırada 1'inci Dünya Savaşı çıkıyor ve hiçbir şey alamadan ülkeye geri dönüyorlar. O nedenle fabrika atıl olarak kalıyor, ölümler ve doğumlar oluyor, aileler genişliyor. Burası çok büyük, aileler olarak ortak paydada buluşamadık. Tarihi eser olduğu için de yönetemiyoruz, kullanamıyoruz. O yüzden satmaya karar verdik. Fabrika, kültür merkezi, alışveriş merkezi, restoran, eğlence kompleksi gibi birçok sosyal faaliyet alanı olarak kullanılabilir. Ama ev olarak değerlendirilemez, çünkü tarihi eser statüsünde. Restore edilip, çevresine emsal binalar yapılabilir, onun dışında yıkım olamaz" ifadelerini kullandı.
5 AİLE 20 HİSSEDAR VAR
Restorasyonun çok maliyetli olduğunu söyleyen Akalın, "Bize dedelerimizden miras kaldı. 5 aile toplamda 20 kişiyiz, herkes farklı işler yaptığı için binayı satarak değerlendirmek istiyoruz. Devletin burayı değerlendirmesini çok isteriz. Türklere satılması taraftarıyız. Biz içinde hiçbir değişiklik yapmadık. İnşa edildiği gibi duruyor. Korumaya çalışıyoruz ama zaman her şeyi değiştirdiği gibi mülke de zarar veriyor. Restorasyon çok maliyetli olduğu için herhangi bir girişimde bulunmadık" dedi.
ÇOK ÖNEMLİ ENDÜSTRİ MİRASI
İstanbul Gelişim Üniversitesi'nden Kültür Mirası Yönetimi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi İlknur Türkoğlu ise "Kibrit fabrikası önemli bir kültür ve endüstri mirasımız. Burası 1897 yılında üretime başlayan Osmanlı'nın ilk kibrit fabrikası olma özelliğini taşıyor. O dönemde fabrikanın çoğunluğu kadınlardan oluşan 200 işçi ve 50 personeli bulunuyor. 1900'lü yılların başında hammadde temininde sıkıntı olunca üretim durduruluyor. 1991 yılında tescillenerek 1993'te 1'inci derece koruma alanı ilan edilmiş" ifadelerini kullandı.
YETERİNCE KORUNAMAMIŞ
2005 yılında fabrikanın birinci bloğunda restorasyon çalışmasının yapıldığını belirten Türkoğlu, "Diğer bloklar, hisse sahibi aileler tarafından çeşitli amaçlar için kullanılıyor ama yeterince ne yazık ki korunamıyor. Birinci blok dışında kalan bölümler satışa çıkarılmış. Tüm fabrika alanı bir an önce endüstri mirası olarak kamulaştırılmalıdır. Restore edilmesini ve endüstri mirası kimliğini yansıtacak şekilde düzenlenerek bir kültür merkezi olarak kent kimliğine kazandırılması isterim. Tarihi eserler kullanılırlarsa da korunabilirler. Ama tabi ki doğru kullanmak lazım" diye konuştu.
OSMANLI'NIN BATILILAŞMA SÜRECİNE ÖRNEK
Osmanlı Devleti'nin Batılılaşma döneminde yaptırdığı önemli fabrikalardan biri olduğunu vurgulayan Türkoğlu, "1893 yılında Osmanlı Devleti, Fransızlarla ticari anlaşma yapıyor. Bu anlaşmadan sonra Fransızlar sermaye koyarak fabrikanın yapılmasını sağlıyor. Hammadde tedarikinde sıkıntı yaşanıyor sonra 1'inci Dünya Savaşı başlıyor o nedenle fabrikanın ömrü uzun olmuyor" diye konuştu.