Ahmet Şahin Uçar isimli eski bir özel harekat polisi, memurluktan istifa ederek, tarikat kurdu. Bursa'da açtığı Arifane İlim Derneği'nde faaliyet gösteren bu yapı Ahmed Muhammed Ticani'nin yolunu ve İbni Arabi'nin ekolünü takip ettiğini öne sürüyor. Ahmet Şahin Uçar'ın, Badeci Şeyh gibi müritlerine cinsel istismarda bulunduğu iddia edilmişti. Savcılığa suç duyurusunda bulunan kadın müritlerden 'Ç.' yaşadıklarını anlattı.
YÜZ BİNLERCE KİŞİ VİDEOLARINI İZLİYOR
Tarikattan ayrılan kadın müritler, Ahmet Şahin Uçar'ın Bursa Yıldırım'daki üç katlı Arifane İlim Derneği adı altındaki dergâhta, misafirhanede ve telefonla müritlerini istismar ettiğini öne sürmüştü. Ahmet Şahin Uçar'ın 'Arifane İlim Derneği' adıyla açtığı YouTube kanalında 40 bin 800 abonesi var. İbn Arabi öğretisini anlattığını savunuyor. Eski özel harekât polisiyken meslekten ayrılıp şeyh olduğunu savunan Ahmet Şahin Uçar'ın videoları yüz binlerce kişi tarafından izleniyor ve buradan kendisine mürit topluyor.
YURT DIŞINDAN BİLE GELENLER VAR
Savcılıklara şikâyette bulunan kadınlar, İbn Arabi kitaplarını okuduktan sonra Ahmet Şahin Uçar'ın videolarını izlediklerini ve kendisiyle temas kurduklarını anlatıyor. Başka ülkelerden ve Türkiye'den kadın müritler, Ahmet Şahin Uçar'ın "Allah yolunda imtihan", "Kayıtlarını silip seni yeniden inşa edeceğim", "Sırları vereceğim" diyerek çıplak fotoğraf ve videolarını istediğini anlatıyor. Ahmet Şahin Uçar'a çıplak video ve fotoğraflarını gönderen bir kadın mürit yaşadıklarını anlattı.
CİNSEL İSTİSMARA UĞRAYAN KADIN MÜRİT YAŞADIKLARINI ANLATTI
BirGün gazetesinden Timur Soyakan'ın haberine göre İsmi 'Ç.' olarak kodlanan kadın müridin sözleri kan dondurdu. Tasavvufla ilgilenen meraklı bir insandım, dini konuları araştırıyordum. İbn Arabi kitaplarını özellikle okuyordum. Ahmet Şahin Uçar'ın videolarını izledim. Kendisinin mürşit olduğunu anlatıyordu. İbn Arabi'nin kitaplarından okuyor, kitaptan konuşuyordu. Ben 'ilimler dünyasına düştüm' diye seviniyordum.
2022 yılında bu kişinin videolarında verdiği sosyal medya hesabına mesaj attım. Beni Halime isimli yardımcısı aradı. Şartları söyledi, tesettürlü olmam gerektiğini filan anlattı.
Bu sırada beni 'Bacıyan' isimli bir gruba aldılar. 30'a yakın kadın mürit vardı. Benimle oradan konuşmaya başladı. 8 ay böyle geçti. Dersleri dinleye dinleye insanın bir mürşide ihtiyacı olduğu düşüncesi doğuyor. Sevgi, aşk sözleri söylüyordu. Mevlana'nın birçok beyitleri var, Şems'e aşkı, sevgisiyle ilgili. Öyle düşünerek normal diyorum kendi kendime. Virdlerimi çekiyorum, derslerimi okuyorum.
"BANA TEKLİFLERDE BULUNDU"
Bir gün "Bana çekinmeden mesaj atabilirsin. Bana olan aşkını çıkar" dedi. Ben de "Biz sizi seviyoruz Hocam" diye yanıt verdim. Beni imtihan edeceğini söyledi. "Mürşitler müritlerini sır ehli olup olmadıklarını anlamak için imtihan eder" diyordu.
'Acaba bana hırsızlık mı yaptıracak' diye düşündüm.
Ama bana tekliflerde bulundu. Söyleyemiyorum (ağlıyor).
"BANA ÇIRILÇIPLAK GEL"
"Bana çırılçıplak gel" dedi. Ben de "Herhalde bütün düşüncelerinden sıyrıl gel diyorsunuz Hocam" diye yanıt verdim. "Öyle değil. Maddi olarak da çırılçıplak gel" dedi. Benim ile çok açık konuştu, söyleyemiyorum. Ben çok şaşırdım. Bunun imtihan olduğunu düşünüyordum. "Ben sana sır anlatmak istiyorum. Bunu öğrenmek istiyorsan benim dediğimi yapacaksın. Ya dediğimi yapıp bana teslim olacaksın ya da sıradan mürit olacaksın" dedi. Sıradan müritlere, 'turist mürit' diyordu.
Yaradan herkesin niyetini biliyor. Ben dedim ki; "Allah'ım senin için yapıyorum." Ben imtihan bir kere olacak diye düşündüm. Önce saçım açık fotoğraflarımı istedi. Benim mürşidim olduğunu, ikimiz arasında günah olmadığını anlattı.
"ÇIRILÇIPLAK VİDEO VE FOTOĞRAFLARIMI GÖNDERDİM"
Ondan sonra başladı. Sonra daha değişiklerini istedi. Mana aleminde onunmuşum. "Seni yürüteceğim, sırrı vereceğim" diyordu. (Sorum üzerine) Evet çırılçıplak video ve fotoğraflarımı istedi, gönderdim.
İlk fotoğrafları attıktan sonra aklım başıma gelir gibi oldu. 4 gün geçmişti. İnternette araştırdım. İlk defa Bursa'daki Badeci Şeyhi gördüm. Onun yaptıklarıyla aynı şeyleri bana söylemişti. Dehşete düştüm. Hemen aradım. Bana çok kızdı. "Sen nasıl mürşidini araştırırsın. Araştıracaksan çek git. Kalbini git temizle" diye bağırdı.
Araştırdığıma, söylediğime pişman oldum. 'Sadece beni imtihan edecekti' diye düşündüm. Kendi kendime "Belki de bir daha yapmayacaktı" dedim. Bunun müritleri anlatıyordu; Bir İslam alimi müridine "Orucunu aç. Sana sır vereceğim" diyor. Mürit orucunu açmıyor. Sonra bu adamın müritleri "Orucu açsaydı, 61 gün kaza tutacaktı, sırrı öğrenecekti. Sırrı kaybetti" diyorlardı. Biz bunlara inanıyoruz. Hep aklımızda sınav edileceğimiz var.
"BU YOLDAN GİTMEK İSTİYORSANIZ BÖYLE OLACAK"
Aradan 3 ay geçti. Dersleri yapıyoruz. Beni aradı, aşktan bahsediyordu. "Muhabbetli olacaksın" diyordu, Mevlana Hazretlerinin muhabbetlerini anlatıyordu. İbn Arabi'nin sözlerini aktarıyor; "Mürşit üfler diyor. Siz eğer kabiliyetinizde ateşseniz bu kor ateşlenir, kül iseniz iyice söner" diyor. "Ben size üflüyorum. Eğer bu yoldan gitmek istiyorsanız böyle olacak" diyor.
Sonra yine benim fotoğraflarımı istedi. Ben fotoğrafları attım. Ben tamamen irademi vermek zorunda kaldım. "Kimseye asla söylemeyeceksin. Bu aramızda sır" diyordu. Çok nadir görüntülü konuşmada da oluyordu.
Bu adam bunu yapıyordu, sonra mesaj gönderiyordu. "Allah bütün günahları affeder" yazıyordu. Tövbe bir daha yapmamak için edilir, ama bu kişi öyle demiyordu. Onu sorgulamak yasaktı. İbn Arabi'ye dayandırıyordu. İbn Arabi'nin tövbeden tövbe etmek diye bir makamı vardır. Ben de sürekli okuyorum. Sevgi makamı var. "Demek ki bunları mürşitle yaşayacağım" diye düşünüyordum.
"AKLINIZI BIRAKACAKSINIZ"
Benim aklım tamamen gitti. Yunus Emre'den örnekler veriyor. "Bu akla terazi bu kadar sepeti çekmez. Bu akılla, fikirle Mevla bulunmaz. Akılla düşünülecek şeyler değil. Kesinlikle kalple, ruhla gideceğiz, aklınızı bırakacaksınız" diyor.
İbn Arabi'den bilmişim ya; Şeyhe kesinlikle soru sormayacaksın. Hep dinleyeceksin. Hep susacaksın. Hep içime atıyorum. Vicdanen kırılıyorum. Hep günahlar içindeyim, acı çekiyorum. Ben eşimi çok seven bir insanım, bu adama da söyledim. Affedersiniz cinselliğe ihtiyacım da yok. 60 yaşında adam. Benim öyle bir duygum yok.
Bunları söyledim. "Allah yolunda gidiyorsan, ilerlemek istiyorsan dediklerimi yapacaksın" diye palavralara başladı.
"İĞRENÇLİKLER YAPABİLİRSİN"
Bana bunları yaparken "Seni kayıtlarından alıyorum, kayıtlarından sıyrılacaksın" diyordu. Ben ona "15 yıldır yaptığım irşadı, yaşadıklarımı, öğrendiklerimi yıkıyorsunuz" diyordum. O da "Burada tekrar inşa ediyorum sizi" diyordu. Bana sırlar anlatacakmış ama sır anlattığı da yoktu. Bizi oyalıyormuş. "Ben seninle yaparken şunu düşünürüm bütün kadınlarla beraberim" diyordu. O kadar güçlüymüş ki onları da yaparmış. Bu şekilde mertebesi artıyormuş. İki kadınla birden birlikte olmaktan bahsediyordu. "Hayal mertebesi çok büyük güç. Sınırsız hayal et diyor. Bütün iğrençlikleri de yapabilirsin" diyordu.
"BENİ HAYAL ET"
Bir gün "Ben artık ne zamana kadar sizi hayal edeceğim hocam" diye sordum. Namazımda o, tesbihatımda o, uyurken o. Onu aklınıza getirmezseniz "Bende bir sıkıntı var" diyorsunuz. Ahmet Şahin Uçar bana "Hayal etmeye devam edeceksin. Eşinle beraberken de beni hayal edeceksin" dedi. İbn Arabi'nin cinsellikle ilgili sözlerini anlatıyor, "Sadece benle olacaksın" diyor. Kendisinin arif olduğunu anlatıyor. Başka erkekler bilmiyorlarmış. Bu adam mürşit olunca onda ortaya çıkmış. "Fani olmak istiyorsan benim gibi düşüneceksin, benim gibi yapacaksın" diyor.
"KOLAY GÖTÜRÜYORUM HIZLI GÖTÜRÜYORUM"
Ben dergâha hiç gitmedim. Uzak bir şehirde yaşıyorum. Hep Bursa'ya, dergaha gelmemi istiyordu. Bana bir gün "Sen kayıtlarından sıyrılmak için dergaha gelirsen seni … yapacağım. İlk defa benle tadacaksın" dedi. Bana kaç tane ablam olduğunu sordu. Maalesef bir gün ablamların fotoğraflarını atmamı istedi. Önce göndermedim. Aylar sonra tekrar istedi, normal fotoğraflarını gönderdim. Bunun iğrençliğini anlatıyorum ki yazın. Onlara yapacaklarını söylüyordu.
Bana "Seni kayıtlarından kurtarıyorum. Kelimelerin gücü. Ondan çok daha şehvete gireceksin" diyordu. Oysa biz buraya nefis terbiyesi için girdik. Ben bunu kaç kere yazdım: "Ne zaman oruç tutacağız, ne zaman terbiye olacağım." Yanıt verirken "Benim üslubum bu. Kolay yoldan götürüyorum, hızlı götürüyorum" diyordu.
"KIZIMIN FOTOĞRAFINI İSTEDİ"
Sonra kızımın fotoğrafını istedi. Sadece yüzünün fotoğrafını gönderdim. Hayal ediyor güya. Ve diyordu ki; "Senin sülaneni… Seni kayıtlarından kurtarıyorum. Seni terbiye ediyorum. Bunlara alış." Anlıyor musunuz? Benim artık kalbim, ruhum kalmadı. Batmış, donmuş dinliyordum. İbn Arabi'yi kullanıyordu yine, İbn Arabi, "İnsani kamil kayıtlanmaz" diyor. Ama mürşit bunu kendine çeviriyor. Bir gün ben bunu dedim, "Ben şeriatı seviyorum, şeriatı yaşıyorum" dedim. "Tabii şeriatı yaşayacaksın ama şeriatı bana da yaşatacaksın. Benle her şeyi yapabilirsin. Hiçbir sıkıntı yok, her şey normal" diyordu.
Artık başka insanlara beni satmasından korkmaya başladım. Bir yanım ise kendime kızıyor. "Aklınıza gelen kötü düşünceler şeytandandır" diyor. Bir yandan kendinizi suçluyorsunuz. "Bir gün 'Başkalarına fotoğraflarını at' derseniz ne yaparım" dedim. Bunu yapmayacağını söyledi. "Siz benimsiniz" dedi.
"KEDİCİKLER GİBİ OLACAKSINIZ"
Sonrasında gruptan birkaç kadın ayrıldı. Biri "Adnan Hoca'nın kedicikleri gibi olacaksınız" diye mesaj attı. Sonra Halime'yi aradık. "Onlar sınavı geçemedi. Karşı geldiler" dedi. Biz Ahmet Şahin Uçar'a tamamen teslim olmuştuk. İnsan beyninden koparıldıktan sonra böyle oluyor. Halime'nin itirafları başladı. Başkalarının da bunları yaptığını söyledi. Dergâhta, misafirhanede yaptığını söyledi. Çarşaflı kadınlar odasında saatlerce kalıyormuş, üstleri paramparça çıkıyorlarmış. Halime "Erkekler badelenince bakalım ne yapacaklar. Hasan Burkay, Badeci Şeyhi badelemiş, acaba bizim şeyhi kim badeledi" diyordu. Ahmet Şahin Uçar'ın, Hasan Burkay'ın mezar ziyaretindeki fotoğrafını gördük.
Sonra gruptaki 'G.' ses kaydı attı. Bu adam aynı şeyleri ona söylüyordu. O sesleri duyunca kalakaldım. Buradan çıkmam gerektiğini, kandırıldığımı anladım. Biz tarikattaki diğer kişileri aradık. Gruplar kapandı. Erkek müritlerinde bu olaydan haberi oldu. Savcılığa dilekçe vermeye gittik.
"İNSANLAR BURAYA AKIN AKIN GİDİYORLAR"
Rabbime sığınıyorum duyulmasından. Ben kendimi temizlemek için kandırıldığımızı anlatmak için savcılığa gittim. Bana bunların yapıldığını devletim bilsin. Buraya insanlar akın akın gidiyorlar. Bu insanlara da yaparsa devletim bana sormaz mı neden sustun diye? Almanya'dan, Hollanda'dan, yurtdışından gidenler çok oluyor. Badeci Şeyh tarikatındakilerle aynı sözleri müritler söylüyordu. Şöyle diyorlardı: "Annenin memesinden süt emmek gibidir."
Ben bunları başka insanlar benim yaşadıklarımı yaşamasın diye anlattım. Çok akılsız olduğumu düşünebilirsiniz. Biliyorum insanlar bana da hakaretler edecek. Ama gerçekten beni inandırmıştı. Şeyhi sorgulamak büyük günahtı, yasaktı. Sırlara ulaşacağımı sandım.