Dünya

Şanghay'daki Lanting Forumu’na küresel düzen tartışmaları damga vurdu

Çin'in modernleşmesinin ve küresel planla yükselişinin etkileri ve dünya düzeninde yaratacağı olası değişimler, Şanghay'da düzenlenen Lanting Forumu'nda ele alındı. ​​​​​​

Şanghay'daki Lanting Forumu’na küresel düzen tartışmaları damga vurdu
26-04-2023 11:28
Åžanghay

​ Çin Kamu Diplomasisi Birliğinin, Şanghay yerel hükümetinin desteğiyle ilk kez bu şehirde gerçekleştirdiği foruma, dünyanın farklı ülkelerinden siyasetçiler, hükümet yetkilileri, iş insanları ve akademisyenler katıldı.

"Çin Modernleşmesi ve Dünya" konulu forumda, katılımcılar, Çin'in Kovid-19 salgınının ardından yeniden kapılarını dünyaya açtığı, krizlerin, jeopolitik çatışma ve gerilimlerin arttığı bir dönemde Çin modernleşmesinin küresel ekonomiyi ve dünya düzenini nasıl etkileyeceğini tartıştı.

Çincede “mavi oda” anlamına gelen " Lanting" adını Çin DışiÅŸleri Bakanlığının basın toplantılarını yaptığı konferans salonundan alan forumda, Çin’in eski Washington Büyükelçisi Sui Tienkay, eski Londra Büyükelçisi Fu Ying ve Çin Kamu Diplomasisi BirliÄŸi BaÅŸkanı Vu Haylong moderatörlüğünde panel tartışmaları düzenlendi.

Tartışmalara, Çin ile ABD arasındaki gerilimler, Çin’in yükseliÅŸinin dünya düzenine etkileri ve küresel yönetimde deÄŸiÅŸim talepleri damga vurdu.

“Çin-ABD iliÅŸkilerinde daha çok çalkantı olacak”

Çin’in eski Washington Büyükelçisi Sui Tienkay, ABD ile Çin arasındaki artan gerilimlere iÅŸaret ederek, bunun gelecek yıllarda “beklenmedik ve tehlikeli geliÅŸmelere yol açabileceÄŸi” uyarısında bulundu.

2013-2021 döneminde, Çin’in Washington BüyükelçiliÄŸini yürüten Sui, görevi süresince ABD kamuoyundaki Çin’e dair kanaatlerin olumsuza dönmesine tanıklık ettiÄŸini, gelecek yıllarda da Washington’ın Çin politikasında negatif tutumu sürdüreceÄŸini öngördüğünü belirterek, “Çin-ABD iliÅŸkilerinde daha çok çalkantı olacak. Hatta bazı beklenmedik ve tehlikeli geliÅŸmeler de ortaya çıkabilir.” dedi.

ABD hükümeti ve medyasının Çin’i “tehdit” olarak tanımlayıp ABD’nin küresel hegemonyasına meydan okuduÄŸu fikrini iÅŸleyerek kamuoyunu yanlış yönlendirdiÄŸini söyleyen Sui, “ABD, ÅŸu an Çin’in uluslararası alandaki her hamlesine, doÄŸru yanlış demeden, olgulara bakmadan karşı çıkıyor. Kendisine göre 'Ä°ki Ne' politikası (Two Whatevers​​​​​​​) izliyor; Çin ne yaparsa yapsın karşı çıkıyor, Çin neyi savunuyorsa, tersini savunuyor.” ifadelerini kullandı.

Sui, ABD'nin Çin ile ilişkilerinde zorlayıcı bir tavrı benimsediğini dile getirerek, bunun güven eksikliğini derinleştirdiğini vurguladı.

Ä°ki ülke arasında iletiÅŸimin kopmasının sebebinin, verilen sözlerin tutulmaması olduÄŸunu ifade eden Sui, “ABD BaÅŸkanı Joe Biden, (Çin Devlet BaÅŸkanı Åži Cinping ile görüşmesinde) ‘yeni bir SoÄŸuk SavaÅŸ’ arayışında olmadıklarını, Çin’e karşı ittifak oluÅŸturmayacaklarını, ‘Tayvan’ın bağımsızlığını’ desteklemeyeceklerini söyledi, sonra arkasını dönüp sözlerinin hiçbirini tutmadı. EÄŸer konuÅŸmanın inanılırlığı olmayacaksa görüşmenin ne anlamı var?” diye konuÅŸtu.

Sui, jeopolitik hesaplarla iki ülke arasındaki ekonomik ve teknolojik baÄŸları koparmaya yönelik adımların da taraflar arasındaki yanlış anlamaları artırdığını vurgulayarak, “ABD, Çin ile ekonomik baÄŸlarını koparmak için hiçbir çabayı esirgemiyor. Bunda belirli bir süreyle ve belirli bir ölçüde baÅŸarılı olabilirler. Ancak korkarım ki uzun vadede istediklerine ulaÅŸmaları mümkün deÄŸil.” deÄŸerlendirmesini yaptı.

“Yanlış anlatıların tuzağına düşmemeliyiz”

ABD’nin eski Pekin Büyükelçisi Max Baucus ise ABD ile Çin arasındaki iletiÅŸim eksikliÄŸine dikkati çekerek, son dönemde tırmanan gerilimin azaltılması ve güvenin yeniden tesis edilmesi için taraflar arasında diyaloÄŸun gereÄŸine iÅŸaret etti.

Dünyanın en büyük iki ekonomisi arasındaki iliÅŸkinin sorumlu ÅŸekilde yönetilmesinin yerkürenin geleceÄŸi açısından büyük önem taşıdığını vurgulayan Baucus, “Yanlış anlatıların tuzağına düşmemeliyiz. 'ABD’nin problemleri, Çin’den kaynaklanıyor veya Çin’in problemleri ABD’den kaynaklanıyor' ÅŸeklindeki anlatıların yayılması, karşılıklı anlayışı engelliyor.” dedi.

Çinli yetkililere, ABD Temsilciler Meclisinin yeni kurulan Çin Özel Komitesi üyelerini Çin'e davet etme çaÄŸrısı yapan Baucus, “Kalıpların dışında düşünmeye ve hareket etmeye ihtiyacımız var. Çin’in böyle bir davette bulunması bu yönde atılmış güçlü bir adım olabilir.” ifadelerini kullandı.

Max Baucus, ABD BaÅŸkanı Biden ile Çin Devlet BaÅŸkanı Åži Cinping’in yılda en az 2 kez düzenli görüşmesinin, iki liderin birbirini daha iyi tanımasına ve ülkelerin birbirini daha iyi anlamasına yardımcı olabileceÄŸi görüşünü dile getirdi.

“ABD’de Çin hakkında olumlu ÅŸey söyleyebilecek pek kimse kalmadı”

Batı ile Asya arasındaki iliÅŸkileri geliÅŸtirmeyi hedefleyen sivil toplum kuruluÅŸu Asia Society’nin Mütevelli Heyeti EÅŸbaÅŸkanı John Thorton da Çin’in geçmiÅŸte dünyadan öğrenme güdüsünün daha belirgin olduÄŸunu ancak bugün hem dünyayla iletiÅŸimin azaldığını hem de Çin’in modernleÅŸme projesine dair mesajların küresel iletiÅŸim kanallarında yeterince yer bulmadığını vurguladı.

Thorton, “Kim dünyada barış olsun istemez? Kim ortak refah olsun, insan ve doÄŸa arasında uyum olsun istemez? Bunları herkes ister. Bence Çin’in modernleÅŸmesine yön veren ilkeler, ikna edici, ilham verici ve uzun vadede davranışlara yol gösterici. Ancak bunların eylemle desteklenmesi ve uluslararası kamuoyunda daha sık ve açık ÅŸekilde dile getirilmesi gerek.” diye konuÅŸtu.

Tarihin bazı dönemlerinde, özellikle güç dengelerinin deÄŸiÅŸtiÄŸi yüzyıllık evrelerde, popülist liderlerin kitleleri baÅŸka ülkelerden gelen tehditlere karşı kışkırtmasına tanık olunduÄŸunu, bugün de benzeri bir sürecin yaÅŸandığını belirten Thorton, “Bugün ABD’de seçkinler arasında Çin hakkında olumlu ÅŸey söyleyebilecek pek kimse kalmadı ve bu uzun süre böyle devam edecek gibi görünüyor.” ifadesini kullandı.

“Ä°kili dolaşım, uzun süre Çin’in dünya ile iliÅŸkisinin temeli olacak”

Ä°ngiltere merkezli çok uluslu yatırım bankası ve finansal hizmetler ÅŸirketi HSBC’nin BaÅŸkanı Mark E. Tucker, iÅŸ dünyasından bir temsilci olarak Çin hükümetinin, ekonomide iç pazara odaklı büyümeyi ve teknolojide kendine yeterliliÄŸi saÄŸlamaya yönelik “ikili dolaşım” stratejisinin, Çin’in uzun süre dünyayla iliÅŸkilerine hem ekonomik hem de diplomatik olarak temel oluÅŸturacağını öngördüklerini belirtti.

Çin'in 1978'den itibaren başlattığı reform ve dışa açılmanın modernleşmesinin itici gücü olduğunu, Çin ve dünya arasında köprü kurduğunu dile getiren Tucker, şöyle devam etti:

“Çin’in Kovid-19 sonrası sınırlarını yeniden dünyaya açması umut verici. Ekonomik durum iyiye iÅŸaretler veriyor, tüketim canlanmaya baÅŸladı. Dışa açılmanın ve devlet iÅŸletmelerinin reformunun sürdürüleceÄŸi, Hong Kong, Makau özel idari bölgeleri ile Guangdong eyaleti ÅŸehirlerini içine alan Büyük Körfez Bölgesi ekonomik entegrasyonunun ilerletileceÄŸine dair mesajlar olumlu.”

Tucker, dünyanın en büyük ticaret bankası olarak uluslararası ticarette tedarik zincirlerindeki deÄŸiÅŸimi öngörebilme ÅŸansına sahip olduklarını, Çin piyasasına baktıklarında ticaretin henüz hacim olarak olmasa da tedarik ve deÄŸer zincirleri bakımından ABD ve Avrupa’dan Asya ve GüneydoÄŸu Asya’ya doÄŸru kaydığını gözlemlediklerini aktardı.

Çin’in tüketim ekonomisi olarak geliÅŸiminin iÅŸ dünyası için yeni fırsatlar yarattığını vurgulayan Tucker, Çin’de orta ve üst gelir grubunun 400 milyona ulaÅŸtığının tahmin edildiÄŸini, bunun dünyadaki en geniÅŸ orta sınıf olduÄŸunu vurguladı.

Tucker, Batı sermaye piyasalarına eriÅŸimin Çin’in kalkınması ve büyümesi açısından kritik olduÄŸunun altını çizerek, bunun devamının teknolojik geliÅŸim ve inovasyonun desteklenmesi açısından hayatiyetini sürdüreceÄŸini kaydetti.

“Ä°ngiltere, baÅŸka bir ülke güçlendiÄŸinde savaÅŸ yolunu seçmedi”

Geçmişte Londra kent yönetiminde İş ve Ekonomi Politikaları Direktörü olarak görev yapan İngiliz ekonomist ve siyasetçi John Ross ise Çin'in kalkınmasının ve modernleşmesinin refahın tabana yayılması açısından önemine dikkat çekti.

Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulduÄŸu 1949'da dünyada kiÅŸi başına düşen gelir bakımından Çin’den daha fakir yalnızca 4 ülkenin bulunduÄŸuna iÅŸaret eden Ross, halen geliÅŸmek olan ülke olarak deÄŸerlendirilse de birkaç yıl önce “yüksek gelirli ülkeler” arasında girdiÄŸini anımsattı.

Bir nesil içinde kaydedilen geliÅŸmenin Çin modernleÅŸmesinin olaÄŸanüstü baÅŸarısını ortaya koyduÄŸunu ifade eden Ross, “Hangi geliÅŸmekte olan ülke bu kadar kısa sürede kaderini deÄŸiÅŸtirmek istemez?” dedi.

Birçok geliÅŸmekte olan ülkenin kalkınmasında Çin’i örnek alacağını vurgulayan Ross, bunun Çin’in küresel ağırlığını artırarak küresel ekonomi yönetiminin mevcut yapısının sorgulanmasına yol açacağı öngörüsünü dile getirdi.

Ross, ABD'nin IMF’de veto hakkı olan tek ülke olmasının, Dünya Bankasının başında yalnızca Avrupalıların bulunmasının, mevcut koÅŸullarda demokratik olmadığını vurguladı.

ABD ile Çin arasındaki artan jeopolitik gerilime ve iki büyük gücün çatışma ihtimaline de deÄŸinen Ross, “Ä°ngiltere, bir zamanlar dünyanın en güçlü devletiydi. Bu dönemde pek çok suç iÅŸledi ancak iÅŸlemediÄŸi bir suç varsa o da ÅŸuydu; baÅŸka bir ülke (ABD) güçlü hale geldiÄŸinde onu savaÅŸ yoluyla bastırma yolunu seçmedi.” diye konuÅŸtu.

“GeliÅŸmekte olan ülkelerin beklentisi daha adil dünya düzeni”

Konferansa, Güney Afrika’dan katılan Johannesburg Ãœniversitesi Afrika-Çin Çalışmaları Direktörü David Monyae de geliÅŸmekte olan ülkelerin, daha adil bir dünya düzeni beklentisinde olduÄŸunu, Çin'in yükseliÅŸini bu bakışla deÄŸerlendirdiÄŸini söyledi.

Monyae, dünyada küreselleşmeye karşı eğilimlerin ve milliyetçiliğin yükselişte olduğunu, iklim değişikliğine sebep olan gelişmiş ülkelerin, buna maruz kalan gelişmekte olan ülkeleri sorumlu tutmaya çalıştığını, bölgesel kriz ve çatışmaların, ekonomik durgunluk, gelir eşitsizliği, yoksulluk ve ayrımcılığın arttığını vurguladı.

GeliÅŸmekte olan ülkelerin, 1955’te Endonezya’nın Bandung kentindeki BaÄŸlantısızlar Zirvesi’nde daha adil dünya düzeni talebini dillendirdiÄŸini, koÅŸulların bugün de benzer olduÄŸunu belirten Monyae, BirleÅŸmiÅŸ Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin reforme edilerek daha demokratik, kapsayıcı ve temsil edici kılınması gerektiÄŸinin altını çizdi.

Monyae, tarihte büyük savaşların "yanlışlıkla" çıktığını gösteren çok sayıda örnek olduğuna dikkat çekerek, dünya ölçeğinde askeri yığınakların arttığı, yeni bir dünya savaşı tehlikesinin yüksek olduğu uyarısı yaptı.

Güney Afrika’nın, BRICS grubunun geniÅŸlemesini ve ticarette yerel para birimlerinin kullanılmasını desteklediÄŸini kaydeden Monyae, tedarik zincirlerinin çoklu güvenceye alınması için "küresel güney" olarak adlandırılan geliÅŸmekte olan ülkeler arasında ticaretinin geliÅŸtirilmesi çaÄŸrısı yaptı.

​​​​​​​Küresel güneyin çatışma ve krizlerde ortak pozisyon almasına, tek ses olmasının gereÄŸine iÅŸaret eden Monyae, “Ukrayna krizinde nasıl bölündüğümüzü ve nasıl baÅŸkaları tarafından tavır almaya zorlandığımızı gördük.” dedi.

Monyae, sözlerini, Kovid-19’un ardından yeni küresel salgınların yaÅŸanacağını öngörmenin zor olmadığını vurgulayarak, “Küresel düzeyde daha adil bir saÄŸlık yönetimini nasıl kurabiliriz, bunu konuÅŸmalıyız.” diye tamamladı.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER