Avrupa ziyaretlerimde son gün gazete Bild'in Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ilişkin manşetini gördüğümde yukarıdaki başlık geldi aklıma.
Yazıma uçakta başladım, sabahın erken saatlerinde uyumadan Mustafa Başkan'ın “tek başına olmaz” sloganlı toplantısında devam ettim.
İnanın Avrupa'ya dair söylenecek çok şey var.
Geçen gün de yazdım. Türkiye'de siyaseti vs çok şeyi tartışırız. Ne var ki Türkiye karşıtlığındaki lobide 'bir' olmalıyız. Türkiye'den Avrupa, Avrupa'dan Türkiye başka görülüyor. Onlar siyaseti bizim gibi yapmıyor.
Ama samimiyetle şunu aktarayım; her gün kara Türkiye propagandasını en yüksek tirajlı gazetelerinde gördükçe içimden 'ittir Bild” diyesim çok geldi. Ne bu ya?
Dertleri belli: Erdoğan. Peki Erdoğan olmazsa biter mi? Bitmez.
Bitter çikolata gibi yemeye içmeye, terörü beslemeye devam ederler. Bu durumda Avrupa'daki yurttaşlarımızın “Türkçe düşünüp, Fransızca, Flemenkçe, Almanca” neden konuşmak istemediklerini iyi anlıyorum.
TEK BAŞINA ÇOCUK BİLE OLMAZ
Benim için yorucu bir tempo ve ülkeler trafiğiydi ama ne olduğunu anlama adına iyi bir tecrübeydi. Elbet Avrupa'da her şey böyle değil. İnsani değerleri ön planda tutanlar da var.
İşte bu bakış ve birikimle dönerken, Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey'le sabah kahvaltısında buluşup, nefes aldık. Dinlendik.
Bir yılı daha değerlendirirken, yol, su, elektrik, asfalt, tretuar geyiği yapmadı. Doğruda yaptı…
İyi bir seslendirme, görsellerle hazırlanmış tanıtım videosundaki vurgu ve gönderme, referandum öncesi 'tek adam' eleştirilerineydi.
“Hiç kimse tek başına değil. Herkes birlikte çalıştı” mantığından yola çıkılıp, Mustafa Başkan’ın kendi sesiyle aktardığı görseller 'tek başına olmaz, tek adamla olmaz” görüşüyle harmanlanmıştı.
27 Şubat 1999’da kağıda kurşun kalemle alınan notlarla başlanılan yolculukta ana vurgu tema 'biz'di. Hele ki Bozbey'in masa masa dolaşırken aktardığı “bir çocuğu bile tek başına yapamazsınız” analizi hem gülümsetti, hem düşündürdü. Eeee bizi leylekler getirmediğine göre bu iş de tek başına olmuyordu. Hem sosyal, hem ciddi bir siyasal stratejiydi başkanın toplantısı.
MEDYA KRAKERLERİNE!
Başından bu yana söylüyorum. Bozbey dokunmayı, seslenmeyi, buluşturmayı iyi biliyor.
Baskı kurmuyor, ama psikolojik olarak kendinizi orada bulunmaya şartlıyorsunuz.
Bu buluşmaları 'kendine müslüman' mantığıyla hesaplayanlara da güzel bir gönderme yaptı. Kalabalık kuru değildi.
Hele ki medya kriter yorumuna yürekten katılıyorum. Kriterler uzun süredir kraker çünkü.
Hep söylüyorum ortalık çakma, sonradan olma, fosil, iş takipçisi merdivenaltı medya kırıntısıyla dolu. Birçoğunu ben kapıdan içeri sokup yazı yazdırıp, ekrana bile çıkartmam.
Nitekim başkan da 'umarım tüm belediyelere, kamuya örnek olur' deyip bu tür organizasyonlarda sarı basın kartı ile Gazeteciler Cemiyeti ve Çağdaş Gazeteciler Derneği üyesi gazetecilerin çağrıldığına dikkat çekti.
Başta Valilik, Büyükşehir, Yıldırım, Osmangazi, İnegöl ve diğer ilçe belediyeleri de bu akretidasyon mantığına uymaya davet ediyorum. Derdin ne BİLD'ader deyip Avrupa medyasına gönderme yaptım yapmasına da o şovenlikten silkinip başkanla buluştuğumuzda da Bozbey'in asıl derdinin ise toplumsal uzlaşı, cumhuriyet değerleri, biz kültürü olduğuna tanık olduk.
Bıraktığı sakal, giydiği kravatsız beyaz gömlekle referanduma kadar mesajlarına devam edecek. Sonra sonuçlarla devam edip sakalı kesecek.
İlçesinden açık farkla hayır bekliyor. Çolak Başkan’a duyurulur bu mesaj.
Ben de öyle olacağını tahmin ediyorum. 16 Nisan sonrası 'ilçe belediyeleri bile kalmayabilir' yorumu da, Büyükşehir için 'sonucu görelim bi hele” yorumu da yorumlara açık. Siyaseti böylesine bilen bir başkana Büyükşehir için sorulan çok erken bir soru.
Yıldırım'la ilgili yaptığı “Yıldırım kadın, çocuklarla gelişir, Yoğunluğu artırmadan kentsel dönüşüm iyi uygulanırsa daha da farklı olabilir” saptamaları da dikkat çekiciydi. Haaa unutmadan katıldığım bir diğer konu da yoğun trafik ve ilçedeki kentsel dönüşüm hızı. Düşüne düşüne bir hal oluyoruz da, elimiz ayağımız birbirine karışmasın. Dönüşüm stratejilerinin yüzde 80'i Nilüfer ilçesindeymiş çünkü. Trafik çözülmezse bu iktidar partisi için de ciddi sıkıntı olur yerel oylama da.
BU YAZIYA YAZARINIZIN DİP NOTU: Yazı, analiz ve yorumlar yerinde tesbit edilip, gönderilen bülten vs. İÇERİSİNDEN MASA BAŞINDA TIRTIKLANIP aktarılmamıştır. Organiktir. Bu arada bir arkadaşın gelip 'yazıları Avrupa'dan mı yolladın, sen tanıyorsun ya çoğunu” sözüne gülümseyerek tebessüm etsem de bizim medya böyle işte... Çoğu oturduğu yerden ülke kurtarır, ama Yalova ötesine geçip iki satır yazmaktan uzaktır... Önceleri de gider Avrupa Parlamentosu’ndan, Amerika'dan, Beyaz Saray'dan canlı yayın yapardık. Birileri de “acaba green box”mu yapıyorlar' derdi. Biz de gülerdik. Siz hiç bizim Brüksel'e gidip CANLI YAYIN yaparken, yan odaya geçip ekran altına yer olarak Brüksel yazdırdığımıza “miş” gibi davrandığımıza tanık oldunuz mu?