İstanbul
İtalya'da moda ve tekstil tasarımı eğitimi alan Roksan Sarfati, Türkiye’nin önde gelen moda markalarında yaklaşık 7 yıl çalıştıktan sonra 2016'da atık kumaşları ileri dönüşüm yoluyla değerlendirerek sürdürülebilir ve yavaş moda dinamikleri ile üretim yaptığı Mah-Roc'u kurdu.
Çalışmalarını AA muhabirine anlatan Sarfati, hızlı moda markalarında çalıştığı dönemde sürekli yeni koleksiyonlar üretilmesi nedeniyle çok fazla atık çıktığını gördükten sonra ileri dönüşüm mantığıyla çevreci bir marka kurmaya karar verdiğini söyledi.
Kendi markasını yaratmadan önceki 2 yıl boyunca, seyahatlerinde atık kumaşlar toplamaya başladığını aktaran Sarfati, "Hemen harekete geçmedim çünkü kumaşları neye çevireceğimi anlamak için bana zaman gerekiyordu. Daha sonra beden skalası işin içine girdiği zaman tekstilde atık kumaş fazlası daha çok olduğundan buna engel olmak için çanta yapmayı tercih ettim. Hem daha uzun ömürlü bir ürün üretmek hem de insanların kombinlerine göre farklı şekillerde kullanabilmeleri için çanta üretmeye başladım." dedi.
Sarfati şöyle devam etti:
"Hem yolculuklarda topluyordum hem de yolculuklardan dönüp bir şeyler tasarlamayı hayal ettiğimiz ve yaptırdığımız kumaşların atıklarını toplamaya başladım. Onlarla oluşan birlikteliğimin, aslında tamamen benim bu yolculuğumu anlatmasını istiyordum. Açıkçası hepsi farklı ülkelerden geldi. Daha sonra 2020'den itibaren de Güney Asya ülkelerinden bunları nasıl toparlarım diye bir yolculuğa çıktım ve Sri Lanka'ya gittim. Şimdi ise hem Türkiye'den hem Sri Lanka'dan topluyorum."
Kullandıkları atık kumaşların içeriklerini bilmedikleri için ürünler üzerinde çalışmalarının ayrı bir zorluğu bulunduğunu vurgulayan Sarfati, "Bizim malzemelerimizin içinde ipek de var, yün de, pamuk da var, polyester de. Biraz daha karışımlı, o yüzden de tam olarak içeriğini söyleyemem ama hepsi atılan ve daha sonra kullanılmamak üzere yok edilmeye gönderilen kumaşlar. Biz atılmalarına engel olup bunları topluyoruz. Bir yandan özel olarak yaptığımız aksesuarlar var. El yapımı aksesuarlar. Bunların bir kısmı yüzde 100 yün kazakların sökülmesiyle yapılıyor." diye konuştu.
Hızlı değil yavaş moda anlayışı
Yakılıp imha edilerek çevre kirliliğine neden olacak atık kumaşları ileri dönüştürdüklerini ve bu sayede ömürlerini uzattıklarını dile getiren Sarfati, seyahatleri boyunca yaklaşık 700 kilograma yakın kumaş topladığı bilgisini paylaştı.
Sarfati, bu kumaşların 500 kilogramını tek bir yerden topladığını şu sözlerle anlattı:
"Ordu'da bir iş için bulunduğum sürede bir dükkana girdim. Dükkanda yere atılan kumaşlar vardı. 'Bunları bana verir misiniz? Biz böyle bir iş yapıyoruz' diye sorarken dükkanın asıl sahibi geldi ve beni depolarına götürdü. Yıllarca orada tuttuğu, atmaya kıyamadığı, içlerinde kumaş olan bir sürü çuval gösterdi. Bana dedi ki, 'Eğer sen bunları bugün almazsan ben bunları yakacağım.' Bunları yakıyor olmak zaten çevreye en büyük zarar. Bir sürü işlem var bu kumaşların üzerinde, çok zor yapılan kumaşlar. Polyesteri, boyası inanılmaz bir zarar verecek. Yani sırf onlardan kurtulmak için artık dayanamadığı için buna girişiyor. Bu sadece küçücük bir dükkan ve ben oradaki 500 kilogram kumaşı bir ayda buraya getirdim."
Üretim anlayışlarının bugünün moda anlayışının aksine çok daha yavaş olduğuna dikkati çeken Sarfati, bir koleksiyonu yaklaşık 4 ay gibi bir sürenin sonunda ortaya çıkardıklarını kaydetti.
Tasarımlarında, Karadeniz'de yük taşımak için kullanılan bir dokuma sistemi olan kolana yer verdiğinden bahseden Sarfati, unutulmaya yüz tutmuş kadın el emeğiyle üretilen ince ve enli bir dokuma olan kolanı gün yüzüne çıkarmak için çabaladığını dile getirdi.
Ürünlerini plastik ambalaj yerine atık perde kartelalarından tül keseler yaparak gönderdiklerinin, bu şekilde doğada çözünebilen bir kargo poşeti kullandıklarının altını çizen Sarfati, bundan sonraki hedeflerinin dünyanın birçok ülkesine ulaşmak, dijital dünyada daha fazla var olmak ve Türk geleneklerini modernleştirerek dünyaya tanıtmak olduğunu ifade etti.