Çalkantılı bir yaz döneminin ardından lig başladı, hatta 3 haftası da geride kaldı. Süper kupa maçını da sayarsak, 4 resmi maça çıkan, transfer döneminin en spekülatif kulübü Bursaspor, henüz galibiyeti bırakın, beraberlik ile dahi tanışabilmiş değil. Hal böyle olunca da camianın hemen her kesiminden de eleştiri sesleri haklı olarak yükselmekte..
Eleştiri oklarının en sivrileri, Sayın başkan Recep Bölükbaşı ve yönetim kuruluna yönelik. Ki bu eleştirilerde de yüksek oranda doğruluk payı var.
Gerek vaatlerin havada uçuştuğu kongre sırasında kürsüden verilen sözlerin unutulmuş olması, gerek TFF genel kurulunda gösterilen tavrın, camia tabanının duruş ve beklentileri ile tamamen zıt olması, gerek transfer döneminde yaşanılan inanılmaz sirkülasyon, gelenler, gidenler, transferlerin geç kalması, menajer ilişkileri ve şeffaflıktan uzak tavırlar, kulübü ve camiayı tarihinde yaşadığı en enteresan ve curcunalı günlere sürüklemiş durumda..
Bütün bu yaşananlar unutturabilecek ya da en azından tölere edebilecek tek etken saha sonuçları ve sportif başarı iken, o cenahta da işler hiç de iç açıcı değil. Yukarıda da değindiğimiz gibi, tabelada 4 resmi maçta sıfır galibiyet yazıyor. Camia tam olarak "freni boşalmış kamyon" misali yokuş aşağı sürüklenirken, Allah'tan milli ara zamanı geldi. Her ne kadar kadronun önemli bir kısmı milli takımlara dağılıyor olsa da yine de bu ara en azından takım olabilme adına timsahın arayıp da bulamadığı en önemli fırsatı da beraberinde getirdi. Buraya kadar olumsuzluklara değindik ve ciddi anlamda iç kararttık. Ancak biraz da olumsuzluklardan sıyrılıp geniş açıdan baktığımızda hala geri dönüş yaşama imkanı olduğunu görüyoruz.
Gençlerbirliği maçıyla başlayacak yeni bir süreç var önümüzde. Hemen ardından da Fenerbahçe deplasmanı. Bu 2 maçtan alınacak iyi sonuçlar üzerimizdeki kara bulutları dağıtır ve kalkıp gitmekte olan zirve yarışı trenine son vagondan yetişmemizi sağlar. Her ne kadar henüz takım olma ahengini yakalayamamış olsa da tarihinin en alternatifli ve en iddialı kadrolarından birini oluşturmuş Bursaspor, bu ivmeyi tersine çevirecek güç ve kudrette. Bu noktada camianın her kesimine büyük iş düşüyor. Öncelikle yönetim.. Kulüp yönetimi, sadece oyuncu alıp satmaktan ibaret değildir. Camianın içerisinde bulunduğu şu kriz ortamı içerisinde, yönetimden havayı pozitife çevirecek adımlar gelmeli.
Mesela, kısa vadede yapılabilecek kulübü tatmin eden bir sponsorluk anlaşması bile yüzleri gülümsetmeye yetebilir. İkinci olarak teknik kadro..
Ertuğrul Sağlam ve ekibi, bu camianın neler başardığını ve neler başarabileceğini en iyi bilen ve en yakından yaşamış insanlardan oluşuyor. Teknik ekibin, 2011 ayarlarını resetleyip, bir an önce 2 Ocak 2009 ayarlarına dönmesi ve camiaya yeni hayaller kuracak inancı aşılaması, şu aşamada şart oğlu şart. Başarının sırrı, 2 Ocak ayarlarında gizli çünkü..
Ve son olarak da bizler, camianın tabanını oluşturan unsurlar.. “Tuttuğu takımı şampiyon yapan tek taraftar” apoletine sahip olan bu taraftar, geleceğe dair bir umut ışığı yakalarsa o ışığın peşinden gitmesini, o yolda cefa çekmesini ve sonucu almasını bilir.. Yeter ki makamdakiler, görev başındakiler ışığın görüneceğine dair tabana umut aşılayıcı hamleler yapsın. Bu işi kotaracaksak birlikte kotaracağız.