Yaşar Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü’nden Dr. Öğr. Üyesi Eylem Ezgi Fadıloğlu, yaz aylarında özellikle tatilde açık büfeden beslenmek yerine alakart restoranlar seçmenin porsiyon kontrolü açısından çok daha faydalı olacağını söyledi.
Havaların ısınması ile doğru beslenme ve yeterli su tüketimi daha da önemli hale geliyor. Özellikle tatillerde günlük rutinin dışına çıkınca kontrolü kaybetmek daha kolay. Doğru beslenme ve yeterli sıvı alımı ile sıcak yaz günlerinin hiçbir sağlık sorunu yaşamadan geçirilebileceğine dikkat çeken Fadıloğlu şu bilgileri verdi: “Vitamin, mineral ve su içeriği yüksek olan meyve ve sebzeler tüketilmeli, elektrolit dengesini sağlayan ayran, cacık ve yoğurt tüketimine önem verilmeli. C vitamini yönünden zengin çilek, karpuz, domates gibi meyveler ve yeşil yapraklı sebzelerle sağlıklı smoothieler yapılarak tüketilebilir. Sindirimi zorlaştıran ağır ve yağlı gıdalar yerine ızgara, haşlama ve buğulama yöntemleriyle pişirilmiş olan balık, et ve salatalar tüketilmeli. Çok şekerli, yağlı tatlılar yerine sütlü tatlılar, donmuş yoğurt ve dondurma tercih edilmeli.” “Açık büfeden yemek alırken porsiyon kontrolüne dikkat edilmeli”
Tatilde açık büfe yemek sunan otel restoranlarının birçok kişiye cazip geldiğini ancak porsiyon kontrolü açısından riskli olduğunu belirten Yaşar Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Eylem Ezgi Fadıloğlu, “Açık büfeden yemek alırken porsiyon kontrolüne dikkat edilmeli, yüksek kalorili gıdaların tüketiminden mümkün olduğunca kaçınılmalı. Dengeli ve sağlıklı beslenmeye önem verilmeli, tabakta besin çeşitliliğine dikkat edilmeli. Et, tavuk, balık gibi protein grubundan oluşan, sebze ve bulgur, kinoa, pirinç gibi tahıl grubundan oluşan dengeli bir menü tercih edilmeli. Açık büfe yerine alakart restoranlar seçmek porsiyon kontrolü sağlanmasında da yardımcı olur” dedi.
Tesislerin de konuklarını ağırlarken dikkat etmesi gereken kurallar olduğunu vurgulayan Fadıloğlu, “Açık büfede sunulan tüm ürünlerin kalitesi sürekli kontrol edilmeli, sıcak yemeklerin sıcak, soğuk yemeklerin ise soğuk kalmasına özen gösterilmeli. Açık büfede hijyen kurallarına uyulmalı ve hijyenik olmalı. Personel düzenli olarak ellerini yıkamalı, gıda ürünleri korunmalı ve sunum alanları temiz tutulmalı” diye konuştu.
“Dengeli ve sağlıklı beslenmek kronik hastalıkları yönetmede de önemli bir etkiye sahiptir” diyen Fadıloğlu şöyle devam etti:
“Diyabet hastaları kan şekeri seviyelerini kontrol altında tutmalı ve üzüm, karpuz gibi şeker içeriği yüksek olan meyveler yerine çilek, kiraz gibi daha düşük şeker içeriğine sahip meyveleri tüketmeye özen göstermelidir. Şekerli, asitli, kalorili içecekler yerine su veya ayran tercih edilmeli.” “Sıcak havalarda, kahve ve çay tüketimine de dikkat edilmeli”
Sıcak havalarda vücudun en önemli ihtiyacının su olduğunu dile getiren Fadıloğlu şu bilgileri verdi: “Artan hava sıcaklığı ve nem ile ter, solunum, dışkı ve idrar yoluyla vücudumuzdan daha fazla sıvı kaybı ve elektrolit kaybı olmaktadır. Vücut, ısısını sabit tutabilmek için sürekli terlerken mineral kayıpları da meydana gelmekte ve bu durum halsizlik, yorgunluk, tansiyon dengesizliği ve ritim bozukluğuna neden olabilmektedir. Bu nedenle, sıcak havalarda 2-2.5 litre olacak şekilde her gün düzenli olarak su içilmeli. Su içmeyi sevmeyenler, suyun içine limon, nane, meyve dilimleri ekleyebilir, ayran, cacık ve taze meyve suları da tüketebilirler. Sıcak havalarda, kahve ve çay tüketimine de dikkat edilmeli, kahvede bulunan kafeinin daha fazla sıvı kaybına neden olur.”