Türk futboluna istatistiksel bakış - 3

Türk futbolunda İstanbul ve Anadolu takımları Ülkemizde “Üç büyükler” olarak da adlandırılan “İstanbul takımları” ile “Anadolu takımları” şeklinde bir ayırım olduğu bilinmektedir.

Türk futboluna istatistiksel bakış - 3

Bize göre, bu aslında Türk futbolunun gelişimine engel oluşturan son derece olumsuz bir durumdur. 1903 yılında kurulan Beşiktaş, 1905 yılında kurulan Galatasaray ve 1907 yılında kurulan Fenerbahçe takımlarından oluşan üç büyüklerin ekonomik güçleri nedeniyle, futbol tarihimizin hemen hemen genelinde İstanbul takımları, Anadolu takımlarına üstün gelmişlerdir. Profesyonel liglerde oynayan kulüplerin 36sı veya yarıdan fazlası 1965 yılından sonra kurulmuş takımlar olup bunların çoğu Anadolu takımlarıdır. Kalite şehrinin takımı olan Bursasporumuz ise 1963 yılında kurulmuştur.
1960lı yılların sonundan ve 1970li yılların başından itibaren çok etkili olmasa da Anadolu takımları İstanbul takımlarına kafa tutmaya başlamıştır. Nitekim bu Anadolu takımları arasında Eskişehirspor, Mersin İdmanyurdu, Ankaragücü, Boluspor, Bursaspor gibi takımlar bulunmaktadır. Trabzonsporun 1975-81 döneminde kazandığı 5 lig şampiyonluğu, 5 Cumhurbaşkanlığı kupası, 2 Federasyon Kupası ve 2 Başbakanlık Kupası, Anadolu takımlarının başarısı olarak değerlendirilmiş ve “üç büyükler” ifadesi yerine “dört büyükler” söylemi kullanılmaya başlanmıştır. Ancak, Trabzonsporun o dönemden sonra eski gücünün olmaması nedeniyle, günümüzde yeniden “İstanbul takımları” veya “Üç büyükler” ifadesi kullanılmaya devam etmektedir. Üç büyüklerin finansal güçleri sonucunda, Anadolu takımlarının en iyi oyuncularını kolayca transfer etmeleri ve güçlenmeleri ve Anadolu takımlarının ise en iyi oyuncularından mahrum kalmaları nedeniyle de güçsüzleşmeleri bir kısır döngüdür. Hatta bazı Anadolu takımlarının şampiyon olmak gibi iddialarının olmadığı ve bu takımların üç büyüklere futbolcu transferi yaparak para kazandıkları yönünde iddialar da vardır.
Diğer taraftan, Türk futbol tarihi incelendiğinde; Türk futboluna bazı kurumların müdahale ettikleri ortaya çıkacaktır. Türk futboluna ilk müdahale Özal dönemi ile başlar iken, bunu medya müdahalesi ve daha sonra da Belediye başkanlarının müdahaleleri izlemiştir. Şimdi Türk futboluna yapılan bu müdahaleleri sırasıyla irdeleyelim.
Türk futboluna iktidar
müdahalelerinin başlaması

Mert Kerem Zelyurtun “Türkiyede Futbolun Tarihine Bir Bakış : Toplumsal Sonuçları Açısından Futbol ve Siyaset İlişkisi” adlı makalesinde şu değerlendirmeler yapılmıştır. Ülkemiz, 1980li yıllardan itibaren 12 Eylül darbesinin de etkisiyle sosyal ve ekonomik açıdan yapısal bir değişime uğramıştır. Nitekim, o dönemin Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı Turgut Özal tarafından hazırlanan 24 Ocak 1980 ekonomik programı ile Türkiye ekonomisinin dışa açılması kararlaştırılmıştır. Bu programın uygulanması sonucunda ortaya çıkan enflasyon ve terör olayları, 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinin nedenleri arasında sayılabilir. Askeri yöntemlerle yapılan bazı kısıtlamalar sonucunda toplumun siyasetten uzaklaşmasını ve futbolun toplum üzerindeki etkisinden yararlanmıştır. Netekim, Kenan Evrenin emriyle Ankaragücü takımının 1. lige çıkarılması, Türk futboluna yapılan ilk iktidar müdahalesi olarak değerlendirilebilir. 1980-81 sezonunda Ankaragücü 2. Ligde ve 1. Lige çıkma şansı neredeyse yok iken, Türkiye Kupasını kazanan takım otomatikman 1. Lige çıkar şeklinde bir yönetmelik değişikliği yapılıyor. Kendisine görünmez bir elin değen Ankaragücü, önce Fenerbahçeyi eliyor ve daha sonra finalde Bolusporu yenerek kupanın sahibi oluyor ve otomatikman 1. Lige yükseliyor.
Diğer taraftan, 1983 yılında göreve gelen Turgut Özal da her fırsatta futbolun önemini anlatan konuşmalar yapmış ve spora yapılan yardımlarda vergi muafiyeti gibi kolaylıklar getirilmesini sağlamıştır. Böylece, 1980li yılların başından itibaren toplumun siyasetle uğraşmasını engellemek ve dikkatleri başka yere çekmek amacıyla; futbol, her ortamda devlet tarafından desteklenmiştir.
Ayrıca bu yıllarda, iktidarın futbola müdahalesi gerek futbol takımlarının şampiyon olma gerekse ligde kalma mücadelelerinde devam etmiş ve müdahalelerin iktidar partisine verilecek oya dönüşmesi yönünde çalışmalar yapılmıştır. Örneğin, bu dönemde Anavatan Partisinin il mitinglerinde, kendilerine oy verilmesi durumunda o ilin takımının şampiyon olmasını vaat ettikleri hafızalarda hala saklı kalmıştır. Müdahalelerin bir diğer can alıcı noktası da, 1967 yılında kurulan ve 1980-1984 yılları arasında kaldırılan Üçüncü Ligin bir seçim yatırımı olarak 1984de yeniden kurulmasıyla takımların ya şampiyon olmaları ya da ligde kalmaları yönündeki mücadelelerinde, şike söylentileri, tavizler, müdahaleler de yaşanmaya başlamıştır. Diğer taraftan, 1999 yılında PKK terörüne çare olması amacıyla, dikkatler Diyarbakırspor çevrilmiş ve bu takımın hem 1. Lige çıkarılması ve bu ligde tutulması yönünde müdahaleler yapıldığı da iddia edilmiştir. Nitekim, Diyarbakırspor 2001 yılında Süper Lige çıkarken, 2005-2006 sezonunda 2. lige düşmüş ve 2009-2010 sezonunda tekrar Süper Lige çıkmıştır. 2002 yılında iktidara gelen Ak Partinin kürt açılımına yönelik yapılan eleştiriler ve Diyarbakırsporun maçlarında yaşanan olaylar, kulübün küme düşmesine ve takımın da siyasi açıdan değerinin düşmesine neden olduğu söylenmiştir. Bu gelişmelere karşılık, Ak partinin futbola müdahalesinin Diyarbakırspor dışında, üç büyüklerin hakimiyetinin kaldırılması ve Anadolu takımlarının yükselişi yönünde olduğu ileri sürülmüştür. Örneğin, Anadolu takımlarından göze çarpan ve yükselişe geçen Kayserispor, 2005-2006, 2006-2007, 2007-2008 ile 2012-2013 sezonlarında ligi ilk 5 sırasında tamamlamıştır. Ayrıca, 2009 yılında Sivassporun ligi 2. sırada bitirerek şampiyonluğa çok yaklaşması ve 2010 yılında Bursasporun şampiyon olması, Anadolu takımlarındaki yükselişin yeterli olmasa da küçük birer örneklerini oluşturmuştur.
Diğer taraftan, Türk futbolunda son derece önemli olan bir diğer olay ise şike operasyonudur. Bu operasyon kapsamında Temmuz 2011de bazı kulüplerin futbolcuları, yöneticileri, başkanları, çalışanları ve futbol menajerleri gözaltına alınıp tutuklanmıştır. Bu operasyonun da Türk futboluna müdahale olarak değerlendirenler olmuştur. Operasyonda en fazla dikkat çeken olay ise, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım ve yardımcılarının gözaltına alınmış ve tutuklanmış olmasıdır.
Bu olay, Fenerbahçe taraftarlarının eylemlerine neden olmuştur. Beşiktaş taraftarlarından çarşı grubunun ve daha sonra Fenerbahçe ve Galatasaray taraftarlarının gezi eylemlerine destek vermesi de, Ak partinin üç büyüklere yönelik müdahalesine tepki olarak değerlendirilebilir. AK partiye yapılan eleştirilerin en önemlilerinden birisi de sadece Türk futboluna müdahale edilmesi değil, tüm kurumlar ve dinamiklere yönelik müdahalede bulunması yönündedir. Haftaya Türk futboluna medyanın ve Belediye başkanlarının müdahaleleri ile devam edeceğiz ve Türk futbolunda fanatizm döneminin başlamasına da değineceğiz.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...