Türkiye, dünyadaki füze teknolojisi ve ülkenin hava savunma sisteminin durumunu değerlendirerek, gelişmiş teknoloji ürünü füze savunma sistemi arayışı içerisine girdi.
Uzun menzilde ve alçak, orta ve yüksek irtifada hava savunmasını sağlayacak teknik özelliklere sahip, uzun menzilli bölge hava ve füze savunma sistemi tedarik edilmesi amacıyla 2008'de Türk-Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sistemi (T-LORAMIDS) ihalesine çıkılması kararı alındı ve 2010'da teklife çağrı dosyası yayımlandı.
Sistemin hedef grubunun yüzde 70'i seyir füzeleri olmak üzere, insansız hava araçları, savaş helikopteri, savaş uçağı ve benzeri hava araçları, geriye kalan yüzde 30'luk hedef grubunu ise balistik füzeler olarak tasarlandı.
Yurt içi savunma sanayisini, yerli teşebbüsleri geliştirip, güçlendirerek millileştirmek isteyen Türkiye, ihale sürecinde, projede başta ROKETSAN ve ASELSAN olmak üzere yerli firmalara iş payı verilmesini öncelik olarak talep etti.
Yurt dışı hazır alım yöntemiyle çıkılan T-LORAMIDS projesi ihalesine, ABD, Rusya, Çin firmaları ile İtalya & Fransa ortaklığına ait bir firma başvuruda bulundu. Yapılan değerlendirmede Çin firması birinci sırada yer aldı.
Türkiye, teknik sıralamaya rağmen NATO ve Batılı müttefikleri ile olan ilişkilerini göz önünde bulundurarak, ihaleye katılan taraflara yeni teklifler sunma opsiyonunu açık tuttu ve bu çağrı da karşılığını buldu. Türkiye, bir taraftan kararının muhtemel siyasi sonuçlarını gözlemlerken, diğer taraftan da özellikle teknik ve mali boyutta pazarlık yapma avantajını elinde tutacak şekilde nihai kararını erteledi.
Son olarak Savunma Sanayii İcra Komitesi, uzun menzilli hava ve füze savunma sisteminin yerli imkanlarla geliştirilmesi çalışmalarına ağırlık verilmesi ve bu çerçevede mevcut projenin iptal edilmesine karar verdi. Ayrıca çalışmaların mümkün olduğu kadar geniş kapsamlı ve uzun soluklu, ülke savunmasında en ileri sistemlerin kullanımına yönelik bir ortaklık anlayışında yürütülmesi yönündeki çabalara devam edilmesi kararlaştırıldı.
"HAVA SAVUNMASININ ETKİNLİĞİ ARTAR"
İzmir Ekonomi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Sıtkı Egeli, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Çin füze savunma sisteminden vazgeçilmesi ve NATO ile entegre yeni bir sisteme yönelinmesinin hem teknik ve operasyonel hem de siyasi getirileri olacağını söyledi.
Bu yönelimle, operasyonel boyutta, Türkiye'nin hava savunmasında sadece milli unsurlardan değil, NATO'nun sahip olduğu algılayıcılar, yani radarlar ile bunları birbirine bağlayan komuta-kontrol yapılanmasından istifade edilmesinin mümkün olacağına dikkati çeken Egeli, böylece Türkiye'nin hava savunmasının etkinliğinin artacağını belirtti. Egeli, şöyle konuştu:
NATO'nun entegre hava savunma yapılanmasının içerisinde bulunabilmek özellikle füze savunması açısından vazgeçilmez nitelik taşıyor, zira tehdit teşkil eden balistik füzelerin tespit ve teşhisi için uzayda konuşlu erken ihbar uyduları ile yerde konuşlu özel füze takip radarlarına ihtiyaç var. Bunlar son derece pahalı ve yüksek teknolojili sistemler ve sadece Türkiye değil, NATO'nun Avrupalı diğer üyeleri de bu imkana halihazırda sahip değil. Bu unsurlara sadece ABD sahip ve derlediği verileri NATO üzerinden, yani NATO'nun entegre komuta-kontrol ağı üzerinden aralarında Tükiye'nin de bulunduğu diğer NATO ülkeleriyle paylaşıyor. Bu yapının dışında kalırsanız balistik füzelere karşı da savunmasız kalacağınız anlamı çıkıyor."
"YERLİ UZUN MENZİLLİ SİSTEM İÇEN 10-15 YIL GEREK"
Türkiye'nin bu projeyi, dış kaynaklı teknoloji transferiyle de olsa yapma kapasitesi bulunup bulunmadığına yönelik de değerlendirmeler yapan Egeli, "İptal edilen T-LORAMIDS projesi çerçevesinde hedeflenen uzun menzilli hava savunma sisteminin teknoloji transferi yoluyla yurt içinde geliştirilmesi mümkün. Yalnız büyük mali kaynağın ayrılmasına hazırlıklı olmak, bir de sabırlı olmak gerekiyor. Zira gerçekten yerli olarak niteleyebileceğimiz uzun menzilli bir sistemin ortaya çıkması 10-15 yılı bulabilecektir" dedi.
Yerli savunma sistemi geliştirirken, tehditlerin de evrilmeye ve gelişmeye devam edeceğini vurgulayan Egeli, şunları kaydetti:
"Yani şu andaki teknolojileri hedefleyerek bütün kaynağı bu alana yatırmanın bir mantığı yok, 10, hatta 20 yıl sonranın olası tehditleri göz önünde bulundurularak geliştirme yapılacak ve bu kolay bir iş değil. İşin bir de uzun menzilli balistik füzelerin durdurulması boyutu var ki o boyutta teknoloji transferi artık işe yaramayacaktır. Menzili bin kilometrenin üzerindeki balistik füzelere karşı uzayda önleme yapmak gerekiyor. Önleyici füzeniz ufak bir uzay aracı aslında ortam farklı artık, şartlar farklı ve tamamen farklı bir teknoloji boyutuna geçiliyor. Türkiye'nin neredeyse hiçbir tecrübe veya birikime sahip olmadığı bir alan. Buna sahip olan az sayıdaki ülkenin de sahip oldukları teknolojileri paylaşmaya yanaşmayacağı hassas bir konu. Tek seçeneğiniz, böylesi bir işbirliğine hazır olan ve teknolojik ortak arayan ülkelerle veya ülke gruplarıyla, ortak geliştirme faaliyetleri içerisinde yer alarak bu teknolojiyi aşamalı olarak kazanmak. Ciddi mali kaynakları ve uzun bekleme sürelerini de gözden çıkarmak suretiyle tabii. ABD'nin uzayda füze önleme teknolojisini kazanabilmek için 35 yıl ve 350 milyar dolar harcadığı göz önüne alınırsa ne demek istediğim daha açık anlaşılabilecektir sanıyorum."
"SURİYE'YE BAĞLI GELİŞMELER BELİRLEYİCİ OLDU"
Egeli, Türkiye'nin bu kararının Rusya-Ermenistan arasında hava savunma sistemi görüşmelerinin hemen sonrasına denk gelmesinin ise tesadüf olduğunu söyledi. Ermenistan'ın bağımsızlığını kazandığı ve bilahare Bağımsız Devletler Topluluğu'na katılmasından bu yana Rusya'nın hava savunma yapılanmasının bir uzantısı ve parçası olduğuna işaret eden Egeli, şöyle konuştu:
"Ülkede, Rusya'nın en gelişmiş hava savunma sistemleri arasında yer alan S-300'ler konuşlandırılmıştı. Bu konuda tehdit oluşturan ülkelerin attığı savunmaya yönelik adımlardan ziyade coğrafyamızdaki tehdit oluşturan saldırı silahlara yani uçak ve füze tehdidinde yaşanan gelişmelere bakılması gerekiyor. Suriye'deki iç savaşın son zamanlarda Rus hava gücünün de müdahil olmasıyla artık bloklararası bir bilek güreşine doğru evrilmiş olmasının çok daha belirleyici olduğu söylenebilir. Türkiye'ye hangi tarafta saf tutması gerekeceğini hatırlatan, 'standalone' yani sadece bulunduğu noktayı koruyabilen, NATO'nun diğer imkanlarından yararlanamayan bir hava savunma sistemiyle en etkin hava savunma yeteneğine kavuşamayacağımızın somut olarak görülmesini sağlayan bir dizi olay yaşamaktayız son 1,5 aydır."