Ekonomi

Uluslararası ekonomistler, merkez bankalarından 2024'te keskin ve hızlı faiz indirimi beklemiyo

Uluslararası ekonomistler, birçok gelişmiş ekonomide zirveye ulaşan faizlerin tam etkilerinin 2024'te büyümeyi baskılayacak şekilde hissedileceğini öngörürken, merkez bankalarından keskin ve hızlı faiz indirimi beklemiyor.

Uluslararası ekonomistler, merkez bankalarından 2024'te keskin ve hızlı faiz indirimi beklemiyo
20-12-2023 12:22
Londra

Dünya ekonomisi 2023'ü tedarik zinciri sorunları, Çin'de beklenenden yavaş görülen toparlanma, yüksek enflasyon ve merkez bankalarının enflasyonu baskılamak için hızlı faiz artışına gittiği bir yıl olarak geride bırakıyor.

Özellikle gelişmiş ekonomilerde para politikasındaki sıkılaşma enflasyonun düşmesine yardımcı olurken, 2024 merkez bankalarının enflasyonu hedefledikleri seviyeye düşürme amacıyla "faizleri uzun süre ve yüksek tutmak" için hassas bir denge gözettikleri yıl olacak.

AA muhabiri, 2024'te küresel ekonomiyi şekillendiren gündem maddelerini, yüksek faizlerin ekonomik büyümeye etkisini ve merkez bankalarının olası faiz indirimlerine ilişkin kararlarını uluslararası ekonomistlere sordu.

S&P Global Market Intelligence Küresel Ekonomi Başkan Yardımcısı Ken Wattret, bu yıl dünya ekonomisinde yaşanan bazı zorlukların iyileşmeye başladığını bazılarının ise 2024'te devam edeceğini söyledi.

Enflasyonun farklı ülkelerde ve farklı hızda gerilediğini aktaran Wattret, enflasyonda genel eğilimin düşüş yönünde olduğunu belirterek, "Bu açıdan, şu anda faiz artışlarının çoğunlukla geride kaldığını söyleyebiliriz. Para politikasındaki sıkılaşmanın etkisini henüz tam olarak görmedik ve bu biraz zaman alacak. Yüksek faizler, 2024'te ekonomik büyümeyi baskılayacak. Bu bir denge. Merkez bankaları ekonomileri yavaşlatmaya, aynı zamanda sıkılaşmayı ayarlayarak ekonomileri resesyona sürüklememeye çalışıyor. Bunu başarmak çok zor. Tarihe baktığımızda, merkez bankası faizlerinin çok hızlı şekilde yükselmesi resesyonlara yol açmıştır. Avrupa'da şu an benzer koşullar altındayız ama etkisi daha az." diye konuştu.

Wattret, ABD'de yeni bir artışa gitmek yerine faizin nispeten kısıtlayıcı yüksek seviyede tutulduğunu belirterek, ABD ve Avrupa'da faizin zirvede olduğunu düşündüklerini anlattı.

Merkez bankalarının politika faizini yükseltmeye devam etmek yerine nispeten yüksek seviyede tutarak bir denge kurmaya çalıştıklarını söyleyen Wattret, konuşmasına şöyle devam etti:

" Faiz artırımına devam etmeleri halinde, ekonomilerin resesyona girme tehlikesi önemli ölçüde daha yüksek olacaktır. Buna karşın, piyasalar şu an 2024'e yönelik erken ve derin faiz indirimi beklentisi içinde. Biz bu beklentilerin de biraz erken olduğu görüşündeyiz. Merkez bankalarının en azından 2024 ortasına kadar kısıtlayıcı para politikasını sürdüreceğini düşünüyoruz ve faizleri artırdıkları kadar hızlı bir şekilde düşürmelerini pek olası görmüyoruz. Faizlerde agresif bir düşüş, muhtemelen derin bir resesyon ortamında olabilirdi çünkü böyle bir ortamda enflasyon çok daha hızla gerilemiş olurdu. Ancak merkez bankaları enflasyonist baskıların devam edebileceği konusunda da endişeli. Bu açıdan, bu bir risk senaryosu ve yakından izlenmesi gerekiyor."


Fotoğraf: Nuran Erkul Kaya/AA

"2024'te pozitif büyüme beklemek fazla iyimserlik olur"

Wattret, enflasyon ve yüksek faizlerin ekonomilere farklı şekilde yansıdığını özellikle yüksek enerji fiyatlarının Avrupa'da büyümeyi baskıladığını, ABD'de ise ekonominin sürpriz şekilde daha dirençli olduğunu dile getirdi.

Faizin ekonomik büyüme üzerindeki etkisinin devam ettiğine dikkati çeken Wattret, "Dolayısıyla 2024'ün pozitif bir büyüme hamlesi getireceğini ummak muhtemelen fazla iyimserlik olur. Yine de, umuyoruz ki bu zorluklardan bazılarının iyileşmesini ve 2024 sonuna yaklaştıkça ekonomik görünümün iyileşmeye başlayabilir." dedi.

Wattret, küresel ekonomide bir resesyon beklemediklerini ancak bölgeden bölgeye değişiklikler olduğunu ifade ederek, "ABD ekonomisi güçlü seyretti ancak şu an yüksek faizin hane halkı harcamaları üzerindeki etkisini görmeye başladığımız bir geçiş aşamasında. Güçlü büyüme artık yavaşlayacak ama resesyon beklemiyoruz. Avrupa'da ise zaten resesyon koşullarına sahibiz. Batı Avrupa'nın çoğu durgunluk içinde. Bu durum Avrupa'nın kısmen ABD'de görülmeyen ek bir şok yaşamasından kaynaklanıyor ki bu da Rusya'nın Ukrayna'daki savaşı sonrası enerji fiyatlarındaki artış. Bu nedenle, Avrupa hali hazırda resesyona yakın bir ortamdayken, ABD şu ana kadar nispeten iyi durumda." şeklinde konuştu.

Asya'da ise enflasyon artışının daha düşük seyretmesi nedeniyle merkez bankalarının reaksiyonunun da daha az olduğunu anlatan Wattret, "Asya ekonomilerinde daha az etki görüldü ve bu nedenle Asya Pasifik bölgesinin 2024'teki küresel ekonomik büyümenin itici gücü olacağını düşünüyoruz." dedi.

ABD ve Avrupa'da kredi büyümesinde keskin yavaşlama

Fitch Ratings Başekonomisti Brian Coulton da para politikasındaki sıkılaşmanın gecikmeli etkilerinin, krediler yavaşladıkça, yatırımlar zayıfladıkça ve hane halkı geliri ve kar büyümesi düştükçe ABD ekonomisi üzerinde 2024'te baskı yaratacağını dile getirdi.

Enflasyon gerilerken ABD Merkez Bankasının (Fed) faizleri düşürmede yavaş davranması nedeniyle reel faiz oranlarının yükseleceğini belirten Coulton, şöyle konuştu:

"Avro Bölgesi manşet enflasyondaki düşüş ve reel ücret artışlarındaki toparlanmanın tüketime katkı sağlamasıyla 2024'te sadece yüzeysel bir toparlanma görecek. Parasal sıkılaşmanın gecikmeli etkisi ABD ve Avrupa'daki zayıf büyümenin ortak nedeni olacak ve her ikisi de son 9 ayda kredi büyümesinde keskin bir yavaşlama gördü. Ancak ABD'de tüketim giderek yavaşlarken, Avrupa'da tüketimin hafif bir ivme kazanması bekleniyor. Çin ekonomisi ise hizmet sektöründeki tüketimin azalmasıyla yavaşlayacak. Çin ekonomisinde büyümenin 2024'te konut piyasasındaki aşağı yönlü riskleri dikkate alarak yüzde 4,5 olacağını tahmin ediyoruz. Çin'de ekonomik büyümeyi ihracattaki gerileme, zayıf tüketici güven ortamı ve konut inşasındaki keskin düşüşün etkileri vuracak."

Coulton, merkez bankalarının enflasyona karşı yaklaşık 2,5 yıldır verdikleri büyük mücadelenin ardından "erken bir zafer ilan etme konusunda çok temkinli" davranacağını ifade ederek, "Bu nedenle faizlerde yavaş bir düşüşe gideceklerdir. Merkez bankaları, aşırı sıkı para politikasıyla büyümeye zarar vermekten ziyade, enflasyonu sürdürülebilir şekilde yüzde 2 hedeflerine geri getirememekten endişe duyuyor." dedi.

"Gelişmiş ekonomilerde çekirdek enflasyon ısrarcı olmayı sürdürüyor"

İngiltere'nin en eski bağımsız ekonomik araştırma enstitüsü Ulusal Ekonomik ve Sosyal Araştırma Enstitüsü (NIESR) Başekonomisti Ahmet İhsan Kaya da gelişmiş ekonomilerde merkez bankalarının faiz indirimini ne zaman ve hangi hızda yapacağının 2024'te ana gündem maddelerinden olacağını söyledi.

Gelişmiş ekonomilerde faizlerin zirve yaptığını belirten Kaya, merkez bankalarının faiz indirimlerini değerlendirmeden önce enflasyonun hedefledikleri seviyeye ne kadar hızlı geri geleceğini ve büyümenin sıkı para politikasından ne kadar etkileneceğini görmek için bekleyeceğini anlattı.

Kaya, manşet enflasyonun gıda ve enerji fiyatlarındaki düşüş nedeniyle önemli ölçüde gerilemiş olmasına rağmen, gelişmiş ekonomilerdeki çekirdek enflasyonun ısrarcı olmayı sürdürdüğünü belirterek, "Bu açıdan, merkez bankalarının politika faizini uzun bir süre yüksek tutmasını ve bunun da 2024'te küresel ekonomik büyüme öngörülerini baskılayacağını düşünüyoruz. Enflasyondaki bu göreceli düşüş ve zayıf ekonomik büyüme piyasaların erken faiz indirimini fiyatlamasına yol açtı. Enflasyonda gerileme sürdükçe gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerdeki otoriteler 2024'ün ikinci yarısından itibaren kısıtlayıcı para politikalarını geri çekmeye başlayacaktır ancak çekirdek enflasyon hala hedeflenen seviyelere göre çok yüksek olduğundan faiz indirimlerinin yavaş olacağını öngörüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Kaya, sıkı para politikası nedeniyle küresel ekonomik büyümenin etkileneceğini ancak gelişmiş ekonomilerde büyük bir resesyon beklemediklerini aktardı.

Buna rağmen görünümün ülkeden ülkeye değiştiğine dikkati çeken Kaya, şunları kaydetti:

"ABD ekonomisi nispeten güçlü kalmaya devam etmesine ve daha sıkı finansal koşullara direnç göstermesine rağmen, Avro Bölgesi ve özellikle Almanya durgunluk belirtileri gösteriyor. Gelişmekte olan piyasalar gelişmiş ekonomilerden daha iyi performans gösteriyor, ancak bu ekonomilerde de Gayri Safi Yurtiçi Hasıla büyümesi yavaşlıyor. Çin ve Hindistan, sadece yüksek faizler nedeniyle değil yapısal faktörlerin de etkisiyle son on yıllardakinden daha yavaş büyüyecek. Jeopolitik bölünme ve zayıf ekonomik büyüme nedeniyle yavaşlayan küresel ticaretle, bu ülkelerin ekonomik büyümesi ağırlıklı olarak iç talebe bağlı olacak. Çin'deki yavaşlama ve yüksek faiz ortamında hane halkı borçluluğu önemli bir bölgesel ve küresel etkiye sahip olabilir ve 2024'de bu gelişmelerin yakından izlenmesi gerekiyor."

Enerji ve gıda fiyatları birçok ülkede enflasyonist baskıların yüzde 30'una yol açıyor

Lizbon Ekonomi ve Yönetim Okulu Ekonomi Profesörü Antonio Afonso, merkez bankalarının politika faizini uzun bir süre yüksek tutacağından emin olmadığını belirterek, "Özellikle ABD'de seçimlerin yaklaştığını düşündüğümüzde, bu sürenin (faizin yüksek tutulması) çok uzun olacağını düşünmüyorum. Faizlerde geri dönüş görmemek, (ekonomi açısından) oldukça zararlı olacaktır." dedi.

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası ( EBRD) Geçiş Dönemi Etkisi ve Küresel Ekonomi Direktörü Alexander Plekhanov ise gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde enflasyonun büyük ölçüde gerilediğini ve bunun önemli bir kısmının enerji fiyatlarındaki düşüşten kaynaklandığını söyledi.

Enerji ve gıda fiyatlarının birçok ekonomide enflasyonist baskıların hali hazırda yüzde 30'una yol açtığını dile getiren Plekhanov şunlara dikkati çekti:

"Dezenflasyonun hızı otoritelerin birkaç ay önceki beklentileriyle büyük ölçüde uyumlu. Enflasyonla mücadelede odak noktası genellikle merkez bankaları olsa da maliye politikaları üretim ve fiyatları şekillendirmede önemli bir yol oynuyor. Bu yüzden, para politikası mali politika tercihlerine bağlı olacak. Bu tercihler ülkeden ülkeye değişirken, bazı hükümetler borçlanma maliyetlerindeki artışlara, kamu borç stoku yüksek olan diğer ülkelere kıyasla daha kolay dayanabilir. Daha yüksek kamu açığı, muhtemelen daha uzun süre yüksek faiz anlamına gelecektir."

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
KÖŞE YAZARLARI TÜMÜ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER