Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen basın açıklamasına MAZLUMDER Kayseri Şube Başkanı Ahmet Taş, Şube Sekreteri Ebubekir Atik, Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Seyit Tümtürk, Sivil Toplum Kuruluşları temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.
Erzincan’ın Başbağlar Köyü’nde yaşanan olaylarda insanlar arasında mezhep çatışması çıkarıldığını söyleyen MAZLUMDER Kayseri Şube Sekreteri Ebubekir Atik, “2 Temmuz 1993’te Sivas’ta meydana gelen ve 37 vatandaşımızın yanarak ve kurşunlanarak hayatını kaybettiği katliamdan 3 gün sonra 5 Temmuz günü Erzincan illinin Kemaliye ilçesinin Başbağlar Köyünde acı bir katliam yaşanmıştı. Akşam namazı vakti köyü basan sayıları 100 kadar olan eli silahlı katiller, savunmasız köy halkını meydanda toplamışlar, 33 vatandaşımızı kurşunlayarak katletmişler, köyü ateşe vererek büyük bir katliama imza atmışlardı. Olayın faili katiller Sivas’ın intikamı alındı diyerek slogan atmışlar insanlarımız arasında mezhep çatışması çıkarma provokatörlüğünü ortaya koyarak köyü terk etmişler daha sonra yapılan soruşturmalar sonucu yakalanarak gözaltına alınmışlardı. Sonraki günlerde gizli bir el tarafından her türlü adalet ve hukuk çiğnenerek serbest bırakılan katiller izlerini kaybettirmişler, o günden bugüne yakalanıp adalet önüne çıkarılmamışlar, katledilen 33 masum köylü, faili meçhuller listesine girmişti. O günden bugüne tazeliğini hiç kaybetmeyen acı halinde milletin gönlünde derin bir yara olan bu acı olayın üzerinden tam 30 yıl geçti. Acısı hâlâ taze, gönüller hâlâ yaralı. MAZLUMDER Kayseri Şubesi olarak 30 yıl önce yaşanan, 33 masum vatandaşımızın hunharca katledildiği, yürekleri yaralayan BAŞBAĞLAR katliamının faillerinin titiz bir soruşturma ile yakalanıp adalet önüne çıkarılması, yaptıkları insanlık dışı katliamın hesabının sorulması; olayın, faili meçhuller listesinden çıkarılarak adaletin sağlanması, incinen gönüllerin bir nebze de olsa ferahlatılması için Türkiye hükümetini, TBMM’de ki siyasi partileri, Adalet Bakanlığını, Baroları ve adalet savunucusu STK’ları insiyatif alarak adaleti sağlama çabasına girmeye davet ediyoruz” dedi.
Atik, 2009 yılında Çin tarafından gerçekleştirilen Urumçi Katliamı’nın hala devam ettiğini söyleyerek, “5 Temmuz 2009 günü Çin Halk Cumhuriyeti işgalindeki Doğu Türkistan’ın URUMÇİ kentinde dünyanın gözü önünde büyük bir katliam yaşanmıştı. Çin Halk Cumhuriyeti güvenlik güçleri ve bölgeye sonradan yerleştirilen Çin asıllı insanların Uygur Müslümanlara karşı yaptığı silahlı katliamda 4 bin 500 Uygur Müslüman acımasızca katledilmiş, 10 Bine yakın Uygur da yaralanmıştı. Bölgenin yerlisi Uygurlara işgalci Çin kuvvetleri tarafından oruç, namaz ve diğer ibadetlerin yasaklandığı camiye gitmenin, Kur’an okumanın ve öğrenmenin suç haline getirilerek büyük insan hakları ihlallerinin yaşandığı Doğu Türkistan’da 5 Temmuz 2009 da yaşanan katliamın hesabı ne yazık ki sorulamadı. MAZLUMDER Kayseri Şubesi olarak 5 Temmuz 2009 yılında Doğu Türkistan’da yaşanan ve hâlâ devam eden katliamda hayatını kaybeden Uygur Müslümanlara Allahtan rahmet, yaralananlara acil şifa ve geçmiş olsun dileklerimizi bildiriyor, bu ülkede halen devam eden soykırıma maruz bırakma, on binlerce insanı toplama kamplarına toplayıp işkence etme, uzak şehirlere çalışmaya zorlama ve asimile etme yoluyla yok etme ve diğer insan hakları ihlallerinin sona erdirilerek Uygur halkına rahat bir nefes aldırılması için Birleşmiş Milletleri, İslam İşbirliği Teşkilatını ve Türkiye hükümetini Çin Halk Cumhuriyetine baskı uygulamaya davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Seyit Tümtürk ise Urumçi’de hayatını kaybedenleri unutmayacaklarını söyleyerek, “Bundan tam 14 yıl önce, 5 Temmuz 2009 tarihe Urumçi Katliamı olarak, Doğu Türkistan Katliamı olarak geçen acı olay hala içimizi sızlatmakta. Her hatırladığımızda binlerce masum kardeşimizin Çinli işgalciler tarafından nasıl bir soykırıma tabi tutulduğu, köle işçi olarak Doğu Türkistan topraklarından Çin’in iç bölgelerine götürülen kardeşlerimizin, kızlarımızın gece yatakhanedeyken saldırıya uğradığı ve bu saldırı sonucu sabahında buna karşılık “Biz buraya kendi irademizle gelmedik, bizi çalışmak için getirdiniz ama bizim ne can ne de namus güvenliğimiz garanti altında değil” diyerek protesto ettiklerinde eli sopalı, bıçaklı, silahlı Çinli paramiliter güçler tarafından adeta bir soykırım yaşandı. Binlerce kardeşimiz Urumçi’de yüzlerce kardeşimiz diğer bölgelerde olmak üzere katledildi. Urumçi’de yaşanan bu katliam maalesef dünyanın gözleri önünde seyredildi fakat Türkiye’den başka hiçbir ülke bu soykırıma itiraz etmedi. O zaman Başbakan olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın “Çin’in Urimçi’de yaptığı bir soykırımdır, katliamdır. Bunu derhal durdurmalıdır. Aksi Takdirde konuyu Birleşmiş Milletler’e taşıyacağım” sözü belki on binlerce masum Doğu Türkistanlı’nın katledilmesini önlemiştir. Bugün biz 14 yıl sonra kendi vatanlarından sırf demografik yapıyı Türk ve Müslüman olan Doğu Türkistan’ı Çinlileştirme projesi ile tamamlanmak üzere Türklerin ve Müslümanların Çin’e, Çinlilerin Doğu Türkistan’a nakliye edildiği bir dönemde Çin devletine emanet edilmiş olan namuslarımız, canlarımız katledilmiş ve tarihe 5 Temmuz 2009 Urumçi Katliamı olarak geçen bu acı hatırayı anmak ve Çin’i lanetlemek için bir arada bulunmaktayız. Hiçbir zaman şehitlerimizi unutmayacağız. O şehitlerimiz bizim meşalemizdir, ülkülerimizdir, iftiharlarımızdır. Onlar bizim tarihe altın harflerle yazılan Doğu Türkistan Cumhuriyetlerinin hatıralarıdır. Biz de inşallah o hatırayı diriltecek ruh ve azme sahibiz” dedi.