Karadağ, AA muhabirine yaptığı açıklamada, asırlardır devam eden tüberküloz savaşında insanoğlunun en güçlü dönemini yaşadığını, hastaların birçoğunu tedavi etmek için gereken tüm ilaçların ellerinde bulunduğunu bildirdi.
Hastaların kendi şikayetleri ortadan kalktıktan sonra tedaviye devam etmek istememesi sorununa Dünya Sağlık Örgütü'nün "Doğrudan Gözetimli Tedavi (DGT)" yöntemiyle çözüm getirdiğini belirten Karadağ, "Bu programı alan ülkeler eğer politikalarında da varsa büyük başarılar elde ediyor. Bunlardan biri olan bizim ülkemizde de 2006'dan beri başarılı tedaviler yapılmaktadır" diye konuştu.
Karadağ, verem hastalığının solunum yoluyla bulaştığını hatırlatarak, kalabalık ortamda veremli hastanın bulunması halinde, orada her insanın bu hastalığa yakalanma riskinin olduğunu dile getirdi.
"EĞER TEDAVİ EDİLMEZSE HALA ÖLÜMCÜL"
Bu hastalığın tedavi edilmemesi halinde hala ölümcül olduğuna dikkati çekerek, dünyada aslında tüberküloz mikrobuyla karşılaşan insan sayısının dünya nüfusunun yaklaşık 3'te biri olduğunu belirtti.
Milyarlarca insanın vücutlarında verem mikrobunu taşıdığını ifade eden Karadağ, şöyle devam etti:
"Bu mikropla her karşılaşan hasta olmuyor. Direnci yüksek, beslenmesi güçlü insanlar hastalanmıyorlar. Eğer vücut direnci düşerse, mikroplarla baş edemeyecek duruma gelirse, reaktivasyon dediğimiz tüberkülozda vücuduna daha önce aldığı mikrobun aktive olmasıyla hastalanabilir ya da daha sık görülen reenfeksiyon dediğimiz herhangi bir hastayla karşılaştığı zaman vücudunda da bu mikrop bulunuyorsa hastalık gelişebilir. Erişkin tipi dediğimiz bu tüberkülozda insanların akciğerlerinde erimeler ve kaviteler (boşluk) oluşuyor. Bu kaviteler de insanların kan tükürmesine sebep oluyor. Tarihte milyonlarca insanın ölümüne sebep olan bu hastalık eğer tedavi edilmezse hala ölümcül. İki haftadan daha uzun süren öksürüğü bulunanlar, muhakkak bir hekime başvurmalı. Uzun süreli öksürük, kilo kaybı, halsizlik ve özellikle gece terlemesi bulunanlar mutlaka kontrole gitmeli."