“25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” nedeniyle Bursa Barosu’nda gerçekleştirilen basın açıklamasına, Bursa Barosu Başkanı Altun’un yanı sıra yönetim kurulu üyeleri ve avukatlar katıldı.
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nün, 25 Kasım 1960 tarihinde Dominik Cumhuriyeti’nde diktatörlüğe karşı bir hareketin üyesi olan Mirabel Kardeşlerin, tecavüz edilip dövülerek öldürülmesi üzerine tüm dünyada kadına yönelik şiddeti sona erdirmek için düzenlenen kampanyalar sonucu 1999 yılında BM tarafından kabul edildiğini hatırlatan Altun, dünyada kadınların büyük oranda şiddet ve istismara maruz kaldığını söyledi. Ülkemizde, aile içinde, okulda, sokakta, toplu taşıma araçlarında, kamusal veya özel alanda şiddet olaylarının her geçen gün daha da arttığını kaydeden Gürkan Altun, yasal önlemlere rağmen mağdurların da yeterince korunmadığını belirtti.
Bursa Barosu Başkanı Altun şöyle konuştu:
“Türkiye’de yaşamının herhangi bir döneminde eşi veya eski eşi tarafından fiziksel şiddete maruz bırakılan kadınların oranı yüzde 39.3, yaşadıkları şiddeti kimseye anlatamayan kadınların oranı ise yüzde 48.5’dir. Ülkemizdeki istatistiki verilerin yeterince sağlıklı tutulamadığı gerçeğinin yanı sıra şiddeti bildirmeyenlerin oranının yüksekliği karşısında bilinenin de üzerinde kadının şiddete maruz kaldığı açıktır. 2017 yılı verilerine göre Türkiye kadın-erkek eşitliğinin sağlanması bakımından, küresel cinsiyet eşitliği puanlamasında 141 ülke içerisinde 131. sırada yer almıştır. Uluslararası sözleşmelere, yasal düzenlemelere rağmen şiddetin önüne geçilememesi sorunun yasadan değil kamusal ve toplumsal zihin yapısının değişmemesinden kaynaklandığı açıktır.
6284 sayılı Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun çerçevesindeki tedbirler yerine getirilmeli ve uygulamadaki aksaklıkların önüne geçme konusunda öncelikle devletin, tüm siyasi partilerin, özel sektörün, sivil toplumun işbirliği yaparak gerekli sosyal politikaları hayata geçirmesi gerekmektedir.”
Altun, “Gündeme getirilen aile hukuku ve kadına yönelik şiddet konusunda uzlaşma ve arabuluculuk uygulaması teklifi kabul edilemez, hukuken mümkün de değildir. Ayrıca kadının şikayetçi olmak için karakola gittiğinde aileyi korumak adına ‘kocandır yapar, evine dön’ diyen eril yapının önüne, 6284 sayılı yasanın uygulaması ile geçilmişken şiddet mağduru yine bir başka kurumun önüne gidecektir. Bu teklifin kabulü halinde şimdiye kadar şiddetle mücadele konusunda yapılan tüm eylem planları, Cumhuriyet ile kadın hakları alanında elde edilen tüm kazanımlar sona erecektir” dedi ve şöyle devam etti:
“Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak adına zihniyet değişikliği sağlanmadıkça kadına yönelik şiddet, ayrımcılık ve istismar son bulmayacaktır. Bu sebeple, öncelikle yasal mevzuatta düzenlenen, kadın erkek eşitliğinin toplumda sağlanabilmesi için, devletin, kadının ayrı bir birey olduğunu kabul ederek kadın politikalarının sadece aile üzerinden yürütülmesine son verilmesi, toplumun temelini oluşturan ailenin, haklara sahip olmada ve kullanmada eşit haklara sahip kadın ve erkekten oluştuğu bilinciyle hareket edilmesi gerekmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ancak temel hak ve özgürlüklerin korunduğu bir ortamda korunup gelişebileceği, cinsiyet ayrımcılığının bir demokrasi meselesi olduğu unutulmamalıdır.
Bursa Barosu olarak kadına yönelik şiddet, cinsel istismar, ayrımcılık ve kadının insan hakkı ihlaline yol açacak her türlü yasal düzenleme karşısındayız. Kadına yönelik şiddeti sona erdirilinceye kadar tüm kurumlarla işbirliği halinde mücadelemizi kararlıkla sürdüreceğiz.”