Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, İngiltere merkezli "The Centre for British-Turkish Understanding (CBTU)" tarafından internet üzerinden düzenlenen "Değişen Küresel ve Bölgesel Güvenlik Ortamında Türkiye" başlıklı programa katıldı. Video telekonferans şeklinde gerçekleşen programda Türkiye ile İngiltere arasındaki bağların çok köklü olduğunu kaydeden Bakan Akar, "Pek çok küresel konuda aynı veya benzer pozisyonlara sahibiz. Ekonomik ilişkilerimiz de kapsamlı. Savunma sanayi alanındaki işbirliğimiz umut verici" dedi.
Bakan Akar, Brexit’ten sonra İngiltere-Türkiye ilişkilerin ve stratejik ortaklığının ortak riskler ve yeni işbirliği fırsatları konusunda eskisinden daha uyumlu olacağına inandığını aktardı.
"Beyin ölümü iddialarının aksine..."
NATO’nun rolünün her zamankinden daha hayati olduğuna inandıklarını belirten Bakan Akar, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’ın ittifak hakkındaki "beyin ölümü gerçekleşti" ifadesine atıfta bulunarak, "Beyin ölümü iddialarının aksine, NATO çeşitli ve yeni ortaya çıkan tehditlere başarılı bir şekilde uyum sağlamaya ve büyümeye devam etti. Türkiye geçmişte olduğu gibi bu uyumu güçlü bir şekilde desteklemeye devam edecektir” diye konuştu.
"AB’deki bu vizyon eksikliğine İngiltere yabancı değil"
Bazı anlaşmazlıklara rağmen, Türkiye ve Avrupa Birliği’nin (AB), güvenlik, savunma, terörle mücadele ve yasadışı göçün önlenmesi gibi çok çeşitli konularda uzun vadeli çıkarları paylaştığını vurgulayan Bakan Akar şunları söyledi:
"Avrupa güvenliği konusundaki kapsamlı bir yaklaşım, Türkiye veya İngiltere’siz mümkün değil. Ancak AB tarafında stratejik vizyon eksikliği var. İlişkilerimizin her yönünü, Kıbrıs sorunu ve Doğu Akdeniz ile ilişkilendirmek, ortak gündemimizin belirli üyeler tarafından ele geçirilmesine olanak sağlıyor. Bunlar arasında AB’ye girmesine asla izin verilmemesi gerekenler de var. Bu ifademde Kıbrıs Rum Yönetimi’ni kastediyorum. AB’deki bu vizyon eksikliğine İngiltere yabancı değil. Brexit sürecinde gördüğümüze inanıyorum."
Terörle mücadele
Avrupa’daki bazı bölgelere yönelik olası risklerin aksine Türkiye’ye yönelik tehditlerin bir olasılık değil, gerçek, önemli ve ölümcül olduğunu kaydeden Bakan Akar, Türkiye’nin NATO üyeleri arasında en çok terör saldırısına maruz kalan ülke olduğuna işaret etti.
Türkiye’nin yıllardır her türlü terörizme karşı kararlılıkla mücadele ettiğini, bu örgütler arasında DAEŞ, PKK-PYD-YPG’nin yanı sıra FETÖ de bulunduğunu belirten Bakan Akar, "PKK artık bir terör örgütü olarak tanınıyor. Ancak bu gerçeğin dostlarımız ve müttefiklerimiz arasında anlaşılması çok uzun sürdü. Şimdi aynı ikilem, YPG’nin terör örgütü olarak tanınmasında görülüyor. Maalesef YPG, bazı müttefiklerimizden önemli derecede destek almaya devam ediyor" ifadesini kullandı.
Kürtleri PKK/YPG ile özdeşleştirmenin Kürtlere hakaret olduğunu söyleyen Bakan Akar, "Ne Kürt halkıyla ne de başka bir etnik kökenle sorunumuz olduğunun altını çizmeliyim. Tek düşmanımız terörizm" değerlendirmesini yaptı.
"Ne PKK/YPG Kürtleri, ne de DEAŞ İslam’ı temsil ediyor"
Türk Silahlı Kuvvetlerinin DAEŞ’le doğrudan savaşan tek koalisyon ordusu olduğuna dikkat çeken Bakan Akar, "Terörü herhangi bir din veya etnik grupla ilişkilendirmeye çalışmanın yanlış olduğunu özellikle vurgulamak isterim. Bu, aslında teröristlerin işine yarıyor. PKK/YPG Kürtleri temsil etmediği gibi DEAŞ da İslam’ı temsil etmiyor." dedi.
"FETÖ konusunda somut adım bekliyoruz"
Türkiye için ciddi diğer bir tehdidin de FETÖ olduğuna dikkat çeken Bakan Akar, örgütün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında demokrasiyi hedef aldığını, 252 kişiyi şehit ettiğini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a suikast düzenlemeye çalıştığını ve TBMM’yi bombaladığını hatırlattı. Bakan Akar, Türkiye’nin bu tür demokrasi düşmanlarıyla demokratik yollarla savaşmaya kararlı olduğunu ve müttefiklerinden iade talepleri dahil bu örgüte karşı somut adımlar atmasını beklediğini söyledi.
"İdlib’de vardığımız ateşkes, hayati öneme sahip"
Bakan Akar, Suriye konusunda ise Türkiye’nin başından itibaren Suriye halkının yanında yer aldığını belirterek, "Etnik kimlikleri veya inançlarına bakılmaksızın Ezidi, Arap, Hristiyan, Süryani ve diğer pek çok azınlığın aralarında olduğu milyonlarca Suriyeliyi kucakladık." ifadesini kullandı.
Türkiye’nin yaptığı yardımlara dikkat çeken Bakan Akar, "Şimdiye kadar 300 binden fazla Suriyeli, Türkiye’nin terörle mücadele operasyonlarında teröristlerden arındırdığı bölgelere geri döndü. Mart ayında İdlib’de vardığımız ateşkes, zaman zaman yaşanan ihlallere rağmen sürüyor. Bu ateşkes, sahadaki insani durumu iyileştirmek, Türkiye ve Avrupa’ya yönelik başka bir mülteci akışını önlemek ve siyasi süreci yeniden canlandırmak için hayati öneme sahip." dedi.
"Libya’da meşru hükümetin çağrısına somut destek sağlayan tek ülke bizdik"
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Libya’da ülkenin doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter’in BM tarafından tanınan meşru hükümete yönelik saldırı başlatmasının üzerinden bir yıldan fazla zaman geçtiğini hatırlattı.
Birleşik Arap Emirlikleri tarafından finanse edilen, Mısır ve Rusya tarafından desteklenen Hafter’in barış ve istikrar olasılığını baltalamak için ara vermeksizin çalıştığını söyleyen Bakan Akar, "Paralı askerler tarafından desteklenen Hafter güçleri, hastaneler, limanlar, havaalanları, okullar, büyükelçilikler, yerleşim alanları ve tıbbi malzeme depolarını ayrım gözetmeksizin bombaladı. Hafter güçlerinden temizlenen alanlarda çok sayıda toplu mezar ve yüzlerce insan kalıntısı ortaya çıkarıldı." diye konuştu.
Türkiye’nin öncelikli hedefinin Libyalıların önderliğinde, toprak bütünlüğü ve ulusal birliği korunmuş ve tüm Libyalıları kucaklayan bağımsız ve egemen bir Libya olduğunu vurgulayan Bakan Akar, şöyle konuştu:
"Libya hükümetinin yardım çağrısı karşısında somut destek sağlayan tek ülke bizdik. Desteğimizin sahadaki dengeyi değiştirdiği ve Berlin Konferansı gibi diplomatik çabaların önünü açtığı kabul ediliyor. Yardımımız olmasaydı Trablus, Hafter güçlerinin eline geçebilir, bu da büyük bir insani felakete yol açabilirdi. Bu sorunun askeri bir çözümü yok. BM’nin Libya’daki çabalarının ve son ateşkes ilanlarının kalıcı bir siyasi çözüme yol açmasını umuyoruz."
Ege ve Doğu Akdeniz
Ege ve Doğu Akdeniz’de bir takım çözülmemiş anlaşmazlıklar olduğunu söyleyen Bakan Akar, bu anlaşmazlıkların esasen Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi’nin hem Türkiye’nin hem de Kıbrıslı Türklerin egemenlik haklarını ihlal eden tek taraflı iddialarından kaynaklandığını belirtti. Yunanistan’ın adaların askerden arındırılmasını öngören uluslararası anlaşmaları ihlal ettiğini vurgulayan Bakan Akar, örnek olarak Türkiye’ye sadece 2 kilometre uzaklıktaki Meis Adası’na gönderilen askerleri gösterdi. Türkiye’nin Akdeniz’le bağlantısının kıyılarla sınırlandırılmaya çalışıldığını aktaran Bakan Akar, Yunanistan’ın sadece 10 kilometrekarelik Meis Adası’nın 40 bin kilometrekarelik bir kıta sahanlığına sahip olduğunu iddia ettiğine dikkat çekerek, "Bu tür iddialar, ne gerçekçi ne de adildir." değerlendirmesini yaptı.
Türkiye’nin sorunların uluslararası hukuk yoluyla çözülmesinden yana olduğunu vurgulayan Bakan Akar, "Dostlarımızdan ve müttefiklerimizden tek isteğimiz, Yunanistan’ın iddialarına ve uygulamalarına mantık, bilim ve nesnel kriterler çerçevesinde bakmaları ve bunları Türkiye’nin meşru, makul ve sağduyulu yaklaşımı ile karşılaştırmaları." dedi.
"Kıbrıs sorunun çözümü, Kıbrıslı Türklerin adanın ortak sahipleri olduğunu kabul etmekle mümkün"
Bakan Akar, Kıbrıs’ta temel sorunun Kıbrıs Rum kesiminin Kıbrıslı Türkleri kendi vatanlarında azınlık statüsüne indirgemeye çalışmasından kaynaklandığını belirterek, "Kıbrıs sorununun çözümü, ancak Kıbrıslı Türklerin adanın ortak sahipleri olduğu gerçeğini kabul etmekle mümkündür." diye konuştu.
Türkiye’nin garantör ülke olarak Kıbrıs Türk halkının güvenliğini, siyasi haklarını ve adadaki ve çevresindeki doğal kaynakları konusundaki haklarını garanti altına alacak her türlü çözümü destekleyeceğini aktaran Bakan Akar, "Başka bir garantör olan İngiltere de, çözüm arayışında tarafsız, dengeli ve aktif bir rol oynayabilir ve oynamalıdır" ifadesini kullandı.
"Türkiye, Azerbaycan’ı desteklemeye devam edecek"
Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik saldırılarına da değinen Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Erivan’ın bu saldırılarıyla bir kez daha bölgede barış ve istikrarın önündeki en büyük engel olduğunu gösterdiğini kaydetti. Bu saldırıların uluslararası hukukun açık şekilde bir ihlali olduğunu ve şiddetle kınadıklarını söyleyen Bakan Akar, "Karabağ ve çevresindeki bölgelerin yasadışı işgali, Azerbaycan’da bir milyondan fazla kişinin ülke içinde yerinden edilmesine yol açtı. Bölgede barış ve istikrarın sağlanması için bu bölgelerdeki Ermeni işgaline son verilmesi gerekiyor. Türkiye, halkını ve toprak bütünlüğünü koruyan Azerbaycan ile dayanışma içinde ve onu desteklemeye devam edecek" dedi.
Bakan Akar, Brexit’ten sonra İngiltere-Türkiye ilişkilerin ve stratejik ortaklığının ortak riskler ve yeni işbirliği fırsatları konusunda eskisinden daha uyumlu olacağına inandığını aktardı.
"Beyin ölümü iddialarının aksine..."
NATO’nun rolünün her zamankinden daha hayati olduğuna inandıklarını belirten Bakan Akar, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’ın ittifak hakkındaki "beyin ölümü gerçekleşti" ifadesine atıfta bulunarak, "Beyin ölümü iddialarının aksine, NATO çeşitli ve yeni ortaya çıkan tehditlere başarılı bir şekilde uyum sağlamaya ve büyümeye devam etti. Türkiye geçmişte olduğu gibi bu uyumu güçlü bir şekilde desteklemeye devam edecektir” diye konuştu.
"AB’deki bu vizyon eksikliğine İngiltere yabancı değil"
Bazı anlaşmazlıklara rağmen, Türkiye ve Avrupa Birliği’nin (AB), güvenlik, savunma, terörle mücadele ve yasadışı göçün önlenmesi gibi çok çeşitli konularda uzun vadeli çıkarları paylaştığını vurgulayan Bakan Akar şunları söyledi:
"Avrupa güvenliği konusundaki kapsamlı bir yaklaşım, Türkiye veya İngiltere’siz mümkün değil. Ancak AB tarafında stratejik vizyon eksikliği var. İlişkilerimizin her yönünü, Kıbrıs sorunu ve Doğu Akdeniz ile ilişkilendirmek, ortak gündemimizin belirli üyeler tarafından ele geçirilmesine olanak sağlıyor. Bunlar arasında AB’ye girmesine asla izin verilmemesi gerekenler de var. Bu ifademde Kıbrıs Rum Yönetimi’ni kastediyorum. AB’deki bu vizyon eksikliğine İngiltere yabancı değil. Brexit sürecinde gördüğümüze inanıyorum."
Terörle mücadele
Avrupa’daki bazı bölgelere yönelik olası risklerin aksine Türkiye’ye yönelik tehditlerin bir olasılık değil, gerçek, önemli ve ölümcül olduğunu kaydeden Bakan Akar, Türkiye’nin NATO üyeleri arasında en çok terör saldırısına maruz kalan ülke olduğuna işaret etti.
Türkiye’nin yıllardır her türlü terörizme karşı kararlılıkla mücadele ettiğini, bu örgütler arasında DAEŞ, PKK-PYD-YPG’nin yanı sıra FETÖ de bulunduğunu belirten Bakan Akar, "PKK artık bir terör örgütü olarak tanınıyor. Ancak bu gerçeğin dostlarımız ve müttefiklerimiz arasında anlaşılması çok uzun sürdü. Şimdi aynı ikilem, YPG’nin terör örgütü olarak tanınmasında görülüyor. Maalesef YPG, bazı müttefiklerimizden önemli derecede destek almaya devam ediyor" ifadesini kullandı.
Kürtleri PKK/YPG ile özdeşleştirmenin Kürtlere hakaret olduğunu söyleyen Bakan Akar, "Ne Kürt halkıyla ne de başka bir etnik kökenle sorunumuz olduğunun altını çizmeliyim. Tek düşmanımız terörizm" değerlendirmesini yaptı.
"Ne PKK/YPG Kürtleri, ne de DEAŞ İslam’ı temsil ediyor"
Türk Silahlı Kuvvetlerinin DAEŞ’le doğrudan savaşan tek koalisyon ordusu olduğuna dikkat çeken Bakan Akar, "Terörü herhangi bir din veya etnik grupla ilişkilendirmeye çalışmanın yanlış olduğunu özellikle vurgulamak isterim. Bu, aslında teröristlerin işine yarıyor. PKK/YPG Kürtleri temsil etmediği gibi DEAŞ da İslam’ı temsil etmiyor." dedi.
"FETÖ konusunda somut adım bekliyoruz"
Türkiye için ciddi diğer bir tehdidin de FETÖ olduğuna dikkat çeken Bakan Akar, örgütün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında demokrasiyi hedef aldığını, 252 kişiyi şehit ettiğini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a suikast düzenlemeye çalıştığını ve TBMM’yi bombaladığını hatırlattı. Bakan Akar, Türkiye’nin bu tür demokrasi düşmanlarıyla demokratik yollarla savaşmaya kararlı olduğunu ve müttefiklerinden iade talepleri dahil bu örgüte karşı somut adımlar atmasını beklediğini söyledi.
"İdlib’de vardığımız ateşkes, hayati öneme sahip"
Bakan Akar, Suriye konusunda ise Türkiye’nin başından itibaren Suriye halkının yanında yer aldığını belirterek, "Etnik kimlikleri veya inançlarına bakılmaksızın Ezidi, Arap, Hristiyan, Süryani ve diğer pek çok azınlığın aralarında olduğu milyonlarca Suriyeliyi kucakladık." ifadesini kullandı.
Türkiye’nin yaptığı yardımlara dikkat çeken Bakan Akar, "Şimdiye kadar 300 binden fazla Suriyeli, Türkiye’nin terörle mücadele operasyonlarında teröristlerden arındırdığı bölgelere geri döndü. Mart ayında İdlib’de vardığımız ateşkes, zaman zaman yaşanan ihlallere rağmen sürüyor. Bu ateşkes, sahadaki insani durumu iyileştirmek, Türkiye ve Avrupa’ya yönelik başka bir mülteci akışını önlemek ve siyasi süreci yeniden canlandırmak için hayati öneme sahip." dedi.
"Libya’da meşru hükümetin çağrısına somut destek sağlayan tek ülke bizdik"
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Libya’da ülkenin doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter’in BM tarafından tanınan meşru hükümete yönelik saldırı başlatmasının üzerinden bir yıldan fazla zaman geçtiğini hatırlattı.
Birleşik Arap Emirlikleri tarafından finanse edilen, Mısır ve Rusya tarafından desteklenen Hafter’in barış ve istikrar olasılığını baltalamak için ara vermeksizin çalıştığını söyleyen Bakan Akar, "Paralı askerler tarafından desteklenen Hafter güçleri, hastaneler, limanlar, havaalanları, okullar, büyükelçilikler, yerleşim alanları ve tıbbi malzeme depolarını ayrım gözetmeksizin bombaladı. Hafter güçlerinden temizlenen alanlarda çok sayıda toplu mezar ve yüzlerce insan kalıntısı ortaya çıkarıldı." diye konuştu.
Türkiye’nin öncelikli hedefinin Libyalıların önderliğinde, toprak bütünlüğü ve ulusal birliği korunmuş ve tüm Libyalıları kucaklayan bağımsız ve egemen bir Libya olduğunu vurgulayan Bakan Akar, şöyle konuştu:
"Libya hükümetinin yardım çağrısı karşısında somut destek sağlayan tek ülke bizdik. Desteğimizin sahadaki dengeyi değiştirdiği ve Berlin Konferansı gibi diplomatik çabaların önünü açtığı kabul ediliyor. Yardımımız olmasaydı Trablus, Hafter güçlerinin eline geçebilir, bu da büyük bir insani felakete yol açabilirdi. Bu sorunun askeri bir çözümü yok. BM’nin Libya’daki çabalarının ve son ateşkes ilanlarının kalıcı bir siyasi çözüme yol açmasını umuyoruz."
Ege ve Doğu Akdeniz
Ege ve Doğu Akdeniz’de bir takım çözülmemiş anlaşmazlıklar olduğunu söyleyen Bakan Akar, bu anlaşmazlıkların esasen Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi’nin hem Türkiye’nin hem de Kıbrıslı Türklerin egemenlik haklarını ihlal eden tek taraflı iddialarından kaynaklandığını belirtti. Yunanistan’ın adaların askerden arındırılmasını öngören uluslararası anlaşmaları ihlal ettiğini vurgulayan Bakan Akar, örnek olarak Türkiye’ye sadece 2 kilometre uzaklıktaki Meis Adası’na gönderilen askerleri gösterdi. Türkiye’nin Akdeniz’le bağlantısının kıyılarla sınırlandırılmaya çalışıldığını aktaran Bakan Akar, Yunanistan’ın sadece 10 kilometrekarelik Meis Adası’nın 40 bin kilometrekarelik bir kıta sahanlığına sahip olduğunu iddia ettiğine dikkat çekerek, "Bu tür iddialar, ne gerçekçi ne de adildir." değerlendirmesini yaptı.
Türkiye’nin sorunların uluslararası hukuk yoluyla çözülmesinden yana olduğunu vurgulayan Bakan Akar, "Dostlarımızdan ve müttefiklerimizden tek isteğimiz, Yunanistan’ın iddialarına ve uygulamalarına mantık, bilim ve nesnel kriterler çerçevesinde bakmaları ve bunları Türkiye’nin meşru, makul ve sağduyulu yaklaşımı ile karşılaştırmaları." dedi.
"Kıbrıs sorunun çözümü, Kıbrıslı Türklerin adanın ortak sahipleri olduğunu kabul etmekle mümkün"
Bakan Akar, Kıbrıs’ta temel sorunun Kıbrıs Rum kesiminin Kıbrıslı Türkleri kendi vatanlarında azınlık statüsüne indirgemeye çalışmasından kaynaklandığını belirterek, "Kıbrıs sorununun çözümü, ancak Kıbrıslı Türklerin adanın ortak sahipleri olduğu gerçeğini kabul etmekle mümkündür." diye konuştu.
Türkiye’nin garantör ülke olarak Kıbrıs Türk halkının güvenliğini, siyasi haklarını ve adadaki ve çevresindeki doğal kaynakları konusundaki haklarını garanti altına alacak her türlü çözümü destekleyeceğini aktaran Bakan Akar, "Başka bir garantör olan İngiltere de, çözüm arayışında tarafsız, dengeli ve aktif bir rol oynayabilir ve oynamalıdır" ifadesini kullandı.
"Türkiye, Azerbaycan’ı desteklemeye devam edecek"
Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik saldırılarına da değinen Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Erivan’ın bu saldırılarıyla bir kez daha bölgede barış ve istikrarın önündeki en büyük engel olduğunu gösterdiğini kaydetti. Bu saldırıların uluslararası hukukun açık şekilde bir ihlali olduğunu ve şiddetle kınadıklarını söyleyen Bakan Akar, "Karabağ ve çevresindeki bölgelerin yasadışı işgali, Azerbaycan’da bir milyondan fazla kişinin ülke içinde yerinden edilmesine yol açtı. Bölgede barış ve istikrarın sağlanması için bu bölgelerdeki Ermeni işgaline son verilmesi gerekiyor. Türkiye, halkını ve toprak bütünlüğünü koruyan Azerbaycan ile dayanışma içinde ve onu desteklemeye devam edecek" dedi.