Rakip Haliç'in mütevazi Kasımpaşa’sıydı; ama Ali Ay maç primin 40 bin liraya çıkarmıştı.
Yani Bursaspor’un diğer şampiyonlarla yaptığı maçlardaki kadar.
Hal böyleyken Bursaspor o Kasımpaşa’ya yenildi.
Başkan Ali Ay bu duruma bakarak nasıl bir takım kurduğunu görsün.
Astronomik primlerle, zayıf rakipleri bile yenemeyen bu kadro O’nun eseri.
Maça dönelim…
Takımın beyni Pablo’nun ve Bostock’un olmayışı Bursaspor’un oyun merkezini boşaltmıştı. Bu durumda kendi adıma Furkan’ı forvet arkası olarak sahada görmek istiyordum. Genç oyuncunun son maçtaki performansı yetersiz olsa da bu şartlarda o bölgedeki açığı kapatabilecek tek isimdi; ama kulübedeydi. Agu ve Shehu’ya kaldık mecburen.
Bursaspor maçın başından beri oyunu kanatlara yıkma gayretindeydi; ama haftalardır düzelmeyen ve bizim sürekli vurguladığımız yanlış adrese teslim orta ve paslar atakları gollük hale dönüştürmüyordu.
Oyun böyle giderken İstanbul temsilcisinin en tehlikeli adamı Trezeguet bulduğu ilk fırsatta Harun’u avlamayı başardı. Harun’un uzaktan yediği goller dikkat çekmeye başlasa da ben her zaman öncelikle topa vurduran defans oyuncularına faturayı keserim. Rakibin en etkili adamı topla buluştuysa basacaksın ve vurdurmayacaksın.
İkinci yarıda ise Bursaspor resmen kamp kurdu Kasımpaşa sahasında. Sağlı, sollu gitti rakibin üstüne gitti; ancak rakip savunma yerleşikti. Ara ara verilen açıklarda da kademeye iyi girerek Bursaspor hücum hattına pas bağlantılarını başarıyla kestiler.
Bunda yeterli derecede hareketli olmayan, çabuk oynamayan ve yardımlaşmayan Bursasporlu futbolcuların payı büyük.
Bursaspor iki sezondur hücum hattına topu aktaramıyor. Toplar hep yanlış adrese gidiyor. Ya rakibin poposuna çarpıyor ya da ceza alanı içindeki defans oyuncusunun kafasında eriyor. En az gol kaçıran forvetler ligde eminim Bursaspor’unkilerdir; çünkü topla en az buluşanlar onlar. O yüzden sorunu iyi tespit etmeli. Tamam forvetler de yetersiz ama oyun kurucular daha yetersiz.
Kasımpaşa karşısındaki oyun üstünlüğünü skor üstünlüğüne çevirememesinin tek nedeni bu.
Paul Le Guen hafta içi toplantısında
"Moussa'nın fiziksel ve genel durumu şu anda bizim için kriter değerlendirmesinde ilk 11'e girecek durumda değil" demişti.
O Musa Sow üç gün sonra ilk 11’de sahaya çıktı.
Görülüyor ki aslında Fransız Hoca’nın psikolojik ve genel durum kriterleri teknik direktörlük yapacak gibi değil. Zira bu ilk değil. Bu tarz tutarsız beyanatları sürekli veriyor.
Maç sonu da “Git derlerse giderim” demiş. Tabela, puan cetveli sana haftalardır “Git” diye bas bas bağırıyor. Ama “Paramı almadan gitmem” demek zor tabi değil mi !?
Aynı şey Başkan Ay için de geçerli.
O da başkan adaylığı ile ilgili açıklamasını Kasımpaşa maçı sonrası yapacağını ifade etmişti.
Yani Kasımpaşa’yı yensek aday olmayı kendine uygun görecekti demek ki.
Oysa maç sonucuna göre değil, görev başından beri gösterilen performansa göre bu kararı alması gerekiyor.
Sürekli yanlış kararlar aldığı için de tekrar adaylık kararı alacağını tahmin etmek hiç zor değil.