Bursaspor 2. Başkanı Emin Adanur kendi açısından haklı olarak dün sosyal medya hesabından eleştirilerle ilgili serzenişte bulundu.
Adanur camiadaki herkesin bir şekilde yaşadığı mağduriyeti yaşıyor.
Bursasporlular olarak olarak empati yeteneğimiz yok ya da kaybettik diyelim.
Ne taraftar kendini yönetimin yerine koyabiliyor ne de yöneticiler kendilerini taraftarın yerine koyabiliyorlar.
Böyle olunca da kimse kimseyi anlamıyor. Herkes olaylara kendi açısından bakıyor.
Yönetime gelse belki aynı şekilde davranacak taraftarlar yöneticilere demediğini bırakmıyor, tribüne dönse yapılan yönetimsel yanlışlara aynı tepkileri verecek yöneticiler taraftarı suçluyor.
Herkes birbirini anlamaya çalışmadan bu durum değişmez.
Tabi ki bulunduğu yerde samimiyetle işini yapmaya çalışanlardan bahsediyorum.
Kötü niyetlileri anlayacak halimiz yok.
Öncelikle Adanur ve ekibi kendini yeşil beyazlı taraftarların yerine koyup empati yapmalı.
Şöyle ki…
Yarım asır boyunca futboldaki İstanbul hegemonyasını yıkmak için hayaller kuruyor ve mücadele veriyorsun, sonunda bunu muhteşem bir şekilde başarıyorsun.
Hayallerini daha da büyütüyorsun yeni şampiyonlukları, Avrupa’da başarıları düşlüyorsun.
Ancak Şampiyon Başkanın kaybı ile her şey tam tersine dönüyor.
İş bilmez başkan ve yöneticilerin yanı sıra tamamen kötü niyetle kulübün yönetimine gelenler koskoca şampiyon Bursaspor’u hem sahada hem de maddi olarak baş aşağı uçuruma yuvarlıyorlar.
Şampiyonluk sonrası arda arda kaybedilen kupaları geçtim, küme düşmemeye oynuyorsun.
Tribünün üzerine kumpaslar kuruluyor cezaevlerine düşüyorsun. Mahkemelerde süründürülüyorsun.
Bu arada stadın elinden alınıyor ve kimsenin içine sinmeyen bir yere adeta sürülüyorsun.
Yetmiyor o stadı başka yere taşıyan “Korkmayın borca girin size para kazandıracak stat yapıyoruz” diyen kişi stadı bir türlü bitirmiyor.
Kötü niyetli 'bazı' başkan ve yine bazı yönetici ve bazı profesyoneller menajerlerle kulübü soyup soğana çeviriyorlar.
Futbolu yönetenler tarafından sürekli kulübünün hakkı yeniyor, hakemler her maç doğruyor ve seni kimse gerektiği gibi savunamıyor.
Ardından koskoca şampiyon kulüp olarak küme düşüyorsun.
Düştüğün yerden çıkmak için tutunabileceğin dalların transfer yasakları ile elinde kalıyor.
Daha düne kadar seninle maç yapmayı kariyerlerinin en büyük artılarından görecek takımlardan üçer, dörder gol yemeye başlıyorsun.
Kısacası şampiyon, soyulmuş ve alt lige düşmüş ve bir türlü o uçurumdan çıkamayan bir kulübün taraftarı olarak türlü aşağılamalara maruz kalıyorsun.
Özetle son 7-8 yılda travma üstüne travma yaşıyorsun.
Hal böyle olunca herkesin psikolojisi bozuluyor.
Camia birbirine düşüyor. Karşılıklı suçlamalar, sevgisizlik, samimiyetsizlik hakim oluyor.
Bundan başkanı da, yöneticisi de, hocası da, futbolcusu da, basın mensubu da, taraftarı da herkes etkileniyor.
Diller, kalemler adeta kılıç gibi havada sallanıyor.
Yıllardır omuz omuza Bursaspor için mücadele veren insanlar birbirlerine düşman kesiliyor.
Sosyal Medya denen meret de zaten yangına körükle gidiyor.
Bakın kendimden örnek vereyim.
Bursaspor altyapısında oynamış, tribünlerinde yıllarca başını defalarca derde sokacak şekilde emek vermiş, medyasında yine sırf Bursa’yı, Bursaspor’u ve tribününü savunacağım diye yine birçok kez başı ağrımış, işinden edilmek istenmiş, Bursaspor’dan tek beklentisi kulübün başarısı olan bana da olmadık vefasızca, kıymet bilmez şekilde bakan, düşman olan bir sürü insan var. “Bu adam yıllardır Bursa ve Bursaspor için çırpınıyor demiyorlar da, zamanında çevirdikleri dümen yüzünden ters düştüğüm kişilerin yalanlarına bakarak değerlendirme yapıyorlar. Bazıları ise Bursaspor mücadelene değil de siyasi görüşüne bakıyor. Ya da 10 yıl önce yazdığın iki cümleye takılı kalıp, sonrasında yaptığın iyi şeyleri görmüyorlar.
Yeri geliyor kulüp karışmasın diye mesleğini geri plana atıyorsun, tam tersi kulübü karıştırmakla suçlanabiliyorsun.
En acısı yıllardır yazılarında savunduğun tribünlerden tek bir kişinin çıkıp seni savunmaması oluyor.
Yani hepimiz bir şekilde mağduruz Emin Başkan. En azından seni savunanlar da çıkıyor ve oldukça da fazla.
O yüzden sana tavsiyem yani senin görev süren boyunca yapman gereken art niyetli eleştirilere kulak tıkamak, iyi niyetli olanları da dikkate almaktır.
Emin ol iyi niyetli olanlar çok ama çok daha fazladır.
Görev süresi boyunca “İstediğini yap seni hiç eleştirmeyeceğiz” diye bir ayrıcalık Şampiyon Başkan İbrahim Yazıcı’ya bile verilmedi. Dolayısıyla senin de böyle bir beklentin olmamalı.
Sen işini yap, soru işaretlerine maruz kalacak işlerden kaçın, şeffaf ol, hatalarında ısrar etme yeter.
Merak etme herkes Sen ve ekibinin ne şartlarda göreve geldiğinizi, kısa zamanda neleri başardığınızın farkında.
Ama senin de itiraf ettiğin ve birçoğunda özeleştiri yaptığın hatalarının da farkında.
O hataları tekrarlama diyor insanlar. Aldığın hatalı kararları da düzelt diyorlar, diyoruz.
Yaptığınız iyi şeyleri inkar etmiyoruz.
Bu yüzden her eleştiriyi art niyetli, vefasızca görevini bırakıp git demek olarak algılama.
Sen işini dürüstçe, doğru bir şekilde yap yeter.
Bunu başarabilirsen sonunda bu şehir sana gereken değeri verecektir.