Hafta içi bakıyorsunuz aylardır sakat olan genç oyuncu menajerlerin aklını çelmesiyle amatörce yapılan bir sözleşmeden yararlanarak oynamadığı sezonun parasını alıyor.
Bu durumda sahada ter döken oyuncular ne düşündüler acaba? “Adama bak yattığı yerden parasını aldı” dememişler midir sizce?
O ödeme için para aranırken yöneticiler adeta buhran geçiriyorlar. Bu sefer maça 1 gün kala sosyal medyadan yardım alamadıkları yerlere bombardımana başlıyorlar. Ya biz – en azından ben- basın mensubu iken maç havasını değiştirecek haberleri ve gündemleri görmezden gelmeye gayret ediyorum, yöneticiler bunu nasıl düşünmez akıl alır gibi değil.
Haklı da olsan gerektiğinde susup kriz yönetmeyi bileceksin. Zamanı gelince en azından maçtan sonra konuşursun.
Kadroya bakıyorsunuz takımın en aklı başında adamlarından olarak görünen ve geçen sezonun parlayan yıldızlarından Emirhan yedeklerde bile yok. Olmayışının açıklanan sebebi ise zerre inandırıcı değil.
Emirhan’ın bu sezon kafasını işgal eden sorunlarının futboluna yansımaya devam etmesi, yönetiminde gözden çıkarmasının gerçek neden olduğunu az çok tahmin edebiliyoruz.
Geçen senenin iyilerinden; ama bu sezonun dökülenlerinden devam edelim.
Onur Atasayar bu sezon yenen gollerin baş kahramanlarından. Bu oyuncunun kötü bir savunmacı olduğunu uzun zamandır düşünüyorum. Ancak en azından çıkışlarıyla hücuma katkı verirdi. Bu sene o da yok. Sayesinde rakipler sol tarafı otoban gibi kullanıyor. Bu kadar kötü oyun ve bunun haftalardır sürmesi kendini sahaya vermediğinin net bir göstergesi. Neden vermiyor, bilerek mi oynamıyor soruları kafalarda dönmeye başlamış durumda.
Aynı şekilde geçen sezonun asist kralı Burak Altıparmak’ta artık sabırları zorluyor. Burak çok büyük bir yıldız falan değil; ancak bilinen performansının çeyreğinde bile değil. Sezon başı transfer anlaşmasında yaşadığı sıkıntılar mı hala aklında bilemiyorum; ama o da yaşanan başarısızlığın baş kahramanlarından. Adeta atılmak için yaptığı faul de gözlerden kaçmadı. Burak varsa bir derdi dile getirmeli. Bu şekilde takıma zarar veriyor.
Özellikle Burak, Onur ve Emirhan için birçok taraftarın bilerek kendilerini vermiyorlar görüşünü taşıdığını ifade etmek istiyorum.
Takımın yenileri arasında bir şeyler yapmaya çalışanlar var. Ancak özellikle biraz iyi ve çıkış yakalayan takımlar karşısında onların da etkileri azalıyor. Özellikle İsmail Yüksek’in isteği, kazanma azmi takımın diğer oyuncularında olsa her şey çok farklı olabilirdi; ama yok maalesef. Maçın başında yaptığı iki presin rakibi nasıl zorladığını hepimiz gördük.
Bruno da takımın iyilerinden. Hemen her maç sahneye çıkıyor. Yeteneklerini konuşturuyor; ancak bazen O da yeterli olamıyor. Namık bir türlü istikrarı yakalayamıyor. Saman alevi gibi bir görüntü veriyor. Kaleci Erhan da öyle maç alan kaleci görüntüsünden uzak performansına devam ediyor.
Özetle işin baş aktörleri oyuncu grubu yeterli seviyede değil.
Hocaya bakalım… Cezalılar var, yerlerine tercih ettiği isimleri çok fazla tartışmaya gerek görmüyorum. Ancak gerçek stoper Taha varken Kubilay'ı otaya koymazdım diyebilirm. Kerem ve Bruno gibi savunması zayıf iki orta saha ile bu tip rakiplerde zorlanılıyor. Yine maç boyu yaşanan buydu.
Evet ben olsam Taha ile başlardım diye düşüyordum; ancak Taha’nın yaptığı hata da mazur görülecek gibi değil. Göz göre göre atılacak hareket yapmak nedir?
Bizati Hoca’ya dönelim. Oynadığı hemen her maçta farkını ortaya koyan, Vefa’yı hala göremeyen bir Hoca da kendini sorgulamalı. Hem hızlı, hem kreatif, hem gol hem de asist özelliği olan, rakip defansları dağıtabilen Vefa’yı kadroya monte edememek kenar yönetiminin başarısızlığıdır. Takımdaki motivasyon eksikliği de tabi ki öyle.
Çok da fazla uzatmaya gerek yok. Yönetimsel hatalar, transferlerin 2-3 isim hariç beklenenin çok altında kalması. Eski isimlerin isteksiz oyunları. Hoca’nın hataları Bursaspor’u bu noktaya getirdi.
Bu saatten sonra toparlanmak mümkün mü peki?
Bütün iş yönetim kurulunda bitiyor. Ancak şu ana kadar özellikle sportif alanda sergiledikleri performans ile çok umut verdiklerini söyleyemiyorum maalesef ki.