Devlet denen sistemin hayatımıza soktuğu envai çeşit vergi var.
Düşünün iş yeriniz var ve kiracısınız diye devlete kira kadar vergi ödüyorsunuz.
Dükkanınızda tabela var diye vergi ödüyorsunuz.
İşleriniz artsın diye broşür dağıtmaya kalksanız vergi ödüyorsunuz.
Yurt dışına çıkmaya kalksanız pasaport harcı, defter parası, yurt dışı çıkış harcı gibi 'uydurulmuş' kalemler için bir sürü para cebinizden alınıyor.
Bu tarz anlamsız o kadar çok vergi türü var ki say say bitmez.
Bugünkü konumuz ise sadece araç sahiplerinin vergileri üzerine.
Daha aracı alırken, aracın fiyatından 1,5-2 kat fazla vergi ödüyorsunuz.
Kredi ile aldıysanız banka da haliyle işin içine giriyor bu rakam daha da katlanıyor.
Devletin 1 milyonluk araçtan çeşitli kalemlerle 2 milyon vergi alıp, aracın fiyatını 3 milyona çıkarması ne akla ne mantığa sığıyor.
Yetmiyor o araçtan yılda 2 kez vergi alınıyor.
Yetmiyor akaryakıt fiyatı içinde vergi alınıyor.
Yetmiyor kaskodan vergi alınıyor.
Yetmiyor sigortasından vergi alınıyor.
Bu arada kasko ve sigorta ücretleri de uçmuş gitmiş durumda onu da ifade edeyim.
Yetmiyor araç muayenesi adı altında 10 dakikalık işlemden tonla para alınıyor.
Yetmiyor “Vergi verin yol-köprü yapacağız” deniyor, o yol ve köprülerden geçerken dünya kadar yine para alınıyor.
O paraların içinden de yine vergi alınıyor.
Araç sahipleri resmen envai çeşit vergiyle bunaltılıyor.
Bakın bir başka örnek vereyim.
Evin değeri aracın tam 5 katı.
Ancak aracın yıllık vergisi evin vergisinin 5 katı!
Bakın orta sınıf ikinci el bir araçtan bahsediyorum.
Orta karar bir evde oturup biraz iyi bir arabanız varsa araç için evden 10 kat fazla vergi ödersiniz.
Böyle bir saçmalık olabilir mi?
İşte bu son ev-araç örneği her şeyi özetliyor aslında.
Aracınız varsa resmen cezalandırılıyorsunuz.
Yolunacak kaz gibi görülüyorsunuz.
Şimdi bunu okuyan yetkililer araç vergisini indirmek yerine ev vergisini artırmayı düşünürler!
Çünkü işleri güçleri, dertleri "Vatandaşın cebinden nasıl para alırız?"
Bu arada evim var diye neden vergi veriyorum? O da ayrı bir durumya neyse!
Araç sahibinden devlet ayrı alıyor, muayene yapan ayrı, kasko yapan ayrı, sigorta yapan ayrı alıyor.
Olan hep vatandaşa oluyor.
Bakın dünyanın her ileri ülkesinde vergi var.
Hatta Türkiye’den ağır vergiler var.
Ancak insanlar vergi verdikten sonra ceplerine de para kalıyor.
En önemlisi o vergilerin kendilerine harcandığını biliyorlar.
Evet medeni ülkelerde o vergilerin büyük kısmı ‘olması gerektiği gibi’ halka hizmet için harcanıyor.
Bizde ise kamu giderlerine, aslında kamudaki müsrifliklere, saltanata desek daha doğru olur.
İnsanca yaşayabiliyorlar. Biz resmen devlete çalışır hale getirildik.
Devlet, millete hizmet için var iken millet devlete hizmet için var hale getirildi.
MAKAM ARACI SALTANATI
İşte az önce bahsettiğim kamudaki müsrifliklere bir örnek...
Türkiye’den çok daha büyük ekonomiye sahip ülkelerde makam aracı sayısı 16-17 binken Türkiye’de 350 bin!
Hem de en lüksünden!
Şoförleri, bakımı falan masrafı düşünün.
Geçenlerde bir üniversiteye gittim. Baktım bir makam aracı yanaştı. Şoför indi kapıyı açtı.
Binadan biri çıkıp araca bindi. Şoför de kapısını kapattı.
“Kim bu?” dedim. "Rektör yardımcısı" cevabını aldım
Rektör yardımcısının neden makam aracı var arkadaş?
İşte bu şekilde tüm kamu kurumlarında dıdının dıdısı ne kadar amir müdür varsa makam aracı peşkeş çekilmiş durumda.
O kişilerde o araçları istedikleri gibi kullanıyorlar.
Milletin koyduğu benzinle çocukları okuldan almalar, çarşıya, pazara pikniğe gitmeler, eşleri kuaföre göndermeler !
Ondan sonra “Vatandaş Ahmet, vatandaş Fatma ver bakalım vergini” !
Üstüne “Vergi kutsaldır” masalları !
Halka değil de birilerinin lüksüne harcanan vergi kutsal falan değildir.
Aynı şekilde bir lojman saltanatı var ki makam araçları gibi milletin sırtına yük. O da ayrı mesele.
Neyse ana konumuza dönerek bitirelim.
Evet Türkiye’de özellikle araç sahiplerine karşı vergi, harç, sigorta, muayene, kasko, yol-köprü ücretleri adı altında büyük bedeller ödetiliyor.
Bunlara dur demek de yine milletini gerçekten düşünen - eğer varsa- devlet yetkililerine düşüyor.