Yazıya batı dünyasından iki örnekle başlamak istiyorum...
"Finlandiya polisi Başbakan Sanna Marin'in başbakanlık konutundaki kahvaltı bedelini yasadışı şekilde halkın vergileriyle ödeyip ödemediğini soruşturuyor.
İsveç Sosyal Demokrat Partisi mensubu Mona Sahlin, devletin kendisine tahsis ettiği kredi kartıyla Toblerone marka bir çikolata almış ve Sahlin hakkında yaptığı bu harcama nedeniyle soruşturma başlatıldı."
Neden ileri ülkeler olduklarını da gösteren örnekler bunlar.
Biz de ise gerek iktidar gerekse muhalefet mensupları halkın vergileriyle lüks içinde yaşıyorlar.
Üstelik zam yağmuru da devam ediyor.
Buna karşın hükümetin kamudaki masraflardan en ufak bir kısma girişimi yok.
Sürekli faturayı halka kesme var.
Hükümeti geçtim geçenlerde baktım oy oranı %5 bile olmayan bir parti devletçe kendilerine tahsis edilen araçların markasını beğenmemiş, daha iyisini istiyorlarmış!
Binlerce liralık telefon faturasını meclise ödeten muhalif kadın milletvekilini de hatırlıyoruz.
Hükümet de muhalefet de aynı kafada anlayacağınız.
Halktan toplanan vergileri kendi lükslerine harcıyorlar.
Türk toplumu maalesef ki birçok konuda olduğu gibi vergi konusunda da bilinçli değil.
Oy verip görevlendirdikleri kişilerin kendilerine hizmet için orada olduklarını idrak edemeyen milyonlarca insan var.
2000 yılında kendi işletmemi açtığımda vergi dairesi tepeme binip tahsilata başlamıştı haliyle.
Üstüne 2001 krizi patlamış; ama vergi dairesi “Bu kriz devleti yönetenlerin hatası vergi almayalım” falan demiyordu.
Fazla kazanıldığında büyük ortak gibi işletmelerden fazla vergi alanlar zararda “Beni ilgilendirmez, vergini öde” diyordu.
Öyle olunca benim de gözüme bizlerin vergileriyle kaynak oluşturulan kamu harcamaları batmaya başladı.
Zira devletin parası falan yok sonuçta. O para bizlerden alınan vergi, harç, köprü, yol v.b paralar.
En çok da gözüme makam araçları ve kamu personeline tahsis edilmiş araçlar çarpıyordu.
Ecevit dönemiydi ve ben bu konuda itirazlarıma başlamıştım.
Aradan 22 yıl geçti bu konudaki tepkim devam ediyor.
Son birkaç senedir toplumda da bu konuda cılız da olsa tepkiler görmek sevindirici.
Merak ettiğim halkın çoğunluğu neden bu duruma bu kadar duyarsız ?
Komşusu hatta yakın akrabası aldığı borcu ödemese hatta geciktirse ortalığı yıkacak insanlar söz konusu ödedikleri vergiler olunca zerre umursamıyorlar.
Bunun sebebi bilinçsizlik.
En başta insanlarımız daha ne kadar vergi ödediğinin farkında değil.
Kazancının en az %70’inin -Bu rakam benim tahminimdi, birebir aynı rakamı geçenlerde bir ekonomi uzmanı profesör verdi- peşin veya dolaylı vergilerle elinden alındığının farkında değil insanlarımız.
Farkında olan zaten vergilerinin nereye harcandığının hesabını soruyor.
Evet bilinçli, kendine saygısı olan bireyler bunu yapar.
Vergiler kamuda görevli birilerinin lüksü için değil millete hizmet için toplanır.
Tabii ki kamu harcamalarına da pay ayrılmak zorunda; ancak bu oran çok önemli.
İleri ülkelerde en az %75 veya % 80’i halka hizmet için harcanırken bizde bu durum tam tersi.
Bakınız 5 bin kişilik kasabanın kaymakamı 10 milyonluk makam aracına biniyor.
Kamuda ne kadar amir, müdür, memur, şef, onun yardımcısı, yardımcının yardımcısı varsa altlarına birer araç.
Makam odaları Dolmabahçe Sarayı'ndan hallice !
İki yıl vekillik yapanlara Emekli Vekil Aylığı" uydurması!
Sonra “Bütçe açığı var. Ek vergi verin” !
Alın teriyle kazandığı paralarla ödediği vergilerin nereye harcandığını sormayan bir toplum asla ileri gidemez, ekonomik olarak da ezilmeye mahkumdur.
Toplum şunu idrak etmeli.
Hiçbir lider, kişi, parti veya kurum milletten önemli değildir.
Hepsi millete hizmet için o makamlara getirildiler.
O yüzden yaptıkları her şeyin her harcamanın hesabını vermek zorundadırlar.
Bilinçli olan vatandaşlar da o hesabı sorar.
Siz peki bu duruma göre bilinçli bir vatandaş mısınız?