Yaşadığımız son deprem ülkemiz ve Bursa’da acilen alınması gereken önlemleri bir kez daha ve net olarak ortaya çıkardı.
Zira ülke ve Bursa olarak adeta saatli bombaların üzerinde yaşadığımızı bir kez daha görmüş olduk.
Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş deprem bölgesindeki görevinin bitiminin ardından ayağının tozu ile Bursa'da benim de davet edildiğim bir değerlendirme toplantısı yaptı. Depremzedeler ile ilgili bir çalışmam dolayısıyla toplantıya katılmamış olsam da açıklamaları takip ettim.
Başkan Aktaş toplantıda "Dönüşüm ya bizim elimizden ya da depremden olacak" söylemini kullandı.
Çok doğru bir tespit ve olması gerekenin ifadesiydi bu.
Ulusça hemfikir olduğumuz bir konu var.
"Deprem değil bina öldürür”
Bunu 10 şehrimizi yıkan son depremde bir kez daha gördük.
Üç beş yıllık binaların bile yerle bir olduğunu bunun yanı sıra 40 yıllık binaları ayakta kalabildiğini de gördük. Yıkılan birçok eski bina da vardı tabii ki.
Demek ki binanın yaşından çok yapan müteahhitin, mühendisin, denetlemesi gerekenin iş ahlakı en önemlisi insanlığı önemli.
Söz konusu depremse gerisi tefarruattır ve alınacak iki önlem vardır.
Üstelik birincisi son derece kolaydır.
İLK ÖNLEMİ AL Kİ DİĞERİNE GEREK KALMASIN
Sadece kararlılık ve müsamahasız etkin denetim ve ağır ceza gerektirir.
Ama öyle böyle ceza değil. Hem hapis hem de mal varlıklarına el koyma şeklinde olacak.
Ahlaksızlığa, yanlışa, hırsızlığa bedel ödetirsen ileride sen bedel ödemek zorunda kalmazsın.
Eğer bu ilk önlemi hakkı ile alırsak çok daha zor olan ve mutlaka yetersiz kalınacak ikincisine de gerek kalmayacaktır.
Peki nedir o ilk önlem?
Sağlam zeminlere olması gereken standarttaki kaliteli malzeme ve mühendislikle az katlı binalar inşa etmek ve önceden yapılmış binaların kontrolünü sağlayıp tehlike arz edenleri dönüştürmek.
İşte bu kadar basit.
Bunu bugüne kadar yapabilmiş olsaydık şu an onbinlerce canımızı kaybetmemiş ve depremin ertesi günü normal hayatımıza dönmüş olacaktık.
Yapılan ahlaksızlık peşi sıra gelen ihmallerin bedelini onbillnlerce canımız, milyonlarcamızın yürek yangını ile ödüyoruz.
BURSA'DA ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLER
Ülkede ve tabii ki Bursa’da bundan sonra acilen yapılması gerekenler bellidir.
En son 1855 yılında kısa aralıklarla iki büyük depremle yıkılan Bursa'nin depremsellik tarihine baktığımızda 150-200 yılda bir sarsıldığını görüyoruz. Bu istatistiğe bakarak bile her türlü tedbiri almamız gerektiği ortada.
Kentin büyük bir bölümü deprem için tehlike arz eden zeminlerde konuşlanmış ve eski binalarla doluylen denetim ve dönüşümün 3-5 ayda olması mümkün değildir.
O yüzden bahsettiğim ikinci tedbir yani deprem sonrası için de hazır olmak gerekiyor.
Peki Bursa’da her iki önlem dahilinde neler yapılmalı?
Madde madde sıralayacak olursak…
-Deprem sonrası kentin ulaşımı kesintisiz olabilmesi için tüm yol, köprü ve viyadükler denetimden geçirlmeli.
-Şehrin üc girişine de yardımlar için dev lojistik noktaları kurulmalı.
-Yunuseli Havaalanı kesinlikle yapılaşmaya açılmamalı.
-Zemini sağlam olmadığı bilinen ve Paşa Çiftliği’nden Gürsu’ya kadar tüm demiryolu altı semtleri, Yıldırım, Altıparmak, Çarşamba ilk etapta dünüştürülmeli. Zemini sağlam olduğu ifade edilen Hisar, Çekirge, Kükürtlü gibi semtlerde binaların kontrolleri yapılmalı.
Ancak ifade ettiğim gibi özellikle Garajalti olarak tabir edilen mahallerde dönüşüm acilen başlamalı.
Yine zemin problemi olan Nilüfer'deki tüm yapıların kontrolleri yapılmalı. Güzelyalı, Mudanya, Gemlik, Kumla gibi sahil kenarlarındaki binaların da acilen dönüşümü şart zira inşaaları sırasında deniz kumu kullanıldığı iddiaları var.
-Şehirde gönüllük esasına dayalı -Bursaspor Taraftarları basta olmak üzere - Zaten bu işe gönüllü olduklarını ifade ediyorlar- arama kurtarma sivil ekipleri kurulmalı.
-Enkazlardan canlı kurtarmalarda kullanılan sıcaklık ve sese duyarlı cihazlardan çok ama çok sayıda satın alınmalı.
-Aydınlatma başta olmak üzere enkaz kaldırma çalışmaları için gerekli ekipmanlar yeterli sayıda olmalı.
-Aynı şekilde enkaz kaldırma çalışmalarına kullanılacak iş makinalarının dağılımı için hali hazırda bir planlama yapılmalı.
-Kesintisiz haberleşme ve koordinasyon için son teknoloji ile donatılmış merkezler olmalı.
-Hastaneler ve tüm sağlık kuruluşları olası bir depreme hazır halde bekletilmeli.
-Barınma için çadır ve konteynır stoğu yeterli sayıda olmalı.
Bu sayı bana göre en az kentin yarı nüfusu kadar olmalı.
-Yiyecek organiziasyonu için tüm planlama yapılmalı.
Tabii ki bunlar ilk akla gelenler. Mutlaka ilaveler yapılabilir.
Ancak yukarıda ifade ettiğim gibi.
Bu zor önlemleri almaya çalışmaktansa en başta bahsettiğim deprem öncesi önlemleri almak en doğrusu ve mantıklısıdır.
Bunu yaparsak bu saydıklarıma gerek kalmaz.
Bir kez daha gördük ki ülkemizin en büyük sorunu deprem.
O yüzden de diğer bütün yatırımlar askıya alınıp şehirlerimiz ve binalarımız depreme hazır hale getirilmelidir.
Birilerinin rantı, ahlaksızlığı ve ihmali yüzünden onbinlerce can kaybettik.
Bu deprem de bizleri silkeleyip kendimize getirmediyse daha net ifade ile akıllandırmadıysa artık diyecek bir şey yok.
Göz göre göre ölmeye devam etmemek için bahanesiz, amasız, kayırmasız her türlü tedbiri ve önlemi almak zorundayız.