Geçtiğimiz gün sık yaptığım klasik şehir merkezi turlarımdan birini attım. Heykel, Setbaşı, Çarşı, Hanlar Bölgesi, Cumhuriyet Caddesi dolaştım.
Denk geldiğimiz dostlarla ve her zamanki gibi tanıyıp selam veren Bursasporlularla sohbet ettim.
Beni gören herkesin ağzından çıkan soru sözleşmişçesine kelimesi kelimesine aynıydı "Ne olacak Bursaspor'un hali?"
Soruyu soran insanların içindeki acı ve üzüntü kadar gün boyu gördüğüm manzara da beni fazlasıyla üzdü.
Öğle saatlerinde akşama kadar formalı 200 çocuk gördüysem içlerinde bir tane bile Bursaspor formalı yoktu.
Yüzde doksanı bu sezon şampiyon olan kulübün formasıydı. Diğerleri de bir diğer İstanbul kulübünündü.
Bursaspor için bundan büyük bir tehlike olamaz. Zira şehri, nesli kaybediyoruz.
Konuyu daha net anlatan bir örnekle devam edeyim.
Geçtiğimiz hafta Bursaspor Tribünü'nün 80'li ve 90'lı yıllardaki hızlı gençleri ile bir araya geldiğimde çocuklarını Bursasporlu yapamadıklarını,
olanların bırakmak için "Baba bir takım daha tutsam olur mu?" dediklerini söylediler.
Daha kötüsü kendilerinin de artık bu konuda çocuklarına karşı ısrarcı olamadıklarını itiraf ettiler.
Durumun vehametine bakar mısınız lütfen !
Zamanında Bursaspor için kavgalar eden, başlarını derde sokan, bir çok insanı Bursasporlu yapan insanlar kendi çocuklarını Bursasporlu yapamaz hale geldiler.
Bundan daha üzücü bir durum olamaz.
Tüm bunların sebebi Bursaspor'un durumu ve en ufak bir umut ışığının görünmemesidir.
Aslında bunların gerçek sebebi adeta camianın üzerine atılmış ölü toprağıdır da diyebiliriz.
Bu şekilde sessiz ve hareketsiz kalarak Atatürk Stadı'ını kaybettik.
Ama görülüyor ki ders almamışız, şimdi de daha da kötüsü Bursaspor'u ve Bursasporluluğu kaybediyoruz.
O yüzden camianın her ferdi kendi konumunun gereği neyse onu yapmalıdır.
Bursaspor bu durumdayken bu kadar sessiz, etkisiz ve tepkisiz kalmak akıl alır gibi değil.
Şahsen benim için çok büyük bir hayal kırıklığı.
Mutlaka ama mutlaka silkinip kendimize gelmemiz ve kurtuluş ateşini yakmamız gerekiyor.
Yazının son bölümünde mevcut yönetimsel duruma da değinmek istiyorum.
YÖNETİM KONUSU
Recep Günay ve arkadaşları kritik bir süreçte görevi devraldılar.
Ancak mevcut güçleriyle yönetimi sürdürülebilir bir durumları yok.
Futbolcular ayrılmaya başladılar. Daha kötüsü kalan futbolculardan bazıları tribün liderlerini arayıp
"Ne yapalım güçlü yönetim gelir mi, gelmeyecekse ayrılmak istiyorum" Diyorlar.
Geldiğimiz noktaya, yaşanan diyaloglara bakar mısınız !
Recep Günay Bursaspor'un taşınmazları ve eski yönetimlere verilen borçlanma yetkilerinin aşılması konusunda yüzde yüz haklı.
O konuda camia kendisini bugüne kadar dinlemedi, hatta yalnız bıraktı.
Günay Divan üyesi olarak bu konudaki mücadelesini vermeye devam etsin.
Camia da bu güne kadar kendisine vermediği desteği versin.
Ancak Günay'ın yönetimi zaman kaybetmeden güçlü bir başkana yönetime devretmek için gereken neyse yapması lazım.
Kendisi devam edip piyango ile 300 milyon kadar gelir elde ederek tahtayı açıp transfer yapmaktan bahsediyor.
Keşke bunu başarabilese; ama bu şehri ve camiayı biliyoruz.
Söz konusu eli cebe atmaya gelince çok küçük bir kesim hariç herkes yan çizer.
Biletlerin toplu olarak satımı konusunda da fazla ümidim olduğunu söyleyemem.
Bu şekilde de gereken desteği alabileceğini düşünmüyorum.
Recep Günay'ın şahsi olarak da bu destegi alacak bir karşılığı yok camiada.
Kısacası hedeflenen rakam ile ortaya çıkacak rakam arasında çok büyük bir uçurum olacaktır.
Bu da Bursaspor için büyük bir zaman kaybı demek.
Hatta bu senenin kaybı ve dilim varmıyor ama kötü bir şekilde sonuçlanması demek.
O yüzden yapılması gereken belli.
Recep Günay takdir ettiğim enerjisini ve azmini güçlü bir başkan ve yönetim oluşturulması için kullanmalı.
Şayet üzerine düşeni yaparsa ve bunda da başarılı olursa kahraman olur.
Bunu kim yaparsa olur.
Bursaspor'u bu noktadan ancak güçlü bir başkan ve yönetim çıkarabilir.
Çünkü şehri ancak bu havaya sokar.
Şehir havaya girebilse zaten gerisi gelir.