Ekonomideki kötü gidişin faturası yine halka kesildi.
Peki kesenler kim?
Kim olacak o faturayı şişirenler.
Ülkeyi yönetenler ve meclisteki vekillerimiz !
Ya da başka bir şekilde anlatacak olursak
-Milletin vergileri ile 90 bin Lira maaş alanlar
İlaveten içlerinde emekli vekil olanlar bir de ilaveten 65 bin Lira
emekli maaşı alıyor. Yani toplam 155 Bin Lira !
Bu 'Emekli Vekil Maaşı' ayrı bir saçmalık ya ona başka bir zaman yine değiniriz.
-Yaptıkları seyahatlerde yüklü miktarda harcırah kendi deyişleriyle yolluk alanlar.
-Kendilerine maaşların en yükseğini alan danışmanlar ve sekreterler tahsis edilenler.
-Telefon faturaları dahi ödenenler
-Makam araçları ve şoför tahsis edilenler
-Meclis lokantasında en kallavi et yemeklerini kuru pilav parasına yiyenler.
-Ejder meyveli, kuş sütü eksik sofralara oturanlar
-Yurt içi veya yurt dışı cumbur cemaat gezilere, maçlara gidenler
-Kendilerinin ve ailelerinin tüm sağlık problemleri TBMM içindeki polikliniklerde giderilenler.
Dışarda ateş pahası olan diş implantlarına kadar diyelim anlayın işte !
- Her ortamda büyük ayrıcalık sağlayan vekil rozeti yakınlarına "Vekil Yakını Kartı" verilenler.
-Trafik cezası dahi ödemeyenler.
-THY’de, ekonomi sınıfından bilet alıp business class'ta uçabilenler.
-Çocukları için mecliste ücretsiz kreş hizmeti alabilenler.
-Mecliste kuaför tahsis edilenler.
-Yurdun dört bir yanında, en güzel konumlarda birçok konukevi hizmetine sunulanlar.
-Kendilerine, eşlerine ve çocuklarına Diplomatik Pasaport tahsis edilenler.
-Yılda 3 ay tatil yapanlar.
-Ölümleri halinde ailelerine 12 aylık tutarında yani 1 milyon Lira 'Ölüm Yardımı' yapılanlar.
Evet görüyorsunuz değil mi?
Vekillik mi padişahlık mı belli değil !
- Bu yazdıklarımın fazlası da var mutlaka.
Peki bu Zat-ı Alileri ! Halktan fedakarlık istedikleri bu dönemde bu haklarının hangisinden vazgeçiyor?
Cevap: HİÇBİRİNDEN !
Ama millete “Boğazınızdan, sosyal hayatınızdan kısın, vergi verin zamlara sabredin” demeyi biliyorlar.
Emeklilere "Açlık sınırı altında yaşam savaşı verin" demeyi, araç sahiplerini haraca bağlamayı biliyorlar.
Bunlar sadece meclisteki durum.
Bir de yerel idarelerdeki bürokratlar, müdürler, müdür yardımcıları, onların yardımcıları, şefler var.
Her birinin altına tahsis edilmiş şoförlü araçlar, varaklı, süslemeli, taht gibi koltuklu makam odaları var.
Düşünün 5 bin kişilik beldenin kaymakamı 15 milyonluk Mercedes makam aracına biniyor.
Lojmanlar, sosyal tesisler falan zaten en güzel konumlarda emirlerine amade !
Eş dostun doldurulduğu, bir kişilik işi beş kişinin yaptığı kadrolara hiç girmiyorum.
Evet meclisteki 600 vekilin dışında bu şekilde imkanlar tahsis edilmiş on binlerce koltuk sahibi var.
Ama gelin görün ki ödenecek ekonomik faturaya ne meclistekiler ne de bu başkan, amir, müdür, şef taifesi katılıyor.
Lükslerinden zerre taviz yok !
Varsa yoksa halk versin.
Efendiler...
Ortada bir sıkıntı varsa o sıkıntıyı herkes fedakarlık ederek göğüsleyecek, göğüslemeli.
Kimse enayi değil.
Bu halk hiç değil.
En azından belli bir kesimi değil.
ÜLKENİN, DEVLETİN İTİBARI HALKIN REFAH SEVİYESİ İLE ÖLÇÜLÜR
"Milleti yaşat ki devlet yaşasın" demiş atalarımız.
Siz milletin ümüğünü sıkıyorsunuz !
Ülkenin veya devletin itibarı kamudaki şaşa ile değil halkın refahı ile ölçülür.
Yukarıda madde madde yazdığım o şatafatınıza 10 kat daha ekleyelim, ülkede milyonlarca insan ay sonunu hesap ediyorsa, çocuğuna kıyafet alırken zorlanıyorsa, dışarıda ailesiyle güzel bir yerde yemek yiyemiyorsa, tatile çıkamıyorsa, vergilerden bunalıyorsa itibardan falan bahsedilemez.
Bir ülkede en büyük itibar halkın refahıdır.
Evet halkın sırtına binmiş olan efendiler…
Önce sizler fedakarlık edeceksiniz ki milletten yani sizi o noktaya getirenlerden fedakarlık isteyebilesiniz.
Önce siz şu lükslerinizden bi vazgeçin bakalım.
Hani millete yeni vergileri "Bir kereye mahsus" diyerek kitliyorsunuz ya !
Sizler de bir kereye mahsus ! Maaşlarınızdan bir vazgeçiverin, makam araçlarınızı teslim ediverin,
Emekli Milletvekilliği maaşı gibi uydurma düzenlemeleri iptal ediverin bakalım.
Bunları yapın da samimiyetinizi görelim.
Evet bu bugüne sessiz kalıyor diye hep halka yüklendiniz;
Ama artık yeter !
Sabrın da bir sonu var.