Türk futbolu yine yani her zamanki gibi sahadaki oyunla değil de yanlış hakem kararları, tribün olayları, algı oyunları, blöfler, kaoslar, adaletsizliklerle gündemde.
Trabzon’da yaşananları görüyorsunuz.
Aynı olayları Bursaspor taraftarı yapmış olsaydı, şu an şehirdeki nezarethaneler yetersiz kalmış yeşil beyazlı taraftarlar çevre illere falan nakledilmiş ve hepsi de fişlenmişti.
Futbolcular yapmış olsa ise en az 10’ar maç falan ceza alır.
Stat da 20 maç falan kapanırdı.
Lobisi güçlü bu iki camiaya tabii ki böyle cezalar verilemeyecek.
O Bursaspor’a has bir durum!
Malum Türk futbolunda kararlar kulübün adına göre veriliyor.
Trabzonspor taraftarı 2011 sezon sonu nedeniyle zaten önceden de pek haz etmediği Fenerbahçe’ye bilenmiş durumda. Şehrin sosyo kültürel yapısı nedeniyle bu konu adeta namus meselesi haline geldi.
2011'den beri hemen her Fenerbahçe maçında büyük olaylar yaşanıyor.
Trabzonspor Taraftarı, Fenerbahçe’yi adeta bi kaşık suda boğacak halde.
Bu tarz gerilimler geçmişte birçok kulüp hatta şehir arasında oldu.
Ancak Trabzon’da durum biraz daha fazla.
Trabzon halkı da Fenerbahçe’ye karşı yıllardır barut gibi.
Bu psikolojideki bir kalabalıklar karşısında eğer olay çıksın istemiyorsan, iyi niyetliysen tahrik etmezsin, abartılı sevinçler yapmazsın.
Maç boyu tribünlere el kol hareketi yapıp kazandığın maçı kutlamasını yangına körükle gidercesine orta sahada yaparsan sıkıntı çıkacağını herkes bilir.
En başta sen bilirsin.
Nitekim çıktı da.
Trabzon seyircisi de tuzağa düşüp sahaya girdi.
Seyircinin sahaya girmesinin savunulacak tarafı yok.
Fenerli futbolcular ve Trabzonspor taraftarı saha içini boks ringine çevirdiler.
Burada her iki tarafta hatalı ve haksız.
Her iki taraf da ceza alacak almalı da.
Ancak algı oyunları ile sebebi sonuç gibi gösterme gayreti var.
Suçu tek tarafa yıkma çabası var.
“Ligden çekiliriz” blöfü ile cezadan kurtulma çabası var.
O da yetmeyip geçmişte Bursaspor’un kazandığı tertemiz şampiyonluğa bile dil uzatacak kadar alçalanlar aslında “alçalan” değil de bulundukları seviyeye göre konuşanlar var.
Şampiyonluk mücadelesi verirken kendisinden 3 şaibeli gol yiyen rakip takım kalecisini ertesi sezon transfer eden kişiler bunlar !
Kör kendinden paha biçermiş diyerek Kaale bile almaya gerek yok gerçi.
Tüm Türkiye biliyor neyin ne olduğunu.
Bugün Türkiye’de yapılan hakem hatalarının ve bilinçli müdahalelerin yüzde 95’i Anadolu kulüpleri aleyhine iken en çok bağırıp, ağlanan İstanbul kulüpleri.
Bu da ayrı bir enteresanlık.
Bir kere harcanılan onca paraya rağmen sahaya konan ürünle değil kaos ve kavga atmosferi ile mevcut Türk Futbolunda haklı olan kimse yok.
Buna kendi şehri yerine başka bir şehrin semt kulübünü destekleyip şımartan saçma sapan taraftarlık anlayışı da dahil.
Zira o 3 kulübü destekleyen çoğunluk yüzünden kararlar yanlı alınıyor.
Ama en haksız olan belli.
Yıllardır futbolda adaleti sağlayamayan, üç İstanbul İstanbul kulübüne sürekli bir ayrıcalık tanıyan, kollayan, yapılan tescillenmiş şikelere ceza vermeyen, üstünü örten hele ki söz konusu bir İstanbul ve bir Anadolu kulübü ise tercihini her zaman İstanbul lehinde kullanan federasyon ve suç ortağı medya baş sorumludur.
Tabii ki federasyonu bu şekilde yönetecek kişileri göreve getiren, bu kulüpleri her şekilde kollayıp, borçlarını silip, en kıymetli yerlerde araziler tahsis eden ülke yöneticileri de öyle.
Siz bir ortamda adaleti sağlamazsanız, her kulübe aynı şekilde davranmazsanız, birilerini sürekli kollarsanız böyle sağlıksız, saçma sapan, kaoslu, kavgalı bir şey çıkar ortaya.
Evet “Şey” diyorum zira bizim izlediğimizin futbolla falan alakası yok.
Velhasıl kelam herkese eşit davranmadan, her kulübe eşit mesafede olunmafan, adaletli olunmadan hiçbir şey düzelmez.
Bu kafayla devam edersek bu yaşanılanların çok daha fazlasını yaşamaya hazır olalım.
Adaleti sağlamazsan birileri sağlamaya kalkar sonucu da bu olur !