Ülkemizde en çok değişen kanunların başında Çek Kanunugelmekte sanırım.
İlk yıllarda TCK da dolandırıcılık suçu olan karşılıksız çek keşide etmek suçu, daha sonra 3167 sayılı yasayla ve meri 5941 sayılı yasayla düzenlenmekte.
Son yasanın maalesef karşılıksız çek keşide edene etkili en ufak bir müeyyidesi söz konusu değil.
Evvelki yıllarda da bir çok kez bu hususu işlemiş, eleştirmiştim. Çek bir çek kanunu daha başlıklı yazım ise daha arşivlerden silinmedi.
Geçen cumartesi günü bu hususta Gümrük Bakanımız Sayın Bülent Tüfenkçinin beyanatını okudum.
Beyanatta çek kanununu yine değiştireceklerini, yaptırımların azalmasıyla ortalığın karşılıksız çek mezarlığına dönüştüğünü, ticaretin üretimin yara aldığını , yeni kanun hazırlığının, ağır yaptırımların yolda olduğunu belirtmekte.
Ancak üzülerek söylemek gerekirse düşünülen yaptırımları okuduğumda bende bu işi yine işi bilmeyenler yapacak endişeleri hasıl oldu. Geçmişte de ticareti, vadeli alışverişleri, hukuktaki çileleri, mağdurların mağduriyetini gerçekten iyi bilmeyenler bu işi ele almışlardı.
Bir kez şunları baştan bilmek, anlamakta yarar var. Ülkemizde sermaye birikimi henüz istenen seviyede değil, dolayısıyla büyümek için üreticiden aracıya, tüketime doğru zincirde risk içeren vadeli alışverişler devam etmek zorunda. Vadeli alışverişlerin de en temel enstrümanı çek.
Dolayısıyla çekin hukuku, kullanımı ile ilgili akıllı ve süreklilik arz edecek geçmişte yaptığınız gibi zır pırt değişmeyecek ilkeler -kurallar ortaya koymak sizin borcunuz.
Allah aşkına, bari bu kez bu işi bilenlerle yola çıkın.
Son çıkardığınız kanunun hemen tüm müeyyideleri kaldırdığını, ortalığın çek mezarlığına dönüşeceğini, ticaretin sınainin piyasanın zarar göreceğini bağırdık ama duymadınız.
Popülizm sevdasıyla yine ayarlarla oynadınız. Karşılıksız çek kesene çek kesmeyi yasaklasanız, bu İngilterede müeyyide olur ama Türkiyede olmaz zira ülkemizde çek bastırıp adına alacak adamın daha geride kullanacağı kardeşleri, enişteleri karısı, kızı, hemşerileri işçileri var.
Sosyal gerçeklikleri ve uygulamayı bilmeden müeyyide diye getirip göz boyadığınız kanun ve kurallar ne mi oluyor?
Bugünkü gibi çöpe atmak zorunda kalıyorsunuz.
Bu işin yıllardır içinde biri olarak size tüyolar vereyim.
İlki, eğer bankaların sorumluluklarını yüklü şekilde artırırsanız, bankalar mudilerine çek karnesi veremez hale gelir ve kimse çek karnesi alamaz. Gayrı nakdi kredilerin de BDDKya, sisteme bağlı limitleri söz konusu.
Bu halde sistem, kendisine yeni yollar açmaya çalışır. Bunun yerine değişik limitleri üzerinde yazılı olan çek karneleri basımını düşünün. Bankalar da adamına göre değişik limitlerde karneler bassın.
Misalen bana üç tane 50 bin, beş tane 5 bin, on tane bin 500 limitli çek karnesi verebilsin, veya daha fazlası, daha azı.
Bu çok kolay ve piyasayı bir nebze açar.
İkincisi, karşılıksız çek için mutlaka etkili cezai müeyyide getirin.
Ancak hapis cezasının süresini düşürün.
Bu şekilde müeyyideyi de, sosyal faydayı da, popülizmi de sağlamış, dengeyi de düzeltmiş olursunuz.
Millet eskiden yıllarca içerde yatıyor, hapishaneler doluyordu doğrudur.
Ancak hapis cezası süresini çek miktarlarına göre söz gelimi 10 gün- 20 gün- 30 gün gibi özel aralıklarda belirleyin, en fazla bu ağırlıklarda ertelenemez, paraya çevrilemez ama şikayete bağlı (yani şikayetten vazgeçme veya ödeme halinde kişi cezaevinde bile olsa dışarı çıkacak) bir suç haline dönüştürüp, soruşturmayı, yargılamayı çabuklaştırıcı prensipleri oturtur, kanunu düzenlerken geçmiş içtihatları gözden geçirip uygulamayı tereddüde bırakmayacak açık seçik cümleler vaaz ederseniz, bu işte temyiz yolunu kapatıp da istinafa itirazla çözerseniz bir taşla beş kuş misali bir çok meseleyi kökünden çözmüş olursunuz.
Sağlıcakla kalınız...
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?