USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Serserilik suçu

11-10-2016

Ancak, Osmanlıda 1909 yılında çıkartılan serseri ve mazanna-i sü olan eşhas hakkında nizamname nin birinci maddesinde serserilik tanımlanmış (Nadir Özbekin Osmanlı İmparatorluğunda sosyal devlet adlı kitabının 91. sayfasından aktarma.) “hiçbir kâr ve kisb ile meşgul olmamak ve muayyen ve daimi ikametgahları bulunmamakla beraber taayüş ve idarelerini vesait-i meşrua ile istihsal eylemekte olduklarını ispat edemeyip şurada burada gezmekte bulunan eşhas serseri ve meçhul-ı ahval ad olunur.”
Yani Osmanlıda devlet serseri diye tanımladıklarını İzmite Selanike başka illere zorla çalıştırmak üzere sevk etmiş, ancak hapis cezası öngörülmemiş.
Ya Avrupa ?
Enteresandır. Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi 5.maddesinde Serserilik tanımı var.
Bulaşıcı hastalık yayabilecek bir kimsenin, bir akıl hastasının, bir alkoliğin, uyuşturucu madde bağımlısının veya bir “serserinin” usulüne uygun olarak tutulması kavramı bu maddede yer alıyor.
Yani Polis savcı mahkemenin üye devletler tarafından SERSERİLERİ göz altına alması veya tutuklaması AİHS 5./f hükmüne (dürüst kuşku- makul şüphe ve diğer amaca uygun tutulma kriterleriyle) uygun.
Avrupa İnsan hakları Mahkemesinin bir kararında çokça tartışılan 1867 tarihli Belçika Ceza Yasasının 347. maddesine göre “serseri, sabit bir ikametgahı, hiç bir geçim kaynağı, düzenli bir işi ve mesleği bulunmayan kimsedir”.
1891 tarihli yasaya göre serseri olarak görülen bir kimse gözaltına alınır; Yargıç kişinin kimliğini, yaşını, fiziksel ve ruhsal durumunu, yaşama tarzını belirledikten sonra, bu kimsenin serseri olup olmadığına karar verir.
Yasanın 13. maddesinin kapsamına giren serseriler iki yıldan yedi yıla kadar serseriler merkezinde Hükümet gözetiminde tutulur.
Geçenlerde bir arkadaşımın ofisine gelen uyuşturucu bağımlısı, ofisi bağırıp çağırarak dağıtmaya kalkışmıştı.
Kişiyi ihbarla polise yakalatan arkadaşım, davet edildiği karakolda bu kişiden şikayetçi/davacı olmaya zorlanmış, aksi halde kişinin serbest bırakılacağı uyarısı almıştı.
Arkadaş, haklı olarak böyle bir insanla mahkemelerde muhatap olup sürünmek istemediğini, hiçbir alışverişinin olmayacağı bu kişiyle mahkemeleşmenin huzur ve psikolojisini bozacağını, yapılanın aslında kendisiyle ilgisi olmadığını, kamunun sorunu olduğunu anlatmaya çalışıp, bu bağımlının işlediği suçun herkese karşı yani kamuya karşı işlenmiş suç olduğunu, bu kişinin dinamit gibi dolaşmasının öncelikle sokaktaki kadınımıza, kızımıza, insanımıza karşı bir tehlike oluşturduğunu dili döndüğünce anlatmaya çalışmış,
Ancak maalesef karakolda çaresizce çözüm bulamayınca da şikayetini lanet olsun tavrıyla geri çekmiş, serseri de yeni suçlar üretmek üzere sokağa bizzat polis tarafından salıverilmişti.
İç hukukumuzda mayın gibi dolaşan bu özellikle bağımlı insanlara yönelik gerek ıslah edici etkin müessese ve düzenlemeler maalesef sıfır ve bu konuda büyük boşluklar var.
Toplum yaşamının sıhhati için bu konu gerçekten çok önemli. Sadece suç işlendikten sonra değil suçu önleme adına da bir şeyler yapılmalı.
Bazı devlet büyüklerimizin “suç işlenmeden müdahale edemeyiz”in arkasına sığınmaları, bu yetersiz tezleri de uluslararası hukukta suçu önleyici bu ve benzeri mekanizmaların varlığı karşısında çürütülmeye aday tezler.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?