Teknolojik gelişmeler, akademik araştırmalar, tıp, bilgisayar, internet teknolojileri, edebiyat , müzik, sanat yaşamındaki gelişmeler süslesin isterdim gündem sayfalarını.
Gelgelelim sosyal medyanın da yaygınlaşmasıyla okumuşumuz, okumamışımız hemen her konuda kısır ideolojik çekişme ve atışmalarda daha fazla takılıp kalıyoruz.
Perspektif alanımız dar. Mevzulara akıl bilim vicdan perspektifinden değil kısır ve çöp ideolojik tel örgülerimizden yaklaştığımız için de ana meselelerde ÇÖZÜMÜ bırakın meselelere dokunamıyoruz bile.
Bir bakış atalım.
İlk ve değişmeyen gündem ; Başkanlık meselesi. Birkaç yazımda da değindiğim gibi Başkanlık veya parlamenter rejim tartışmasından çok çok daha önemli olan getirilmek istenen sistemin içeriği.
BAŞLIK TARTIŞILIYOR AMA İÇERİK TARTIŞILMIYOR.
Yine kapalı kapılar ardında pazarlıklarla dar bir grup tarafından oluşturulacak hayati bir Anayasa taslak metni, halkın oyuna sunulacak. Halka , Milli iradeye karşı gerçek saygısızlık bu değil mi ?
Milli irade, Halk, sadece OY ve PARMAK MI DEMEK. ?
Başkanlıkta da Milletvekilli listelerini Halkın yerine yine Parti Lideri veya dar guruplar listeleyecekse Milletvekillerinin iradesine MİLLİ İRADE diyebilir misiniz. ? Bu şekilde güncel siyasetimizde kendimizi kandırdığımız EN BÜYÜK YALAN -MİLLİ İRADE- YALANI DEĞİL Mİ ?
Milli irade, kanun koyucuları SEÇEN HALKIN İRADESİDİR. Kanun koyucuları DOĞRUDAN HALK SEÇMİYOR PARTİ LİDER KADROSU SEÇİYORSA Burada MİLLİ DEĞİL Belki de MEMUR İRADESİNDEN bahsedebilirsiniz. Evet. Başkanlık rejiminde de bu anti demokratik durum devam edecekse MİLLİ İRADENİN TECELLİSİ anlamında doğacak sakatlıkların bugünkünden farkı yoktur.
Yine Yasama, Yürütme, Yargı güçleri bugün fiiliyatta KHK larla yürütüldüğü üzere tek elde toplanacaksa Başkanlıkla ne değişecek ? Salt istikrar adına, koalisyonları önleme adına bu düzenlemeler yapılmaktaysa seçim barajlarını 10lardan 30lara çıkarmak alternatif olarak daha basit belki daha demokratik ! ve acısız değil mi . ?
Haftanın diğer gündemi Çocuk yaştaki kızlara yönelik cinsel taciz ve tecavüzlere ilişkin getirilen kanun teklifi. Bu konu da epey yazıldı çizildi. Ancak kamuoyumuz yine akıl, bilim, vicdan, mukayeseli hukuk gibi perspektiflerden uzak ideolojik , dar perspektifler, özelamaçlar basit çıkarımlar üzerinden tartışmalarda boğulunca ana tema unutuldu.
Pek çoklarıyla hem fikirim Teklif bir kere kötü hazırlanmış. Teklif sahipleri ve savunucuları iyi niyetle hazırladıklarını savunsalar da bir kere bu konuda sicilleri de pek parlak olmadığı için olay çok başka mecralara gitti.
Küçük yaştaki kızlarımıza yönelik cinsel taciz ve tecavüz suçları, sadece ideolojik perspektiften ele alınmaması gereken Hukuki , dini, siyasi, sosyal çok yönlü ele alınması gereken çözümü zor , karmaşık bir konu.
Konu hakkında bir şeyler karalamadan önce Yeni T.C.K.nın hazırlayıcılarından hocam Pr. Dr. Adem Sözüerin görüşlerine, sosyolog ve hukukçu arkadaşın değerlendirmelerine göz attım.
Yine Dç.Dr. Hocamız Sinan Kocaoğlunun yazıp Yetkin yayınları vasıtasıyla yayınladığı Cinsel Dokunmazlığa karşı Suçlar isimli eserinde ve sosyal medyada yer alan çok yönlü, düşündürücü görüşler, mülakatlar bulunmakta. Geniş perspektifle değerlendirmeler yapmanız için mutlaka öneririm.
Özetle son olarak Cinsel suçlar örneğinde de olduğu gibi , bir konuda değerlendirmeler yaparken okumadan araştırmadan düşünmeden salt anlık ideolojik tepkilerle yaklaşımlar sergiliyor ve meselenin özünü yani ÇÖZÜMÜ kaçırıyoruz.
Son olarak FETÖ suçlarından tutuklu olanların İTİRAF EDEREK TAHLİYELERİ gündemde. Tahliye Tutuklama kriterlerimizi bir Hukukçu olarak ne bugün ne de geçmişte tam anlamıyla çözememiş bir hukukçuyum. Tahliye olan Bir hakimin itiraflarını okurken midemiz alt üst oldu zaten kendisi de kendisinden nefret ettiğini belirtiyor hiç değilse dürüst diye düşünebiliriz.
Ahlak ve vicdan yoksunu hain FETÖ örgütünün çökertilmesi kadar , memlekette bir daha da kimsenin, hiçbir örgütün Devlete kalkışmayı aklından bile geçirememesi elbette hayati ve önemli ev ödevimiz olmalı.
Hakiki Milli iradeye dayalı, Demokratik, laik, sosyal Hukuk Devletini payidar kılabilmek. Bu olağanüstü dönemde KHK larla yönetilmek, bağımsız yargıdan geçici olarak mahrum olmak, güney sınırlarımız dışındaki gelişmeler nedeniyle GÜÇLÜ OLMAK TERCİHİ Halkımız tarafından bir süre anlayışla karşılanabilir, belki tercih edilebilir de olabilir.
Ama hızla HAK VE HUKUKA, ÇAĞDAŞ MUASIR MEDENİYET DEĞERLERİNE geri dönmeliyiz. Aksi halde içerde ve dışarda ÇANLAR HİÇ İYİ ÇALMAMAKTA.
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?