Biraz bekleyelim.
Şoklara doğru yavaş adımlarla ilerleyelim!
Yıllık ihtilaflı dosya sayımız, belki de ülkemiz insanını yani bizi kendimizi fotoğraflamak, anlamak, diğer uluslarla kıyaslamak, daha iyiyi doğruyu bulmak, çuvaldızı aramak için bence önemli bir bir gösterge. Bu göstergenin beğenilir tarafı yok. Hamasi biçimde millet olarak güçlü yanlarımız çok yok. Ancak övünmememiz gereken huylarımızı da görmek gerek.
Başlayalım.
27.01.2017 tarihli, yani güncel olarak Resmi gazetede yayımlanan verilere göre, 2016 yılında Yargıtaya temyiz itirazı üzerine incelenmek üzere gelen dosya sayısı 513.893 (Beş yüz on üç bin sekiz yüz on üç) Ceza davası dosya sayısı da 288.341, ayrıca 54.195 de üst kurullara gelen dosya yani 2016 da sadece üst mahkemelere itirazla gelen ihtilaf dosya sayısı 850.000 civarında.
2015 yılında Cumhuriyet Savcılığına yapılan başvuru dilekçesi sayısı 7.183.574 (yedi milyon yüz seksen üç bin küsur) hukuk, ceza ve idari mahkemelere gelen dava sayısı 6.587.000 (altı milyon beş yüz seksen yedi bin) ve icra müdürlüklerine intikal eden toplam dosya sayısı 7.500.000 (yedi milyon beş yüz bin). Tüketici hakem heyetlerine yapılan ihtilaf başvurusu sayısı 3.500.000 (üç milyon beş yüz bin)
Etti mi, BİR YILDA YARGI ORGANLARINA
TAŞIDIĞIMIZ OLAY SAYISI: 20.000.000
(yirmi milyon)
Bu kadarı yeter mi ? Bizi kesmez gerçi ama! Nereye gidiyoruz yahu? Der gibiyiz, değil mi? Nüfus popülasyonu açısından kıyaslanabileceğimiz Almanyada bu sayılar ne alemde diye bir göz atayım dedim. Vehamet! Almanyaya bu alanda en az 50 tur bindirmişiz! Diğer AB ülkeleri ise çok daha gerilerde! Bizden. Millet olarak birbirimizi yemekteyiz de haberimiz yok. Bu gidişle milyonlarca hakim savcı atayıp binlerce adliye binası temeli atsak bu işin içinden çıkamayacağız.
Hemen atlamayın.
Mesleğimizi savunmak için değil gerçeği ortaya koymak için belirtmeliyim. Avukatların bu işte payı çok fazla değil. Bu 20 milyon dosyanın çok düşük oranında avukatların vekaletnameleri var.
Uzlaşma kültürümüzün (eksik olması değil) olmaması, gelinen noktadaki eğitim seviyesi Yargı organlarına güvensizlik üzerine kurulu yargı sistemini keşfetmiş! Olmamız, dinamik toplum ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak kurum ve kurallarla donatılı kanun mevzuat kitaplarımız, adli yargıyı kötüye kullanan her düzeyde kişilik ve zihniyetlerimiz.. uzayıp giden bildik nedenler..
Çözüm mü? Elbette bu sütuna sığdırılamayacak kadar geniş bir mesele.
Ancak, ekonomide, sanayide, sanatta, teknolojide ve başkaca bir çok dalda da olduğu gibi temel çözüm elbette eğitim. Eğitimden kültürden sanattan yeterince nasibini almış insanları barındıran bir toplum bir kere bu şekilde her sene on milyonlarca ihtilafla savcılık, mahkeme icra kapısını aşındırmaz.
Uzlaşmaya oldukça kapalı bir toplum olduğumuz için de ecnebi icadı uzlaşma modellerini kopyala yapıştır yapma yerine, zorunlu uzlaşma zorunlu arabuluculuk modellerinden başlama, ceza işlerinde hemen soruşturma değil ön soruşturma, soruşturma gibi soruşturma aşamaları oluşturup ciddi olmayan soruşturma ve davaları ayıklama, hukuk ve idari davalarda gereksiz bilirkişi incelemelerinden kaçınma, yargıca yardımcı hakimlikler oluşturarak davaların hızlanmasına vesile olma, ilaveten hocamız Pr. Dr. Baki Kurunun ve Avrupa Konseyi çalışma notlarında da yer aldığı üzere, hukuk yargılama usulü kurallarınca taraflara sağlanmış bulunan güvencelerin korunması ne kadar gerekli ise, sistemin etkinliği açısından basitleştirilmesi, daha esnek ve süratli hale getirilmesi de o derece gerekli.
Bu doğrultuda, dinamik toplum ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak kalan kurallar ile suiniyetli taraflarca davaların uzatılmasına alet edilen kurallar ayıklanmalı ve mahkemenin yargılamayı daha etkin bir biçimde yürütmesine imkân veren kuralları ödünsüz uygulamalı ve hakimler gerektiğinde yeni yetkilerle donatılmalı, adli makamlara, evrensel gerçeği yakalama ve etkinliğe elverişli koşullarda hizmet etme ortamı da yaratılmalı.
Saygılarımla
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?