USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Önceki soyadını kullanma özgürlüğü...

14-02-2017

Bunun nedeni, Türk Medeni Kanununun 187’nci maddesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşme hükümleri ile çatışma içinde olmasıdır.
Konu hakkında, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 30.09.2015 günlü 2014/2-889 esas ve 2015/2011 karar sayılı emsal davalar için benimsenmesi gereken şu içtihatta bulunmuştur; “Uluslararası insan hakları hukukunun temel belgelerinden olan ve Türkiye’nin usulüne uygun olarak onaylayıp taraf olduğu Sözleşme iç hukukta doğrudan uygulanma kabiliyetini haizdir. Sözleşmenin 8. maddesi özel hayata ve aile hayatına saygıyı ifade ederken, 14. maddesi cinsiyete dayalı ayırımcılığı yasaklamaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, kişinin soyadını özel hayat kapsamında değerlendirerek evli kadının kocasının soyadını kullanma zorunluluğunu özel hayata müdahale olarak kabul ettiği bir çok kararında, soyadı kullanımı ile ilgili başvurular, sözleşmenin 8. maddesinde yer alan ‘özel hayatın ve aile hayatının korunması’ ilkesi kapsamında incelenmiş ve kadının evlendikten sonra yalnızca evlilik öncesi soyadını kullanmasına ulusal mercilerce izin verilmemesinin, sözleşmenin özel hayatın gizliliğini öngören 8. maddesiyle bağlantılı olarak, ayırımcılığı yasaklayan 14. maddesine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. Anayasanın 90. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca, sözleşmeler hukuku sistemimizin bir parçası olup, kanunlar gibi uygulanma özelliğine sahiptir.
Yine aynı fıkraya göre, uygulamada bir kanun hükmü ile temel hak ve özgürlüklere ilişkin olan sözleşme hükümleri arasında bir uyuşmazlığın bulunması halinde, sözleşme hükümlerinin esas alınması zorunludur.
Bu kural bir zımni ilga kuralı olup, teme hak ve özgürlüklere ilişkin sözleşme hükümleriyle çatışan kanun hükümlerinin uygulanma kabiliyetini ortadan kaldırmaktadır. Yargılama kapsamında verilen kararın 4721 sayılı Kanun’un 187. maddesine dayanarak verdiği anlaşılmaktadır.
Ancak, yukarıda yer verilen tespitler ışığında ilgili kanun hükmünün sözü edilen sözleşme hükümleri ile çatıştığı görülmektedir. Bu durumda, uyuşmazlığı karara bağlayan ilk derece mahkemelerinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve diğer uluslararası insan hakları antlaşmaları ile çatışan 4721 sayılı Kanunun 187. maddesini kararlarına esas almayarak, başvuru konusu uyuşmazlık açısından Anayasanın 90. maddesi uyarınca uygulanması gereken uluslararası sözleşme hükümlerini dikkate alması gerektiği sonucuna varılmaktadır(...)
Sebep önemli olmaksızın davacı evlilik birliği içinde sadece kızlık soyismini kullanmak istemektedir. Kızlık soyismini kullanmak istemek için haklı bir gerekçenin bulunmasına ihtiyaç bulunmamaktadır. Bu hak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8 ve Anayasanın 17. maddeleri kapsamında bir insan hakkıdır ve cinsiyete dayalı olarak bir ayırıma tabi tutulmaksızın erkek ve kadın arasında eşit şekilde uygulanmalıdır. Aksi durum Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 4. maddesine aykırılık teşkil edecektir...” Bu durumda, Anayasanın 90. maddesi uyarınca uygulanması gereken uluslararası sözleşme hükümlerini dikkate alması gerekir.
Yürekten esenlikler ve en içten saygılarımızla,

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?