Asalet mi nezaketten, nezaket mi asaletten gelir bilinmez?
Ama her ikisinden zarafet doğar…
Asıl dediklerimizin üzerine oturan nezaket kumaşı hep değerli olmuştur.
Bakın etrafınıza asil, nazik, zarif kişilere yürürken, otururken, yemek yerken, konuşurken vs. hemen fark edersiniz.
Asil, nazik, zarif kelimelerini duyunca benim ilk aklıma gelen ulu önder Mustafa Kemal Atatürk olmuştur.
O bakışlar…
O duruş…
O saygı ve kişilik…
Şimdilerde göremediğimiz gerçekler.
Bir insan bu kadar mı güzel anlatır asaleti…
Bir de söylemeden geçemeyeceğim.
Bana asaleti anlatan diğer olgu ise gerçek Bursalılar…
Asaletin kökeni, insanın ruhundadır. Asalet genlerdedir. Hatta aileden gelen mayadır.
Asil kişi hiç kimseye zararı dokunmayan, bilakis kendisinden, çevresine ışık saçan güzellik ve iyilik yansıtandır. Her ortamda kendisini farklı kılandır.
Asil insanlarda kalp, beyin ve dil aynı çizgide gider. Kimseye karşı oynamazlar.
Ünlü düşünür Mark Twain’in da dediği gibi; “Nezaket öyle bir dildir ki; sağır olan da duyar, kör olan da görür.”
Ama maalesef asaleti taşımak zordur. Herkese uygun değildir, kimilerinin bedenine büyük, kimilerinin bedenine ise küçük gelir. Ne yaparsa yapsın hatta emanet gibi durur.
Asaletin tek rakibi arsızlıktır. Arsızın asil olmaya kalkışanı ise tam bir faciadır, yani sonradan görmedir. Asil olmak için taklit eder, yapmacık tavırlar takınır ama farkında olmadan sadece kendini basitleştirir. İşte bu kişilere gülmemek elde değil…
Çünkü sonradan asil olunmaz. Düşünün bakır misali, bakırı silersin parlatırsın üç gün sonra yine kararır. Yani kişilik olacak, insanın kumaşı kaliteli olacak.
Asalet, nezaket içten gelen bir ırmaktır. Onun suyu hiç bitmez devamlı akar.
Aslında onu yap, bunu yap demek yerine rol model olmak sanırım en güzeli… Çünkü bir insan, ailesinin aynasıdır.
Gittikçe zarafet ve nezaketten uzaklaştığımız şu günlerde, gittikçe artan nezaketten yoksun insanları oldukça fazla görmeye başladık etrafımızda…
Hele ki günümüz dünyasında şöyle bir çevremi irdelediğimde, insanların neredeyse, asaletin suç olduğunu düşündüklerini görüyorum. Sanki asil, nazik olurlarsa aç kalırlar, itilip kakılırlar gibi bir korku ile yaşıyorlar. Nezaketsizlik aldı başını gidiyor anlayacağınız…
Hani gavurdan dönme, sonradan görmeden iyidir demiş atalarımız. Gerçekten de öyle varlık ve mevkisini kolay elde eden, onun bunun yanında ördek gibi gezenler için söylenmiş sanki… Bu nezaket yoksunu insanlar kaba, acımasız, açgözlü ve saygısızdırlar. Sosyal statüleri ne olursa olsun günlük yaşarlar, rahatlarını bozmamak için farkında bile olmadan çevresinden kabalığını ve küstahlığını gizleyemezler, sadece kendilerine güldürürler.
Keşke bizim de ülkemizde Kuzey Amerika’da olduğu gibi okullarımızda nezaket dersleri verilebilseydi. O zaman belki kişilikler oturur benimsenirdi. Kimse kimseyi taklit etmezdi ve kendini komik duruma düşürmezdi.
Saygı ve sevgiyle kalın…