USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Türk iş dünyası ve iklim değişikliği…

07-03-2017

Türk iş dünyasının, insanlığın önündeki, ölçülerine sınır konamayan doğa felaketi, İklim Değişikliği ile duyarlılığının hangi noktada olduğunu belirlemek amacıyla, Alman Büyükelçiliğinin sponsorluğunda, Bölgesel Çağrı Merkezi adlı bir anket şirketince 2014 yılında bir çalışma yapılıyor. 'Türk İş Dünyası Liderlerinin İklim Değişikliğine Yanıtı Projesi'' adını verdikleri ve şirketlerin CEO'ları bazında yaptıkları bu anketi bu yıl tekrarlıyorlar.
Çalışma kapsamında, ISO1000 ve FORTUNE500 listelerinde yer alan 1300 şirket ile bağlantıya geçilmiş, hazırlanan anket formlarının CEO'ları tarafından doldurulması istenmiş. Şirketlerden 54'ü(!) bu çalışmaya katılacağını bildirmiş.
BM Habitat1Konferansı sonucunda, iklim değişikliği ile mücadelede, yerküre üzerindeki yaşamın sürdürülebilir olması hedefi, bu 54 şirketin gündemine yerleşmiş ve 21'inde sürdürülebilirlik departmanları oluşmuş, 33'ünde de sürdürülebilirlik çalışmaları rapora bağlanmış.
CEO'ların cevaplarından, bu şirketlerin iklim değişikliği ile ilgili farkındalık seviyelerinin yüksek olduğunu söyleyenlerin oranının yüzde 72, Paris Antlaşması ile ilgili bilgi düzeyinin yüksek olduğunu söyleyenlerin oranının yüzde 50, Türkiye'nin antlaşma kapsamında sunduğu Katkı Payı Niyet Planı hakkında bilgi düzeyinin yüksek olduğunu söyleyenlerin oranının da yüzde 46 olduğu anlaşılıyor. Ankete katılanların yüzde 74'ü, iklim değişikliği ile uygulama stratejilerinin olup olmadığı sorusuna cevap verirken, stratejisi olan şirketlerin yüzde 27'si CO2 salınımlarını azaltma, yüzde 10'u uyum, yüzde 63'ü hem azaltma, hem uyum alanında hedef belirlediklerini beyan ediyorlar.
İklim değişikliği ile mücadelede özel sektöre düşen sorumluluğun ne olduğu sorusuna, katılımcıların yüzde 72'si emisyon azaltma, yüzde 69'u iklim değişikliğine uyumu destekleme ve yeni teknolojileri geliştirme olduğunun altını çiziyorlar.
Bu çalışmalarda Türkiye İş Dünyasının çok açık isteği, iklim değişikliği ile mücadelede kamu sektörünün öncü olması ve fakat karar sürecine İş Dünyasının da dahil edilmesi yolunda, netlik kazanıyor.
Anket çalışmasının sonuç bölümünde, düşük karbon ekonomisine geçişte özel sektörün adım atabilmesinin ilk şartının, ulusal ölçekte belirlenecek hedefler göz önüne alınıp, kamunun küresel eğilimleri izlemesi ve SKT, özel sektör gibi paydaşlarla birlikte karar alması gereği öne çıkıyor. 2014 yılından bugüne gelindiğinde, kamunun bu konuda yaptığı çalışmaların yeni yeni başladığını, hedeflerin gerçekleşmesini sağlayacak orta ve uzun vadeli mevzuatın henüz oluşturulmamış olmasının, şirketlerin strateji oluşturma ve CO2 salınımlarını azaltma araçlarını geliştirmesinde olumsuz etki yarattığı tartışılamaz.
Türkiye İş Dünyası cephesinde bu konular tartışılırken, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da konuyla ilgili bakış açısını Müsteşarlık seviyesinde açıklıyor;
''Bilindiği gibi bugün dünya liderlerinin gündeminde iklim değişikliği, terör ve göçün hemen ardında, yer alan konu, G20 gibi zirvelerde de mutlaka görüşülüyor. Küresel ölçekte salınımların azaltılması ve iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlanması değerlendiriliyor. Bu çabaların sonunda BM çatısı altında İklim Değişikliğiyle mücadele için, Paris Antlaşması 2015 yılında kabul edildi. Biz de Türkiye olarak Paris Antlaşmasını destekledik.
Paris Antlaşması taraf ülkelere ortak, fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ön görüyor. Türkiye olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Enerji, sanayi, ulaştırma, binalar ve kentsel dönüşüm, tarım, atık yönetimi gibi alanlarda önemli adımlar atacağız…''
Aslında bu okuduklarımızdan, gerek özel sektörde, gerekse kamu sektöründe, ayağı yere basmamış adımlar olduğunu fark etmemek mümkün değil. Düşünün ülkemizdeki, karbon salınımlarının adeta pompası olan milyonlarca iş yeri ve işletmeden sadece 1300'ü ile anket yapılmak isteniyor, sadece 54 adedi ankete katılıyor, o da kağıt üzerinde…
Sonra iklim değişikliği ile mücadelede paydaşlar, sadece özel sektör ve kamu sektörü değil ki, bana göre en büyük ve etkin sera gazı pompalayanı biziz, halkın kendisi…
Velhasıl, iş dünyasından kamu sektörüne, kamu sektöründen halka uzanan çok, ama çok önemli ve etkin adımlar atmak zorundayız, eğer bu topraklar üzerinde, gelecek nesillerimizin de sağlıklı ve mutlu yaşamasını istiyorsak...

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?